Bölüm 32 - Hayat Ağacı

62 5 0
                                    

  Tamamen beyaz gözlere sahip, uzun adam, Kimono'sunun beline astığı kılıcın üzerine elini -alışkanlık olarak- koymuş ona bakıyordu.
"Daha yaşlı olmanı bekliyordum, Rikudo'ya göre daha gençsin," dedi Naruto.
"Belki de ondan önce ölmüşümdür, belki de böyle görünmeyi tercih ediyorumdur. Bunlar önemli değil," dedi kırklarında duran adam. Yanında dikilen oğlu ise, başındaki miğferi ve yüzünü kapatan maskeyi çıkardı o sırada. İnanılmaz bir şekilde Naruto'ya benziyordu, tek farkı daha olgun ve uzun bir yüze sahip olmasıydı.
"Bu gence vereceğin cevaplar var, baba," dedi ciddiyetle, İlk Uzumaki.
"Kesinlikle. Kardeşimin kurduğu dünya bu noktaya geldiğine göre tahminlerim doğruymuş," dedi Hamura.
"Ne tahmini, neden bahsediyorsun?" diye sordu, Naruto.
"Hagoromo'nun öğretisi, insanların birbiriyle iletişim kurması ve daha iyi anlaşmaları üzerineydi. Ben, bunun çok safça olduğunu düşündüğüm için karşı çıkmıştım. Eninde sonunda, ninjutsuyu bir silah olarak birbirlerine karşı kullanacaklardı. Yanılmadım," diye cevapladı adam.
"Şu yeni gelenler olmasa bu sorunu halletmiştik, yanılıyorsun," dedi Naruto.
"Öyle mi? Onların yaptığı sadece bir kaç kıvılcım çıkarmaktı, gerisini kendi kendine halletti insanlar. Farkında değilsin. Genellikle hizmet etme alışkanlığında olanlar çok kolay kandırılabilir, hala emekleme aşamasındasınız. Sen, tek bir kişi gittikten sonra bütün dünya değişti. Eğer dediğin gibi olsaydı, bu kadar kolay kandırılamazlardı."
Adamın dediklerini düşünen Naruto bir cevap vermedi, kabul etmek istemese de hak veriyordu ona.
"Daha önemlisi, yeni gelenler dışarıdan insanlar değil. Her şey bağlantılı," diye devam etti Hamura.
"Nasıl? Kaguya'nın bir şeyler dediğini hatırlıyorum," diye, kadının son sözlerini hatırladı, Naruto. "Her şeyin bittiğini sanıyorsunuz... ancak daha yeni başlıyor..."
"Annemin, çakraya sahip olduğumuzu öğrendiğindeki bakışını hatırlıyorum. Yüzünde öfke yoktu, nefret yoktu, sadece hüzün ve korku vardı. Kardeşim bunu, onun kontrolcu doğasına bağlıyordu. Ben farklı düşünüyordum, yıllar içinde araştırdım. Başta çok bir şey bulamadım, ancak sonunda öğrendim. Annem, Kaguya, kendi diyarından sürülmüş bir insandı. Geldiği diyarda çakranın olduğunu ve çatışmalara neden olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden, bütün yükü kendi sırtlanmaya çalışmıştı," diyen adam, belindeki kılıcıyla oynadı.
"Bunu neden daha önce söylemedin? Olacaklara hazırlıklı olabilirdik," diye sordu, Naruto.
"İnsanların bir şeyi hak etmesi gerektiğine inanıyorum. Samuraylık, içerdiği disiplin ile bunun üstüne kuruluydu. Bu yüzden -güçlerim farklı olsa da- onlara sempati duyuyordum, bu yüzden, buraya gelecek olan kişiyi sınaması için oğlumu bıraktım. Ne kadar uzun süredir burada beklediğini biliyor musun?"
"Cidden nasıl bu kadar uzun süre hayatta kalabildi?" diye merakla sordu, genç adam.
"Bir Uzumaki'sin, hayat gücünün ne kadar çok olduğunu biliyorsun. Bunu, ödünç aldığım bir teknikle birleştirdim. Aslında, annem ölümsüz kalmak için kullanmayı planlıyordu bu tekniği. Asıl konuya dönelim, geçmişini silmek için Kaguya elinden geleni yapmış, ancak son -ve en önemli- bir şey var. Tanrı Ağacı hakkında..." diyen adam, bir görüntü oluşturdu. İnsanı huşu içinde bırakan ihtişamlı dalları göklere kadar uzanırken, güneşin sıcak ışığıyla yıkanan bir ağaçtı bu.
"Shinju, türünün tek örneği değil. Başka bir diyardan tohumu buraya taşınmış. Annemin diyarından."  

Naruto - Savaş ve BarışWhere stories live. Discover now