TAM BİR AY SONRA TEKRARDAN ŞELAM
ABİ CİDDEN İNANAMIYORUM YİRMİNCİ BÖLÜME KADAR GELDİM. TABİ SİZİN YARDIMLARINIZ OLMASA İSTEĞİM ÇABUCAK KAÇABİLİRDİ. SİZİ SEVİYORUM 💖🌈İDİL'den devam
Bazen hayat beklediğin gibi çıkmaz karşına. Umdukların yerini ummadıkların alır. Pişmanlık sarar her yerini. Biraz da acı.
Zarar vermek istersin. Her şeye, herkese. Sevdiklerine bile. Senin üzüntün kadar üzülsünler istersin. Yanlız kalmamak için bu acıda.
Aslında asıl mesele yanlızlıktır. Yanlız bir yaşam sürmek acıtır. Dokunur kalbine. Yanına birini istersin. Güvenebileceğin birini. Ve gelir de. Güvenirsin. Bağlanırsın. Hayatını ona bağlarsın. Tek o vardır senin için. Seversin. Aşık olursun. Ama kıyamazsın. Yaptığı hataları bile görmek istemezsin çünkü o senin için dört dörtlüktür her zaman.
Ama gün gelir kırılırsın. En istemediğin kişi tarafından. Kalın duvarlarını yıkan kişi sana daha sağlamlarını ördürtür bazen. En ummadığın zamanda. Tam her şey mükemmel mi gidiyor? İşte aynı şekilde bitmez hiçbir zaman. Her güzelliğin sonu vardır.Gözümü karanlık bir odada açtım. Siyah bir koltukta. Üstüme de gri bol bir hırka örtülmüştü.
Başımın ağrısına katlanmaya çalışarak yumuşak koltukta doğruldum. Kafamı odada gezindirdiğimde az ilerde camdan dışarı bakan birini gördüm. İlk çok korksam da ardından zihnimdeki olaylar yerine geri oturdu. Vücuduma yayılan üzüntü ile kalbim acıdı.
Koltuğa yaslandım ve beynimdeki her şeyi düzene sokmak için kendimi kastım. Belki hayaldir, rüyadır, kabustur. Bir umut.
Belki bir umut, kanayan kırgınlıklarımı kapatmaya yetebilir. Belki...Deniz arkasını dönünce çok şefkatli bir şekilde gülümsedi. Camın kenarından ayrılıp yanıma geldi. Yattığım koltuğun yanında dizinin üstüne oturdu, "Hani beni görsen sarılırdın, öperdin?" hafifçe güldü "Nerede o hayallerin?"
Boş bir şekilde baktım ve cevap vermemeyi tercih ettim.
Her saniye içim parçalanıyordu. Ondan soğuyordum. Yaşadığım, ona karşı hissettiğim her şey siliniyordu. Hissizleşiyordum. Ona karşı hiçbir ilgi duymamaya ve ondan uzaklaşmaya başlıyordum. Haklıydı aslında bir yerde de. Her an hayalini kurmuştum onunla gerçekten tanışacağımız günün. Ne bileyim... Her şey çok farklıydı ama. Tam da şuanın zıttı gibi.
"Deniz. Kusura bakma. Ben böyle hayal etmemiştim." Konuşurken 'deniz' kelimesini kullanmak tuhaf geldiğinden yüzüne baktım. O benim için kim oluyordu şuan? Neye karar verecektim?
Neredeyse ağlayacak gibi hissediyordum. Burnumun direkleri sızlıyor ve duygu karmaşasından kendimi hiç de iyi hissetmiyordum.
Şuan kendime; karşımdakinin , O Deniz olduğuna inandırmak için kırk takla atıyordum ama olmuyordu. İçimde ona karşı en ufak bir şey hissedemiyordum.
Karşımda, ağzı gözü dağılmış bi çocuk duruyordu. Karşısında hissizleştiğim çocuk. Diz ucumda çömelmiş benden bir umut bekliyordu.
Bana doğru eğildi ve alnımdan öptü, "Bak bir kez daha. Bunun hayalini kurardın."
Omzundan ittirdim, "Git." diyebildim sadece. Çünkü konuşsam akşam kadar sinirden ağlayabilirdim.
Ona, hayallerimi gerçekleştirebilecek kadar yakındım. Ama aynı zamanda da bana çok uzak geliyordu. Siliniyordu her şey. Çok uzun zaman önce olmasa bile unutmaya başlıyordum. Yabancıydım ona karşı. Unutmamak elimde değildi. Sevinçle beklediğim kişi o değildi. Öyle biri yoktu aslında. Her şey sadece bir kandırmadan ibaretti. Ona inanamıyordum. Şuan bile karşımda dikilen çocuğun beni seven kız olduğuna inanmak zoruma gidiyordu.
Yapamıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE RAINBOW
Roman pour AdolescentsSen siyah, ben beyaz. Alakasız birbirine en uzak renkler. İkisi de gökkuşağı tarafından dışlanan renkler üstelik. Peki ya biz kendi kuşağımızı oluştursak? Birleşip gri olsak? •Azıcık küfür içermektedir. Rahatsız olabilecekler varsa özür diliyorum•...