§ 18 §

10.8K 584 127
                                    

HAYAT SIKI BİR YERLERİ İLE GÜLÜYOR.

Uraz gergince dolanırken gelen arama ile daha fazla kasıldı. Kötü bir şey olmaması için dua etmeye başlamıştı. Kötüden kasıt Bukre ile evlenmelerine engel olabilecek her hangi bir olay, belge, şahsiyetdi. Sonuçta kendisi için istemiyordu Murat Binbaşı zorlamasa hayatta dönmezdi. Evlenmesi için onay çıkmazsa Murat' ın gazabından tırsıyordu Uraz. Adam deliydi çünkü. Ve Uraz' ın hayati tehlikesi vardı. Yoksa Bukre hiç mi hiç umurunda değildi. Derin bir nefes alıp telefonu açarak kulağına götürdi.

"Evlendiniz mi lan?"

Uraz, zevzeklikte rakip tanımayan Yekta' nın suratına o an tüm mermilerini yağdırabilirdi.

"Uzatma sikicem belanı!"

Yekta arsız arsız omuzlarını silkip koltukta biraz daha geriye yaslanmıştı.

"Malesef Üsteğmen, benim ki kadınlara meyilli. Böyle esmer olanlara. Berçin esmer değil ulan! Ama biraz esmer gibi sanki. Benim ki Berçin' e meyilli. Ondan hiç heveslenme yani. Sonuçta bela da benim dimi güzel kardeşim?"

Uraz derince bir nefes alıp elini saçlarının arasına gömdü. Çenesinin çarkına tükürdüğü Yekta uzatmak için adeta kıvranıyordu.

"Yekta!"

"Aman iyi be! Çıktı izin. Zaten kızın annesi gizliden askerlere yardım eden bir hemşireymiş. Allah mekanını cennet etsin. Amin. Babası kızın doğumundan önce ortadan kaybolmuş. Şerefsiz piç. Neyse işte. Evlenebilirmişsiniz ama üstlerin böyle aceleye getirmene az biraz kızdı. Tabi azarı ben yedim. Altıma sıçıyordum lan bağırdıklarında. Aynen şunları dediler,"

Yekta tam boğazını temizleyip sesini kalınlaştırıyordu ki Uraz telefonu kapattı. Kalbine baskı yapan yük giderken yüzünde salak bir sırıtış boy göstermişti ki demir kapının açılma sesi avluyu doldurdu. Bukre elinde pek de ufak olmayan bir valiz ve üzerinde yeşil, üzeri basmalı bir elbise ile kapıda belirmişti.

Uraz gözlerinin koyulaştığını hissetti.

Kapının önünde yanan ışığın altında dalgalı simsiyah saçları, dolgun dudakları ve solgun teni ile Bukre dikiliyordu. Hele gözleri. Simsiyah kirpiklerinin sarmaladığı o gözleri. Uraz yutkunarak gözlerini kırpıştırdı ve avlunun ortasında dikilmeyi kesip savsak bir adım attı. Küfür etmemek ve kızı duvara dayayıp alev alan bedenine hapsetmemek için dişlerini sıktı Uraz. Bukre 'ye yaklaştıkça kokusu beynini ele geçiriyordu adeta. Valizi tek eli ile kavrayıp kıza yandan bir bakış attıktan sonra kapıyı gösterdi.

Bukre annesinin mezarına gitmek için büyük bir arzu duysada askeri daha fazla zor durumda bırakmamak için sustu. Adam yüzüne bile bakmadan hızlı adımlarla çantasını alıp önden önden girerek öfkesini ortaya koymuştu zaten. Savsak adımlarla peşinden ilerlerken bir anda aklına dolanlar ile kan yanaklarına hücum etti. Gözleri büyüdü hatta kalbi deli gibi atmaya başlayıp nefesini kesti. Bukre bunu nasıl unutabilmişti?

"Asker!"

O an ki panikle sesi öylesine yüksek ve tiz çıkmıştı ki Uraz yerinden sıçrayıp tökezlemişti.

"Ne oldu?"

Uraz kızın kocaman açılmış yeşil gözlerine bakarken Bukre hızlı hızlı soluyordu. Uraz ' ın gri gözleri kızın hızla kalkıp inen göğsüne takılınca kaşlarını çattı. Tamam Uraz deliriyordu. Bu kızı her türlü koşulda her türlü durumda infilak edecek derecede çok istiyordu. Mesele isteyenin bedeni değil kalbi olmasaydı. Bukre' nin zehri ile akıyordu kanı. Her organına yetişiyor, onlara hükmediyordu. O zehir için nefes alıyor yine o zehir için hareket ediyordu. Asker kafayı yemek üzereydi bu kızı seviyordu!

Mardin Dikeni ( Turan 1) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin