15. Bölüm

1K 33 2
                                    

Not: İyi okumalaar :) Beğendiyseniz lütfen vote verin ve yorum yapın! Teşekkürler😊

Çok uzaklardan bir ses geliyordu. Başlarda hayal meyal, sonra gittikçe güçlenen. Ah hayır. Sürekli sessizde olan telefonum şimdi yastığımın altında avaz avaz ötüyordu. Kim olduğuna bakmadan açtım.

"Kızım?" Kim ki bu? Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp baktım. Babam.

"Efendim baba?"

"Nasılsın hiç arayıp sormuyosun?" Sen arasaydın ya.

"Yaa öyle oldu. Keşke sen arasaydın."

"Meşgulsündür diye düşündüm." Yaa evet yaz tatilinde o kadar çok işim var ki (!)

"Aynen. Ee nasılsın?"

"Aynı işte, çalışıyorum. Bu yaz beni görmeye gelecek misin diye soracaktım. Özledim seni." Özlese özlese babam özler zaten. Onun da samimi olup olmadığından emin değildim.

"Bilmiyorum, gelmeye çalışırım. Belki yaz sonu gibi." Ne kadar geç o kadar iyi.

"İyi bakalım. Haber verirsin."

"Tamam görüşürüz."

Kapattıktan sonra, hala örtünün altında yatarken boş boş tavanı izledim. Birkaç yaz boyunca gitmemiştim ama geçen yıl bir bahane bulamadığım için gitmek zorunda kalmıştım. Neredeyse kimseyi tanımıyordum orda. Babamla ikimiz de çok iyi bir ikili oluşturmuyorduk ayrıca. Sonra düşünmeye karar verdim. Uykum iyice bölünmüştü. Dün eve gelip de ağlayan annemi ve yarısı içilmiş şarap şişesini gördüğümde de henüz uyuyamayacağımı anlamıştım.

"Anne?! Ne oldu?" Burnunu çekti. Ağlarken o sert hali tamamen kayboluyordu. Karşımda tamamen savunmasızdı.

"N-nisa..." Ona sıkıca sarıldım. Nisa Teyze annemin arkadaşıydı ve ondan birkaç yaş büyüktü. Her zaman neşeliydi. Biraz Nihal gibiydi hatta. İki yıl önce Ankara'ya taşındıklarından beri pek görüşememiştik.

"Ne olmuş?"

"Trafik kazası yapmışlar. Oğlu kullanıyormuş. Durumu kritikmiş." Kısa cümlelerinin arasında burnunu çekip duruyordu.

"Çok üzüldüm."

"Ben de canım. Onu bu durumda yanlız bırakamam."

"Nasıl yani, Ankara'ya mı gideceksin?" Kafasını salladı. "Mert ne olacak?"

"Seninle kalacak tabi ki." Artık nasıl tepki verdiysem annem o çok üzgün haliyle bile biraz gülümsedi. "Şakaydı." Biraz toparlanmaya çalıştı. " Teyzene bırakacağım. Yarın erkenden çıkmış oluruz." Yatmasına yardım edip sonrada kendim de uyumuştum.

O yüzden şimdi evde yanlızdım. Saati kontrol ettiğimde babama boşuna kızdığımı fark ettim çünkü öğleni geçiyordu.

**********

Yaklaşık 15 dakikalık televizyon transımdan çıktıktan sonra bir süredir Mustafa Amca'nın hayalindeki kadını dinlediğimi fark edip kesinlikle bir şeyler yapmaya karar verdim.

"Alo?"

"Derin? Ne yapıyorsunuz?"

"Seni ilk gün getirdiğim kafedeyiz ama Cenk'le Nihal yok. Sen napıyorsun?"

"Evde yanlızım bana gelmek ister misiniz?"

"Tabi dur bi'dakka." Arkada konuşmalar oldu. Deniz'in "Yemek varmıı?" diye bağırışını duydum.

"Çok güzel tost yaparım?"

Derin "Yokmuş." diye cevap verince güldüm. "Pizza falan söyleriz gelin hadi. Nihalleri de çağır."

"Çıkıyoruz tamam hadi byee." Onlar gelene kadar evde giydiğim şortumu ve tshirtümü değiştirip evi falan topladım.

Yaklaşık yarım saat sonra falan kapı çaldı.

"Çok acıktım."

"Sana da merhaba Deniz." Allahım bu çocuk.. Şekerdi ama.

"Çocuk aç ya. Bildiğin doymuyor." dedi Derin.

"Siz geçin ben bakiyim neler var."

"Hala bakmadın mı?" diyince Kaan hafifçe vurdu. "Ayı mısın oğlum?"

"Gerek yok zaten Cenk'lere haber verdim pizza da getirecekler."

"Hiii yerim ben bunu. " Alara da gelmişti ve şuan Kırıntı'yı seviyordu. "Çok güzelmiş. Bizim de vardı, sonra..." Gözlerine hüzün çöktü. "Vermek zorunda kaldık."

Televizyondan aniden yüksek ses çıkınca herkes irkildi.

Kaan "Sesi açık kalmış." diyip omuz silkti ve sonra benim hiç anlamadığım ve ilgilenmediğim Xbox'u gördü.

"Oynuyor musun?"

"Yok kardeşimin." "Oyunlardan anladığım kadarıyla baya küçük olmalı." Kafamı salladım "Dokuz."

Kaan ve Deniz "Bunu oynuyor olamaz herhalde." dedikleri bir oyun bulup onunla ilgilenirken kapı tekrar çaldı. Açtığımda elleri dolu Cenk ve Nihal'i buldum.

"Bu tüm poşetleri bana taşıttı inanabiliyor musun ya?" Nihal hızla girip poşetlerle mutfağa doğru ilerledi. Evimiz çok büyük olmadığı için bulmak da kolaydı. Şimdi ben ve Cenk kalmıştık.

"Selam." İleri doğru atılınca elindeki pizza kutularından biri kaydı. Yere düşmeden yakalayıp eski yerine ittirdim. "Sağol." Yamuk gülümsemesiyle bana gülümsedi.

"Ben götürürüm bunları sen geç hadi."

Mutfakta Nihal, poşetlerdeki biraları çıkarmakla meşguldü. O kadar çok vardı ki.

"Bu kadar bira hayatta bitmez." Bana öyle mi bakışı attı. "Bekle ve gör." Kutuları ve biraları içeri taşıdık.

Yemeği bitireli biraz olmuştu ki Nihal bana işaret falan yapıp mutfağa çağırdı.

"Efe'yle resimlerinizi gördüm. "

"Melih seni sordu."

"Cidden mi? Ay neyse bırak onu şimdi. Efe'le beraber misiniz?" Böyle bir zamanlama olabilir miydi? Tam soruyla beraber Cenk mutfağa girmişti. Başta biraz ondan beklenmeyen bir şekilde şaşkın baktıysa da sonra "Şey ben, su alacaktım." dedi. Cenk ve kekelemek? Hiç ama hiç uyuşmuyordu.

" Tabiki. " Bardaklara uzanıp onun için su doldurdum.

"Geçen gelişimde bulamamıştım." diyip çıktı. Geri Nihal'e döndüm. "Evine mi geldi?" inanamıyor gibiydi.

Of Cenk!

"Hayır. Yani evet de... üçümüz bara gittiğimiz gün sana gelmeden önce uğramıştı." Önemli değil der gibi omuz silktim.

"Hıı. Ee ne diyorduk? Ha Efe."

"Dün beraber dışarı çıktık. Güzeldi. "

"Efe Gençer'le?"

"Bilirsin o da insan." Tamam baya popüler falandı ama fazla abartıyorlardı.

"Tabiki canım. Şaşırdım sadece. Birlikte misiniz peki?" Birlikte miydik? Efe'nin "takıldığı" kızlar olurdu ama ben ona göre kimdim bilmiyordum. Oturduğum tezgahtan sarkıttığım ayaklarımı salladım.

"Takılıyoruz işte."

Sevmeye DeğerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin