18. Bölüm

1K 26 4
                                    

"Çok üzgünüm Eda! Söz veriyorum bir daha böyle bir şey olmayacak. Kendimde değildim." Gözlerine baktım. Pek birşey anlatmıyorlardı, ama eğer onu affetmemi istemeseydi gelip özür dilemezdi değil mi? Yine de emin değildim.

"Sorun da bu zaten. Kendinde değildin. İlk kez değil bu."

"Ne desen haklısın çok özür dilerim." Bir süre sessiz kaldım.

"Bir daha o kadar içmeni istemiyorum." Kafasını salladı. Dün sigara içtiğim duvarda otururken aramıştı ve açmamıştım. Aramayı sürdürünce de konuşmak istemediğimi söylemiştim. Çok uzatmadan kapatmıştı. Bugünse hiç aramadan gelmiş ve evin önünde olduğunu söylemişti. Elinde çiçek bile vardı.

"Barıştık değil mi?" Tekrar biraz isteksizce başımı salladım. Beni kendine doğru çekip yanağımdan öptü ve sarıldı. Başımı göğüsüne yasladım ve kollarını belime sardı.

"İçeri gelmek ister misin?" diye sordum başımı kaldırmadan. "Olur" diyip elimden tuttu ve yukarı çıktık. Benim evim onunkinin yanında fazlasıyla mütevazı kalıyordu.

"Film izliyordum ben. İstersen başka bir şey de yapabiliriz?"

"Hayır devam et sen. Hangi filmdi?"

"Koku. Çok güzel başladı." Koltukta yan yana oturduk ve başlattım. Birbirimize değiyorduk. O da ekrana bakıyordu ama izlemediğini kolayca söyleyebilirdiniz.

"Eda."

"Hmm?" Filmi çok övmüşlerdi ve anca alabilmiştim. İzlemek istiyordum. Elini kulağımdan başlayarak çene kemiğimde gezdirdi. Yavaş yavaş. Hiç acelesi yoktu. Çenemden boynuma geçip köprücük kemiklerimin ordaki boşlukta oyalandı. Dekoltemin başına gelince sonunda gözlerimi filmden ayırdım. Kafasını bir tarafa yatırmıştı ve doğrudan gözlerime baktı.

"İzletmeyeceksin dimi?" Çok yavaşça kafasını salladı.

Derinlemesine bakan mavi gözleri, gözlerimden dudaklarıma kaydı. Ben kıpırdamadım, oysa üzerime doğru eğildi. Gözlerimi kapattım. Dilinin alt dudağımda dolaştığını hissettim. Çok hoşuma gitmişti. Üst tarafa geçmeden yavaşlığına dayanamayıp bu sefer ben onu öptüm. Yavaş, tutkulu denilen türden bir öpüşmeydi. Sonra hiç ayrılmadan oturduğumuz koltukta yatar pozisyona geçtim. Efe'de üzerimdeydi. Kollarımı boynuna doladım ve daha rahat olmak için kıpırdandım. Ellerini sıyrılmış şortumdan açılan yerde gezdirdi. Kısa süreliğine benden ayrılıp yüzüne baktığında gözlerinde isteği gördüm. Buna neden olan kişinin ben olduğumu bilmek hoşuma gitti.

*

Efe gittikten sonra Derin arayıp Cenk'in yeni evine çağırdı. Saat akşam üstü 5'ti. Boya yapacaklarmış, o yüzden üzerime eski kot şortumu ve kirlenmesine aldırmayacağım bir tişört giydim. Yürüyerek bizim eve çok yakındı. Oraya gittiğimde kapıyı kimse açmadı. Sanırım hepsinden önce varmıştım. Merdivenlere oturup beklemeye başladım. Çok geçmeden geldiler.

"Nerde kaldınız ya?"

"Eda geri dönmüş."

"O ne demek?"

"Yani dünkü halinden sonra..." Gözlerimi devirdim. "Sorun çözüldü."

"Dün ne oldu?" "Bilinmeyen bir nedenden çok üzgündü." Deniz'e dirsek attım. Neredeyse elindeki boya kutularından birini düşürüyordu.

"İçeri girelim hadi." "Bu kadar çabuk gelebileceğini unutmuşum." dedi Derin.

"Kaan nerde?" Derin'le Nihal aynı anda cevap verdi.

"İşi var." "Böyle durumlarda hep kaçar." Derin Nihal'e bakış attı. "Öyle ama."

Cenk kapıyı açtı ve içeri doluştuk. Elindekileri boya kutularını bırakmak için eğilirken kasları kasıldı. Nihal geniş fırçaları çıkardı. "Biraz daha boya var. Arabadan getiriyim. Başlamadan beni bekleyin. Eda yardıma gelir misin?"

Onunla arabaya gittim. "Deniz ne'den bahsediyordu?" "Önemli değil ya."

"Eda ben senin arkadaşınım ve mutsuz olduğunda senin için endişeleniyorum. Anlat lütfen." Arkadaşınım. Ben. senin. arkadaşınım. Sonra aklıma bir saat önce Efe bizdeyken yaptıklarımız aklıma geldi. "Elbette." Konuşunca bir süredir kafamı kesintisiz aşağı yukarı salladığımı fark ettim ve durdum.

"Aramızda kalacak dimi?" "Eğer istiyorsan." Nefes verdim.

"Efe'nin içki problemi var sanırım."

"Nasıl yani?"

"Yani.. içince kendini kaybedip beni arıyor. Pek.. hoş olmayan şeyler söyledi." Kaşlarını çatmıştı ve çenesini sıkıyordu.

"İstediğin zaman ondan kurtulabileceğinin farkındasın değil mi?"

"Bak şuan sorun yok, gelip özür diledi." Hala memnun olmamıştı. Sertçe bagajı kapattı.

"Öyle diyorsan." Biz aşağıdayken çok zaman geçmemişti ama döndüğümüzde sabırsızlanmış olduklarını gördük.

"Nihayet!" Salon olacak odanın yerleri parkeydi ve orası düzgündü. Orayı atlamaya karar verdik. Onun dışında iki oda daha vardı. İlk boyayacağımız yer Cenk'in odası olacak olan odaydı.Boyayı açtıklarında baya koyu bir mavi olduğunu gördüm. Tenekesinde nerdeyse siyah gibiydi ama fırçayı batırıp hafifçe duvara sürttüğümde renge bayıldım. Daha önce hiç duvar boyamamıştım ama boyalarla ve fırçalarla içli dışlı olduğum için bir adapte olmam uzun sürmedi.

"Burası çok güzel olacak."

"Yardıma geldiğiniz için teşekkürler."

"Ne demek, sonuçta beraber yaşayacağız sayılır." Herkes güldü. Deniz yanıma geldi.

"Ne oldu?"

"Nihal düzgün yapamadığımı söyleyip beni kovdu."

Nihal "Çünkü düzgün yapamıyorsun." diye seslendi.

"Fırçayı daha sıkı tut ve bastır. Hep aynı yönde boya." biraz devam ettikten sonra fırçayı tekrar kovaya batırdı. "Oluyor mu?" diye sorarken fırçayı biraz aşağıda tuttu ve koca bir boya damlası beyaz superga'larıma damladı.

Kaşlarımı kaldırdım ve kaçmasına zaman vermeden ben de fırçamı onun tişörtüne sürdüm.

"Hayır!" Nihal gülerek yanımıza geldi ve bana yardım için Deniz'i tutmaya çalışırken Deniz onu da boyadı. Kısa sürede bir savaşa dönüştü. Odanın diğer ucuna kaçan Derin çığlık atıp gülüyordu.

Durduğumuz da yere oturup gülmeye devam ettim. Nihal'in tam göğüsünün üstünde olan boyalı el izini görünce ise gülmekten artık sesim çıkmıyordu.

"Ne? Ne oldu Eda?" Konuşamadığım için işaret ettim. Fark ettiğinde yüzünde oluşan ifade çok komikti. Cenk de yanıma oturup gülmeye başladı.

"Kim yaptı bunu?!" Gülmeye ara vererek " Elim onun için fazla küçük." dedim. Geriye Deniz kalıyordu çünkü Cenk Nihal'e yaklaşmamıştı bile."

"Deniz! Seni sapık!"

"Yemin ederim fark etmeden oldu."

"Eminim." Ama Nihal de güldü sonra. Beyaz tişörtüm, saçım ve ayakkabım boya içindeydi.

"Tüm teşekkürlerimi geri alıyorum." dedi Cenk. "Böyle olacağını tahmin etmeliydim."

*

Elimizdeki mendillerle olabildiğince temizlendik ama kalanlara aldırmadık. Boyanması gereken iki odayı zar zor bitirdik. Diğer oda da beyaza yakın çok açık bir pembeydi.

"Yarın yavaş yavaş taşıma işlemleri başlayacak."

"Gelelim mi?"

"Gerek yok. Sizin yapabileceğiniz bir şey olduğunu sanmıyorum. Bittiğinde gelirsiniz artık."

"Dönelim mi artık o zaman?" Diğerleri de Derin'i onayladı.

"Sonra görüşürüz çocuklar."

Sevmeye DeğerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin