Bölüm 42 - Bin Güneşin Krallığı

64 1 0
                                    

  Hiç bir şey yokken Shinju vardı ve ardından, Shinjular vardı...

  Evrenin başlangıcından önce, gördüğün her şey bir iğne başından bile küçük bir boyuttaydı. Bu, uzay ve zamanın tekillik halinin içinden bir tohum evrildi. Shinju.
Görünmez kökleri ve dalları dört bir yana dağılırken, onunla birlikte uzay ve zaman da genişledi. Böylece evren, ilk evren oluştu. Zaman içinde Shinju stabil bir hale gelirken, görünmez vücudu evrildi ve maddeleşti. Uzayın boşluğunun içinde ilerleyen bu ağaç, milyarlarca yıl önce rastgele bir gezegene düştü, Yerküre'ye.
Her şeyin kaynağı olsa da, doğanın kurallarına tabii olan Shinju evrimini sürdürdü ve böylece, çakranın ilkel formu ortaya çıktı. Buna şu an doğa çakrası diyorsunuz, ancak canlıların kullandığı haliyle bildiğimiz çakradan bir farkı var. Bu yüzden, Senninlik eğitimi yapan kişilerin çok ama çok dikkatli olması gerekiyor.
Zaman içinde, canlılar ortaya çıktı. İlkel çakra, dünyanın her bir yanına dağılmışken, bu canlılar da ondan paylarını aldı ve böylece çakra, şu an bildiğimiz haline geldi.
İnsanların ortaya çıkışıyla beraber, çakranın kullanımı arttı. Aynı zamanda insanlar Shinju'ya bir tanrıymış gibi tapmaya başladılar. Kendilerince haklıydılar da, ancak, insanlar zaman içinde çakranın kullanımı üstünde ustalaşmaya başladılar. Zaten var olan çatışmaları daha da güçlendi.
Bu sayede, başka hiç bir canlının sahip olmadığı bir şans onlara bahşedilmiş oldu. Çatışma, iki şeyi doğurur. Ya güçlenir ve hayatta kalırsın ya da yok olursun.
Onlar yok olmadılar, güçlendiler ve güçlendiler fakat bu esnada, savaşların boyutu gittikçe büyüdü ve insanlık gittikçe kendi yıkımına yaklaşır oldu. Zaten nasıl başka türlü olabilirdi ki? Gücün içinde kendilerini kaybetmiş bir halde birbirlerini dur durak bilmeden katlediyorlardı. Bir gün, büyük bir savaş sonucu kendilerini tamamen yok etmeleri kaçınılmazdı.
Bunu öngören bir kişi ortaya çıktı ve çakrayı düzenli şekilde kontrol edebilecek bir sisteme olan ihtiyacı farketti. Aynı zamanda bu kişi başka bir şeyi de farketmişti... Shinju'nun görünmez kökleri sadece kendi evrenleri içinde yayılmamıştı.
Shinju, maddeleşmeden önce tohum vermişti. Onlarca, yüzlerce ve binlerce, belki de çok daha fazla. Bununla da bitmiyordu, her bir tohum kendi evrenini oluşturmuştu. Bunlardan bir çoğu, onların bildiği haldeki evrenden çok daha farklıydı. Çok daha değişik doğa yasaları hüküm sürüyordu. Belli bir kısmında ise, benzer yasalar geçerliydi. Daha da azınlık bir kısımda ise -Shinju'nun bir özelliği mi değil mi bilinmez- hayat onların bildiği şekle çok benziyordu. O kadar ki, bazılarında aydın dünya ve aynı kişiler bile vardı. Sadece küçük farklılıklara sahipti bu kişiler.
Başka bir deyişle, bazı evrenlerde, kendi dünyalarının ve içindeki kişilerin alternatif versiyonlarına sahiptiler.
Olay burada da bitmedi. Bu kişi, bu dünyaların birbiriyle bağlantılı olduğunu fark etti... Güneş, bir boyut kapısıydı.

Ve böylece, aklında bir fikir belirdi. Sonuçta, çakra şiddetli çatışmalar doğuruyordu, aynı zamanda, bütün uygarlıklarını çakra üstüne kurmuşlardı ve çakraya olan ihtiyaçları gittikçe artıyordu fakat çakra sonsuz değildi.
Yeni bir sistem, hem ihtiyaçlarını karşılayacak hem de kendi içlerindeki çatışmayı sonlandıracak bir sistem o çağda vuku buldu.
Çakraizm.

Bu kişinin başlattığı hareket sonucu, devletler çakrayı kendi kontrollerine aldılar ve normal insanlara onu kullanmayı men ettiler. Bunun sebebi olarak da, dünyalarının sürekli içinde olduğu çakra ihtiyacını neden gösterdiler. Aynı zamanda Shinju'ya tapınmayı yasakladılar, artık yeni bir tanrıları vardı, Güneş. 

Peki bu çakra ihtiyacını karşılamak için ne yapmalıydılar? Barizdi, değil mi? Güneş'in, Çakraizm'in kurucusu olan seçilmiş kişiye bir mesajı vardı.
Her bir insan aslında bir günahkardı. Başka evrenlerdeki versiyonları, Güneş'e tapmıyordu. Hayır, onun varlığını inkar ediyordu. Bu yüzden, o dünyaları ziyaret ederek, günahkarlıklarını yok etmeleri gerekiyordu. Ancak Güneş acımasız değildi, mümkünse o dünyalarda bulunan hallerine bir şans tanımalıydılar. O günahkarları, birbirlerine düşürerek bir sınava sokmalı ve değerlerini ölçmeliydiler. Bu sırada ortaya çıkan çakra yoğunluğundan faydalanmalarının da bir zararı yoktu. Eğer, bu günahkarlar onları fark eder ve onların bahşettiği bu şansa rağmen, onlara dönerse de tek bir seçenek kalıyordu. O günahkar dünyaları, ateş ve kan yoluyla arındırmak.

Karışık mı geldi? Özetleyeyim. İki seçenek vardı alternatif dünyalar için;
Ya kendi alternatif versiyonlarını, aralarına ajanlarını yerleştirerek birbirine düşürüyor ve bu sırada o dünyada çıkan çatışma sayesinde açığa çıkan çakrayı hasat ediyorlardı. Hem bu sayede, gereksiz yere kendi insanları da ölmüyordu.
Bu plan açığa çıkarsa da, ordularını bahsi geçen dünyaya yollayarak onları tamamen yok ediyor ve açığa çıkan çakrayı kullanıyorlardı. Buna da arındırma diyorlardı. Orijinal evren kendileri olduğu için ve orijinal Shinju'ya sahip oldukları için de çakra kullanımı konusunda çok gelişmişlerdi. Bu yüzden, her dünyayı yok edebilecek kapasiteye sahiplerdi...

"Bütün bunları neden daha önce bize açıklamadınız? Kendimizi hazırlayabilirdik," dedi Sasuke.
"Hedef dünyanın hangisi olacağını Tobirama'yla ben kestiremiyorduk. Bulduğumuzda ise hazır değildiniz," diye cevapladı Madara.
"Kendi dünyandan payını almışsın, sizin yüzünüzden kaç kişi öldü haberin var mı? Nelerle uğraşıyorum haberin var mı?!" diye öfke patlaması yaşadı, Sasuke.
Kollarını kavuşturan Madara ona sertçe baktı.
"Onların dünyasından olduğumu nereden çıkarttın? Orijin evrendeki Madara, Hashirama'yla olan savaşında öldü," dedi.
"O zaman sen...?" diye afalladı, Sasuke.
"Evet, başka bir evrendenim. Benim dünyam, onların planının farkına varan dünyalardan biriydi. Sizden bir önceki hedef dünya. Sonunda hepimizi yok ettiler, bir kişi hariç..." dedikten sonra duraksadı.
"Ben, kendi dünyamdan geriye kalan tek kişiyim. Şimdi, söyle bana. Milyarlarca ölü bedenin üstünde dikilirken, onurun önemli olup olmadığını söyle bana."
Bir cevap veremeyen Sasuke, ona sadece bakabildi.
"Bir kaç şey daha var haberin olması gereken..."

-----------------------------------

Gerçeklerden habersiz bir şekilde, Kaguya'nın dünyasına gitmek için gerekli tekniği yapmış olan Naruto, açılan boyut kapısının önünde dikiliyordu. Aklına ölen herkes geldi, Shikamaru, Kakashi, Sakura...
"Bu işi burada bitiriyorum," diyerek kapının içine daldı.  

Naruto - Savaş ve BarışWhere stories live. Discover now