ON ÜÇ

165 17 6
                                    

MEDYA İDİL 🌈
OH BE SONUNDA DEDİĞİNİZİ DUYAR GİBİYİMM 🤓
ASLINA BAKILIRSA OKUNMA SAYISININ 30'U GEÇMESİ LAZIMDI AMA BİR ÖNCEKİ BÖLÜM HİÇ DE EKŞINLI BİTMEDİĞİNDEN DOLAYI YB YAYINLIYORUM BEYBİLER DPEKSPSK
İYİ OKUMALAR 💖

Eve gider gitmez biraz bir şeyler atıştırıp ders çalışmaya başladım. Biraz eski konulara bakıp ardından test çözdüm.
Yaklaşık 3 saat aralıksız ders çalıştıktan sonra telefonuma geçtim.

Özgür'den mesaj vardı.
Özgür;
"Niye öyle bırakıp gittin?"

Ne diyecektim? Sevgiline çok sert davrandın felan mı? Ah kesinlikle hayır!

"Aranıza girdim. Kusura bakma. Çok üzgünüm." yazıp yolladım.
Onların bugün ayrılmasının sebebi bendim. Bu gün olmasa da elbette ayrılacaklardı fakat bugün ayrılmaları kesinlikle ben dolayısıyla gerçekleşmişti. Kendimi suçlu hissediyordum.

Az sonra gelen mesaja baktım.
"Siktir et. Zaten kızı sevmiyordum."

Biraz umursamazdı. Çoğu şeyi dalgaya vuruyordu. Bu tuhaftı.

Bir şey yazmak yerine tumblr'a girdim.
Mesaj yoktu. Aslında mesaj atması gerekirdi. Dayanamayıp ben mesaj attım.
"Hayret mesaj yok mu?"
Birden gülücük attı.
Artık dayanamayıp düşüncelerimi ona yansıttım.
"Abi sen her saniye ekran başında mısın?"

Bu mesaja hemen cevap gelmemişti.

Geldiğinde hızla okudum.
"Hemen cevap yazmamdan hoşlanmıyor musun?"
Aslında geç cevap verenler sinir bozucudur ama böyle her saniye ekran başında beklemesi de mini minnacık kıskanmama sebep oluyor.
"Elbette hoşlanıyorum." yazıp attıktan sonra bir mesaj daha yazdım, "Merak."

"Eğer hep hızlı cevap vermemi başkalarıyla konuşabiliyor olmama bağlıyorsan bağlama. Öyle bir şey yok. Senin için buradayım."
Bu uzun mesajı beni küçük çocuğa verilen çikolata kadar mutlu etmişti.

Bu mutluluğumun ardından ne yazacağım için derin derin düşünmeye başladım. Birkaç kere yazıp sildim. Ama bulamadım. Neden diye sormak en mantıklı cevaptı ama biraz kaba olurdu. Kız orda o kadar benim için öyle olduğunu söylemiş ben ise neden..
Bir süre sonra neden kelimesinin de iyi bir fikir olmadığını anladım.
Bir süre sonra dayanamayıp bir mesaj yolladım, "Teşekkür ederim. Ama neden?"
Anında gelen mesajı okurken yüzüm tuhaf bir biçim almıştı.
"Teşekkür kısmını kabuk ediyorum. Gerisini boşver. Okumamışım sayacağım sen de yazmamış olarak say ki ortada buluşalım."
Gülümseyerek yazacak mesaj bulmaya çalıştım. Tamam desem çok klasik olacakti.

Konuyu değiştirme çabalarına girdim. "Kaç yaşındasın?"

"Ağustosta 18 olacağım."
"Lise son? YGS kurbanı ha?"
"Daha değil. Lise üç."
"Nasıl?"
"Geç başladım."
"Anladım."
İçime bir mutluluk meteoru düşmüştü. Aynı yaşta olmasak da sınıf olarak eşittik. Tumblr kullanma dışında bir ortak nokta daha!

Annem kapımı tıklattığında kapıya döndüm.
"İdil! Hadi canım yemeğe gel."
"Tamam anne!" dedikten sonra telefonuma döndüm ve gitmem gerektiğiyle ilgili bir mesaj attım, "Deniz! Ben yemeğe gidiyorum. Belki sonra uyurum. Kendine iyi bak." yazdım ve telefonu kapayıp yatağımın diğer ucuna attım ve yemeğe gittim.

•••

Karnım tıka basa doyduktan sonra mide sancısıyla odama geldim. Yemeği fazla kaçırmıştım.
Camı açıp biraz kestirdikten sonra saat 22.49 civarı uyandım.
Annemler yatmıştı tabi. Yataktan kalkıp bilgisayrı açtım.
Açılmasını beklerken de telefonuma baktım.

THE RAINBOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin