§ 7 §

13.3K 661 71
                                    

VEDASI SESSİZLER.

Kör ölür badem gözlü olur diye boşa demiyordu ya atalarımız. Bir bildikleri gördükleri bir yaşanmışlıkları vardı muhakkak. Uraz atalarının haklı sözlerini bir kez daha takdir etmişti. Ölmemiş olabilirdi amma velakin ölümün ucunda dolaşması bile badem gözlü sınıfına girmesine yetmiş olacak ki Bukre 20 dakikadır bir şeyi olup olmadığını kontrol ediyordu. Sıkılıp kızı kendinden uzaklaştırmak bir yana dursun sırıtmamak için verdiği mücadeleler yeni bir madalyayı hak ediyordu. Kızın küçücük elleri kalın kollarında kalakalmış endişeli gözleri Uraz' ın vücudunu tekrar tekrar kontrol ediyordu. Ne öfkeli bakışları ne çatık kaşları ne de birbirine sımsıkı bastırdığı dudakları vardı şimdi. Sadece korku vardı. Endişeli yüzü, Uraz'ın kalbinin bir tık daha hızlı atmasına vesile oluyordu ki bu hız akıl sağlığı için hiç iyi değildi. Yutkunma isteğini bastırıp dişlerini sıktı.

Nefesi kesilene değin koştuktan sonra Ömer' e ulaşabilmişler ve hızla bindikleri cip sayesinde dağdan hemencecik uzaklaşabilmişlerdi. Yol boyunca Bukre olanları anlamaya çalışmak yerine o güzel kıçını resmen devirip uyumuştu. Hayır. İnsan bir ne oluyor, yaralanan var mı diye sorar. Ama nerde? Kız resmen fosur fosur uyumaya devam etmişti. Uraz kızı bir süre izledikten sonra hafif aralık duran dudakların arasında kaybolan dudaklarını düşünmeye başlamıştı ki bu acil durum alarmları için yeterliydi. Ah ulan, öpse bir kere. Yüzünü sıvazlayıp kıza bakmıştı asker. Ne demişti örtmeli miyim mi? Evet. Örtmeliydi. Dudaklarını, dudaklarına örtmeliydi. Sıkıntısı ile öfkesi de doğru orantıda büyüyordu. Uraz olduğu yerde alevlensin, delilensin, gözünü kırpamasın, kız da kış uykularına yatsın. Yok ya!

Ne var ki çilekeş Uraz'ın bütün söylenmelerine rağmen Bukre yol boyunca gözünü bile açmamıştı. Uraz içinden söylenmese belki uyanacaktı ama bu geçmiş bir zamanda kaldığı için ihtimalleri düşünmeyi bıraktı. Diğer ihtimal de kızı çekip öpmekti ki bu deli ruh hali Ömer'i bile siklemeyebilirdi. Bir bordo bereliden daha tehlikeli olan, kudurmuş ve gözü dönmüş bir bordo berelidir.

Şehmuz Ağa'nın kollarını açarak askere gelmesi ile Bukre hızla geri çekmişti ellerini. Ama sadece ellerini. Yoksa bakışları hala askerdeydi. Neler olmuştu öyle? Nasıl patlatmıştı o mağarayı? Ağasına başı ile selam verip mutfağa geçti.

Dilemma elinde ki tabaklarla birlikte Bukre' ye çarpınca, yeşil gözlerin ona öfke ile baktığını gördü. Yersizce kızarmazdı Dilemma ama nedense bu aralar sürekli al al dolanıyordu. Okuduğu onca kitaptan ve gittiği üniversiteden ötürü konuşması askere en çok benzeyen sürmeli gözlü kıza uzun uzun baktı Bukre. En sonunda bileğini kavrayıp çekelemeye başladı. Dilemma itiraz etmedi. Nasıl etsindi zaten. Bukre' ye karşı koymaktansa kendini Midyat'ın kalesini asardı. O gözler, demiri eritirdi. Dilemma nasıl karşı koysundu? Üstelik Bukre 'nin daha önceden ne gördüğü ne de duyduğu bir öfkesi vardı. Adeta yakıp yıkıyordu kız. Ufak ve narin duruşu ile yanılmalara yol açmasın Bukre' nin boyunun 4-5 katı da yerdeydi.

Merdivenlerden inip bu saatte bomboş olan avluya gelmeleri ile Bukre kızın bileğini itercesine bıraktı. Açıklama falan beklemeyecekti. Anlıyordu her şeyi. Salak değildi elbet. Salak olsa bile Dilemma 'nın hali anlaşılırdı hem.

"Sen naparsın Dilemma?"

Sakin çıkan sesi ile karşısında kız yutkundu.

"Bukre,"

"Ne Bukre ne!? Senin aklın basıyordur böyle bir şey olmayacağına? Ha! Boşa mı okudun sen onca yıl!? Bende seni akıllı sanardım. Uçan kuşun aklı senden boldur!"

Dilemma haklı olduğunu bildiği için belki de bu kadar çok sessiz kalmıştı. Başı önünde Bukre 'yi dinlemeye başladığında Bukre yerinde fır dönüyor avluyu sürekli arşınlıyordu.

Mardin Dikeni ( Turan 1) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin