Söylediği her ne kadar tuhaf gelse de hoşuma gitmedi desem yalan olurdu.
Yüzümde koca bir sırıtış ile telefonu kapatıp yemeğimi yemeye başladım. Aklımdan çıkmıyordu. Ayrıca da, çıkacağını sanmam. Çıkmasın zaten. Gün boyu böyle mutlu kalmak isterdim.
Yemeğimi bitirince gidip dişimi fırçaladım ve babamı çağırdım.Okula vardığımda erken geldiğimi fark edip sırama oturdum ve telefonuma girdim.
Bir şeyler yazmam gerekirdi. Aksi takdirde odun lakabı alırdım onun zihniyetinde.
Arkama yaslanıp ayaklarımı sıranın üstüne attım ve attığı mesaja bakıp bakıp cevap düşündüm. Onun attığı mesajla eşdeğer olmalıydı. Yani en az...Aslında fazla da samimi ve cıvık bir şey yazmasam da iyi olurdu.
"Ben normal olarak sormuştum aslında..?" yazdım ama yollayıp yollamamak arasında kaldım.
Sınıfa birden giren kişi sayesinde korkup elimin altındaki gönder kısmına yanlışıkla dokunmamla mesaj gitti. Birazcık endişelensem de fazla kafaya takmamaya çalıştım.
Sınıfa giren kişiye baktığımda ilk gün yanıma gelip oturan kız olduğunu gördüm. Sessizce sırasına yerleşiyordu. Konuşmak istiyordum aslında. Ayaklarımı sıradan çekip yanına gittim. Arkası dönüktü.
Tuhaf bir ses çıkardım kendimi belli etmek için. Bana dönmeden boğum boğum bir sesle "Geçmiş olsun." dedi ve gülümseyerek bana döndü. Ona karşı tüm depresif lakaplarımı yıkabilecek kadar içten gülümsemişti.
Elimi uzattım. "Teşekkürler. Şey, ben İdil."
Elimi havada bırakmadı ve elimi sıktı, "Aslında bu mevzuları konuşmuştuk. " Elini elimden çekip elleriyle tırnak işareti yaptı, "Tanışma konuları."
Varla yok arası bir gülümseme takınıp havada kalan elimi indirdim.
"Aslında.. Tam bitirmemiştik. Mesela adını bilmiyorum." dedim.
Güldü ve önüne düşen birkaç saç tutamını kulağının arkasına itti, "Elenay."
Kafamı yavaşça -aşırı yavaşça- aşağı yukarı salladım.
"Seninle aslında bir şey konuşmak istiyordum." bu konuyu konuşup konuşmamak arasında kalsam da artık geri dönüşü yoktu.
"Tabi?" dedi ve masaya oturdu. Elini sıraya yaslayıp omzuna başını yasladı.
"O gün neden öyle yaptın? Bir türlü-" derken sözümü kesti.
"Ah boşver unut gitsin!" dedi. Sesi hafif sertleşmişti. Ama fazla anlaşılacak tonda değildi.
"Ama cümlemi bitirseydim, aklımdan çıkaramadım diyecektim."
Derince nefesini dışarı verdi.
"Tik gibi bir şey oluştu bende. Eskid-den..." sesi titriyordu. Kötü bir anısı olduğu buradan belliydi. "Biraz uzun. Kısa keseceğim. Ben de eskiden, şeydim." yutkundu, "Mm şey."
Demek istediğini anlamıştım. Onun yerine tamamladım. "Eşcinsel?"Kafasını aşağı yukarı salladı.
"Peki tik nereden geliyor?"
Kafasını aşağı eydi ve sıraya bir şeyler çiziyormuş gibi yaptı tırnağıyla.
Sesi kısık bir tonda, "Öldü." dedi.
O kelimeyle birlikte içimde tuhaf bir şeylerin olduğunu hissetmiştim. Düşündüm. Kayra... Ölseydi... Ah düşünmek iyi bir fikir değil gibi.Yüzü aşağı eğik olduğundan göremesem de konuşmaya başlayınca, sesinden ağladığını anladım. "Onu seviyordum. Hem de kimsenin anlayamayacağı kadar. Onun için ailemi arkada bırakmıştım. Sonra bir gün..." hıçkırmaya başladı. O sırada, istemsizce gözümden yaşlar akmaya başladı. Elimi dizine koydum. "Tamam. Üzme kendini." saçlarını arkaya ittim ve çenesinden hafifçe alttan ittirip bana bakmasını sağladım. "Öyle bir duyguyu yaşamamış olsam da anlayabiliyorum. Ağlamak bir şeyi değiştirmiyor ama. Bunları hatırlattığım için üzgünüm." dedim. Daha ben sözümü bitirip nefesimi almadan arkamdan hızlıca konuştu, "Senin bu konuyu açıp açmaman bir şeyi değiştirmiyor. Seni her gördüğümde ben vicdan azabından ölüp bitecektim. Suçun yok." hıçkırıkları bitmişti ama hala ağlıyordu.
"Ya senin? Senin suçun da yok!"
Bana bağırarak, "Hiçbir şeyi bilmiyorsun!" ayağa kalktı ve kapıya doğru yürüdü. Peşinden hızlıca gidip kolunu tuttum ve kendime çevirdim, "Anlatırsan yardımcı olabilirim ama!" diye hafifçe bağırdım.
Alayla bakmaya başladı, "Binlerce liralık psikologlar daha çözüm bulamadı, sen mi bulacaksın?!" göz devirdi ve elimi kolundan atıp sınıftan çıktı. Yine de peşinden koşup arkasından gittim. Tuvalete girdiğinde sessizce aynanın karşısında kendine bakarak ağlayışını izledim. Onu böyle izleyince çok kötü oluyordum. Nedense her zaman karşımda kim ağlarsa ağlasın ben de etkileniyorumdur.
Ağlaması bitince yüzüne su vurdu birkaç kere. Ardından bana döndü, "Burda durmanın nedenini anlamadım." Peçetelikten kopardığı peçeteyle yüzünü kuruladı.
"Yardımcı olmaya çalışıyorum! Sevdiğim hala hayatta ama bir daha göremeyecek kadar uzaklaştırıldım! Aynı şey! Anlamadığımı sanıyorsun ama her kelimesini anlıyorum. Sen de bunu anlamıyorsun." cümlelerimin sonuna doğru sesim yumuşamıştı.
Yanıma yaklaşıp kolumdan tuttu. Bir şey demeden tuvaletten çıktık ve sınıfa geri döndük. Sınıfa girince kapıyı kapadı ve yanıma geldi.
"Sarhoştum, o da öyle. Bardan çıkmış eve dönüyorduk. Araba kullanırken şakalaşıp gülüşüyorduk. Sonra her şey kontrolden çıktı. Ben kendimi bile kontrol edemezken arabayı hiç kontrol edemedim. Sonra. O öldü ben yaşadım!" sinirle sırasını itti ve oturdu. "Ölen ben olmalıydım."Buğulu gözlerle onu izliyordum. "İsteyerek yapmamışsın." sesim çok kısık çıkmıştı. Elenay'ın bile zor duyduğunu tahmin ediyordum.
"Ama yaptım!" diye bağırdı.
"Sakin ol. Lütfen!" dedim ve yanına yaklaştım. Başına dayadığı elini kaldırdım ve avcumun içine aldım.
Bana bakınca oldukça samimi ve içten bir gülümsemeyle ona baktım. O da gülümsemek istiyor ama pişmanlık ve acı duygusu buna izin vermiyor gibiydi.
Kolunu elimden çekti ve belime sardı sonra da kendine çekip göğsüme yaslandı.
Sarılırken hiç kıpırdamadım. Birine sarılmaya cidden ihtiyacı olduğunu hissediyordum. Sonradan buna benim de ihtiyacım olduğunu hissettim ve sağ kolumu sırtına attım.
Zil çalmıştı ama biz kıpırdamıyorduk. Birazdan öğrencilerin geleceğini tahmin edebiliyordum. O kıpırdayana kadar öyle kalmaya karar verdim. Yoksa kendine olan nefreti ona zarar verecekti. Bunu istemezdim.Kapının önünden Poyraz'ı geçerken görünce burada olduğumu görmesin diye kafamı diğer tarafa çevirdim. Ama sınıftan içeri giren adım sesi duyunca beni çoktan görüş olabildiğini düşündüm. Hafifçe kafamı ona doğru çevirdiğimde onun Poyraz olduğunu gördüm. Bakışlarıma sinir yüklenmişti birden. O kadar sevginin içinde kendine böyle bir sinirle baktırabildiğine göre bunu hakediyor olmalı.
İkimize alayla bakıyordu.
"Komik olan ne?" diye sakince sordum. "Sinir kat sayımı anında artırabilme özelliğine sahip tek insansın Poyraz ne var?" diye ekledim.
Gülüşüne son verince ikimizi gösterdi, "O. " Kelimelerinin arasına sinir edici ve iğrenç kahkahaları giriyordu, "Elenay, Özgür'ün kız kardeşine yaptığı gibi seni de öldürecek." tekrar güldü, "Yeni kurban sensin yani. Kendine dikkat et derim." dedi ve göz kırparak sınıftan çıktı.Ne? Özgür'ün kız kardeşi vardı ve o Elenay'ın sevgilisi miydi? Ayrıca o ölmüştü?
Elenay kafasını göğsümden kaldırdı ve yavaşça bana döndü. Kızarmış bir çift göz ile bana bakıyordu. Ben ise ağzım açık bir şekilde ona...
ÜZGÜNÜM BİRAZ KISA BİR BÖLÜM OLDU AMA BİR GÜNDE 4 BÖLÜM YAZARAK TARİHE GEÇTİM. ARTIK PARMAKLARIM UYUŞUYOR SŞDKSĞKDDŞKDĞ
NEYSE SİZİ SEVİYORUM VOTE VERMEYİ İHMAL ETMEYİN LÜTFEN 1 SANİYECİK YA?
![](https://img.wattpad.com/cover/63019699-288-k709675.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE RAINBOW
Novela JuvenilSen siyah, ben beyaz. Alakasız birbirine en uzak renkler. İkisi de gökkuşağı tarafından dışlanan renkler üstelik. Peki ya biz kendi kuşağımızı oluştursak? Birleşip gri olsak? •Azıcık küfür içermektedir. Rahatsız olabilecekler varsa özür diliyorum•...