*9*

157 10 0
                                    


Sen, bana deli deme deli değilim ben
Hep yendim, tükendim, yenilendim ben
Sona geldikçe, yola geldim ben
Dünya bir başka değil mi aşıkken??
Sevdin mi sen, sevmek güzel
 ... 




" Ne?" diye sordum anlamazca.

Gülerek "Seni tanımıyorum diyorsun ya sor ne bilmek istiyorsan?" dedi.



*9*


Dizlerimiz birbirine değiyordu. Ben çömelmiş bir haldeydim. O arkasını yaslamış rahatça oturuyordu bir eli elimi tutuyordu, diğeriyse az önce yattığım şekliyle sanki beni bekliyordu omzuna yeniden yatmam için. Ne bilmek istiyorsan sor mu demişti. Her şeyi bilmek istiyordum. Onunla ilgili her şeyi... Ama onun her şeyi bilmesini istemiyordum. Ben her şeyimi anlatmak istemiyordum. O yüzden korkuyordum sormaya. Biliyordum bencillikti bu yaptığım ama anlatmak istemiyordum henüz

Henüz mü? Daha şimdiden sızmıştı duvarlarımın içine. Gelecek zaman içersinde anlatmayı planlıyordum farkında olmadan. O sanki beynimi okur gibi elini yanağıma uzattı. Yüzümü eline doğru iyice yaslamamak için zor tutuyordum. 

"korkma..." dedi güven verircesine. 

"Ne sormak istiyorsan sor. Seninle ilgili, geçmişinle ilgili şimdilik bilmek istediğim tek şey şu an bir erkek arkadaşın olup olmadığı ya da sevdiğin biri, ya da ne bileyim etrafındaki niyeti bozuk erkek sinekler..." dediğinde kendimi tutamayıp gülmüştüm. Ben gülünce yüzümdeki elinin başparmağını dudağıma doğru götürüp dokundu. O anda yine uyuşmalar başlamıştı. Artık esprili olmayan sesiyle devam etti. 

"Diğer kısımların senin paylaşmak istediğin kadarıyla yetinebilirim. O yüzden bana soracağın soruların kendi açından cevaplarını vermek zorunda değilsin. Anlatmak istediğinde anlatırsın." Anlayışı için sıcak bir şekilde tebessüm ederek cevap verdim. 

" Erkek arkadaşım yok. Sevdiğim biri de yok. Kimse yok... Yalnızım" diye sessizce söyledim buruk bir tebessümle. Anladı erkek arkadaştan daha fazlasını kastettiğimi ama üstüme gelmedi. 

Rahatlamış bir nefes vererek " Şu söylediklerinin beni ne kadar rahatlattığını tahmin edemezsin... Sevdiğin biri falan olduğunu düşünmüştüm." Dedi.

"Şimdi senin sorularına geçelim. Koşulsuz ve sınırsız soru hakkı tanıyorum sana. Yerinde olsam iyi değerlendirirdim çünkü bir daha bu kadar cömert olmayabilirim." Dedi ukala sırıtmasıyla. Sınırsız soru hakkı ha... İşte bu güzel bir fırsattı. 

Direk " Ne iş yapıyorsun?" diye başladım. 

"En zor sorudan başlayacağını tahmin etmeliydim..." dedi hafifçe gülerek. 

"Pekâlâ... Basitçe anlatacak olursak şu anda aile şirketimizin başına geçtim. 2 yıl oldu. Ama daha önce başkomiserdim istifa ettim." İstifa ettim derken sanki çok daha fazla şey söylüyordu. Sanki büyük nedenler vardı istifasının arkasında. Bir an bakışlarında gördüm acıyı, yorgunluğu... ama hemen saklamıştı. O an anladım onunda duvarları vardı. Çatlağından acısını ve yorgunluğunu bir anlığına görebilmiştim ama saklanmıştı hemen. O yüzden sormadım 'neden' diye. Ne hissettiğini biliyordum; onun bana gösterdiği anlayışı ona göstermek istemiştim. Sınırsız soru hakkım olmasına rağmen ona, kendi istediği zaman anlatma özgürlüğü verdim. 

Ela'mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin