Bölüm 36 - Sessizliğin Şarkısı

65 2 0
                                    

  Sing with me, sing for the year
Sing for the laughter and sing for the tear
Sing with me, if it's just for today
Maybe tomorrow the good Lord will take you away  

  Gece bütün ağırlığıyla çökmüş, ikiye bölünmüş şehri sis kaplamıştı. Orada burada yıkılmış binalar ve ara sıra hafif bir alev görünüyordu. Bir ateşkes varmış gibi iki taraf da birbirini yalnız bırakmıştı bu seferlik. Nadir bir rastlantıydı oysa, Konoha ninjaları yaralarını sararken, Kirigakure ninjaları da bir sonraki aşamayı planlıyordu. Yine de bu iki tarafa da bir bahane sağlıyordu, dökülen kanların arasında bir nefes alma şansı. Patlamayla oluşmuş ve artık bir nehrin aktığı hattın ötesinde arada sırada birbirlerini görüyorlardı. Yakınlarını kaybetmişler düşmanlıkla diş bilerken, kimisi de bu kısa aranın keyfini çıkarıyor ve melankolide boğuluyordu. Gerçek şuydu ki, savaş yeni başlamış olmasına rağmen şimdiden herkes yorulmaya başlamıştı.
Nehrin ötesinde bir sigara ışığı gördü bir ninja. Hangi tarafa ait olduğu önemsizdi. Bir anlığına merak etti, acaba onlar ne düşünüyor diye. Onların da ailesi olmalıydı, benzer nedenlerden savaşıyor olmalıydılar. Ailelerini, sevdiklerini korumak için diye öğretilmişti onlara. Bütün bunlara, kendilerine ve yakınlarına kötülük yapmak isteyen kişilerden korumak için katlanıyorlardı. Kafasını salladıktan sonra kendine geldi, düşmanla empati yapmaması gerekiyordu. Öldürmenin birinci kuralı buydu. Çadırına geri dönmeye koyuldu...

Planların üstünden defalarca geçmiş olan Temari, odasındaydı şu an. Uyuyamadığı için yatağından çıkmış ve dağınık çarşaflar arkasında onu bekler bir halde uzanırken, o dışa doğru iki yana açtığı pencereden bakıyordu. Güzel bir ay vardı gökyüzünde, serin ve tatlı bir rüzgar içeri doğru eserken perdeleri dalgalandırıyordu.
Shikamaru geldi aklına. O öldüğünden beri ağlayamıyordu, duygularına yabancılaşmış gibiydi sanki. Küçüklüğünden beri bu öğretilmişti ona zaten, hislerinin yapacağın işin önüne geçmesine izin vermemeliydi. Yine de içinde bir şey hissediyordu, bir şeyler kırılmıştı. O bunu ifade edemese de, olanların adaletsizliğine haykırıyordu ruhu. Başına bir ağrı saplandı, göğsü sıkışırken stres bütün vücudunda dolaşmaya başladı. Rahatlayamıyordu bir türlü, gergindi sürekli.
Kapısı çalınınca, içeri girmesini söyledi gelen kişinin. Kurotsuchi'ydi. Çalışmaktan dolayı saçları birbirine karışmış ve kuruyan terle beraber alnına yapışmıştı.
"İşleri bitirdik sayılır. Yakında hazır oluruz," dedi kız, yorgunluktan dolayı hareketleri yavaşlamıştı.
"Güzel," diyen Temari başka bir söylemedi. Konuşmaya çalışarak ağzını hafifçe araladı fakat kelimeler çıkmadı. Yorgun olduğu için bunu farketmedi Kurotsuchi ve yatmaya gitmek için odadan çıkmaya yeltendi.
Birine ihtiyacı vardı, arkasından gitme demek istedi sarı saçlı genç kadın. Onu durdurmak istedi. Bir an sonra ise, tekrar yalnızdı. Kapı kapanırken karanlık tekrar etrafını sarmıştı.
Yalnızdı.
Yorgundu. Hisleri uyuşmaya başlarken, bir yere oturmak ve saatler sonuza doğru akarak geçip giderken, orada o uyuşukluk halinde kalmak istiyordu. Hiç bir şeyi dert etmeden, hiç bir şeyi düşünmeden, hiç bir şey hissetmeden.
Zar zor duşa girmeye ikna etti kendini. Akan su vücudunu temizlerken, bedeninde hoşnut bir ılıklık bırakıyordu. Halsizleşti ve yere oturdu. Bir şey düşünmüyordu, bir şey hissetmiyordu. Sadece akan sular ve hiçlik vardı.
Saatler boyunca orada oturmaya devam edecekti.

O esnada hattın diğer tarafında bir kalabalık bekleşiyordu. Bir odun yığınının önünde duruyorlardı. Merasim havasında bir kaç kişi, bir tabut taşıyarak görüş alanına girdi. Hyuuga klanının üyeleriydi onlar, beyaz gözlerine keder yerleşmişti. Tabutun içinde yatan Hinata'nın bedeninden kalanlardı.
Köşede bekleyen insanların arasında iki kişi bu geçidi büyük bir ciddiyetle izliyorlardı. Zira geçip giden arkadaşlarıydı. Cenaze önlerinden geçerken hüzünlü gözlerle baktılar ona. Kelimeler kifayetsiz kalıyordu, sadece birbirlerine sarıldılar. Tenten ve Kiba, asla bırakmamayı dileyerek kollarını birbirlerinin bedenlerine dolamışlardı.
Yavaşça geçti gitti siyahlar içindeki adamlar, saygı içinde tahta tabutu yığının içerisine bıraktılar ve geri çekildiler. Dimdik siluetleri, gecenin içinde gölgelere benziyordu.
Bir kişi yaklaşarak yığını ateşe verdi. Bir zamanlar hayat dolu olan bu bedeni alevler kavururken külleri gökyüzüne karışmaya başladı. Son yolculuğu başlamıştı. Veda sözleri edilmedi, ne kadar iyi bir insan olduğundan bahsedilmedi. Tek bir kelime konuşulmadı. Sessizliği bozan tek şey ateşin çıtırtısıydı.
Ardından bir kişi daha geldi. Sonra bir tane daha ve bir tane daha. Böylece sayısız kişiyi uğurladılar.
Yaptıkları iş düşünülürse hepsinin de ölüme alışmış olması gerekiyordu. Dışarıdan öyle görünüyorlardı da, gerçek ise farklıydı. Sevdiğin birinin yok oluşuna tanıklık etmek asla kolay olmamıştı, asla da olmayacaktı. İnsanı insan yapan yegane şeylerden biriydi bu. Hazin bir güzelliği vardı.
O gece, bir kişi bile, tören bitene kadar alandan ayrılmadı.  

- Savaş kimin haklı olduğun belirlemez, sadece kimin hayatta kaldığını belirler.

Naruto - Savaş ve BarışWhere stories live. Discover now