Bankta bir süre öylece oturduk. Ben biraz sakinleşmiş ağlamam durmuştu.
"Hadi gel biraz yürüyelim." dedi Akın.
"Yanımda olduğun için çok teşekkür ederim ama ben eve gitmek ve biraz yalnız kalmak istiyorum. " dedim.
"Özge yalnız kalmak istediğine emin misin? Seni böyle yalnız bırakmak istemiyorum. "
"Merak etme Akın. Bir arkadaşım -benim bile yeni öğrendiğim- iğrenç bir olayı tüm okula yaydı diye intihar falan etmeyeceğim. Sadece biraz uyumak istiyorum. " dedim alaycı bir ses tonuyla. Ruh halim o kadar çabuk değişiyordu ki ben bile ayak uyduramıyordum.
"Peki sen bilirsin. Gel seni eve bırakayım o zaman. " dediğinde ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Şu son 2 hafta içerisinde ne çok olay gerçekleşmişti. 2 yıl sonra Mert'in, Akın ve Bora'ya düzenlediği oyun ortaya çıkmış, babamın annemi en yakın arkadaşıyla aldattığı için ayrıldığı ve babamın hâlâ o kadınla birlikte olduğunu kardeşimle birlikte öğrenmiş, bunu en yakın arkadaşıma anlatmış, en yakın arkadaşım da bunu gidip sevdiği -bana düşman olup, intikam almak isteyen- oğlana anlatmış, o da bunu tüm okula yaymıştı. Gerçekten de 2 hafta içerisinde bir sürü şey olmuştu. Bense bu olaylar içerisinde ayakta durmak için çok çaba sarf ediyordum. Bunları bir kenara atıp kafamı boşaltmaya çalıştım.
"Ne yapmayı düşünüyorsun Özge? Deniz ve Mert'ten nasıl intikam almayı planlıyorsun? "
"Onların seviyesine düşmek istemiyorum Akın. Elbet cezalarını kendileri ödeyecekler. Bana ise sadece izlemek kalıyor. "
"Ciddi misin? Özge ben bir şey yapmadan duramam. Sen yapmak istemiyorsan bile ben onlara bunun cezasını ödeteceğim. " dediğinde ona döndüm.
"Sakın Akın. Hiç bir şey yapmayacaksın. İzle ve kendi cezalarını nasıl bulduklarını gör. Elbet ödeyecekler. "
"Özge sen ne dediğinin farkında mısın? Hiç bir şey yapmadan öyle oturmamı mı istiyorsun cidden? " diye sinirlendiği zaman ona hak verdim ama bir şey yapmayacaktım çünkü onların kimsesiz, yalnız kaldıklarını ve bir süre sonra birbirlerinden sıkılıp bizim değerimizi anladıkları zamanı, o hallerini görmek istiyordum. İşte o zaman sadece gülüp geçecektim. Ondan nefret ediyordum ve çok sinirliydim ama zararla da oturmak istemiyordum.
" Akın onların yalnız kaldıklarını ve bizim değerimizi anladıklarını görmek istiyorum. Bırak zaten cezalarını bulacaklar. Deniz tek beni değil herkesi kaybetti. O yüzden yalnız kalmanın nasıl bir şey olduğunu görsün istiyorum. Sende bir şey yapmayacaksın. Anladın mı beni?" dediğimde sinirlendiği çok belli oluyordu ama bir şey yapmasını, benim yüzümden başına bir şey gelmesini istemiyordum.
"Peki Özge sen bilirsin ama eğer bir kez daha bir şey yapacak olurlarsa, seni bir kez daha üzerlerse bir şey yapmadan duramam ve sen bana engel olamazsın. Tamam mı? " Bir kez daha bir şey yapmayacaklarından emin değildim ama şimdilik bu şartı kabul etmem gerekiyordu.
"Tamam. Artık gidelim. Gerçekten çok yoruldum." dediğimde kolunu omzuma atıp yürümeye devam etti. Arabanın yanına geldiğimizde kapıyı açtı, bende bindim. Akın da bindiğinde kafamı cama yasladım. Eve geldiğimizde Akın'ın telefonu çaldı.
"Efendim Melis..." Bana bakıp konuşmaya devam etti.
"Evet yanımda. Merak etmeyin... Yalnız kalmak istiyormuş Melis bence biraz rahat bırakalım... Tamam söylerim. " deyip telefonu kapattı.
"İstersen gelebileceklerini söyledi. "
" Tamam ama istemediğimi zaten biliyorsun. " deyip kapıya yöneldim ve öylece dikildim.
"Çantam okulda kaldı.." deyip gülmeye başladım. Şu an kesinlikle sinirden gülüyordum. Evet Özge şimdi ne yapacaksın? Anahtarı nerden bulmayı planlıyorsun acaba? Akınsa öylece dikilmiş bana bakıyordu.
"Akın bana öyle bakmayı keser misin? Deli değilim ben, sadece sinirlerim bozuk. " diye bağırdım. Kesinlikle deliriyordum.
"Tamam o zaman annen gelene kadar bizde bir yerlere gidelim. " dediğinde aklıma gelen şey ile arka bahçeye yürüdüm.
"Özge nereye gidiyorsun? " dedikten sonra Akın da arkamdan geldi. Bense arka bahçedeki ağaçların önünde durdum. Hangi ağaç diye düşünürken aklıma gelen ağacın yanına gidip önündeki toprağı eşeledim. Anahtarımı sık sık unuttuğum günlerde yedek anahtarı buraya gömmüştüm ama anahtarı taşımayı alışkanlık haline getirdiğimdeyse yedek anahtar burda kalmıştı.
"İşte bu."diye sevinçle bağırarak Akın'a döndüm.
"Anahtarı oraya mı gömdün Özge? Çok zekice. " deyip güldü.
"Bunu bir kaç yıl önce düşünmüştüm. Sürekli olarak anahtarımı unuttuğum için böyle bir şey yapmıştım. " dedikten sonra evin kapısına doğru yürüdüm. Kapının önüne geldiğimde Akın'a döndüm.
"Seni yalnız bırakmak hiç içimden gelmiyor. " derken gözümün içine bakıyordu. Bense onun boynuna sarıldım. Biraz öyle kaldıktan sonra geriye çekildim. Aslında hep öyle kalabilirdim.
"Akın beni düşündüğünü biliyorum ama gerçekten çok yorgunum. Zaten artık başıma gelen olayları umursamıyorum. Bedenim ve psikolojim bağışıklık kazandı. Yani beni merak etmene gerek yok. Ben iyiyim." dediğimde kafasını salladı.
"Peki sen bilirsin. İstediğin zaman arayabilirsin biliyorsun. Görüşürüz."
"Görüşürüz. " deyip eve girdim. İşte şimdi yalnızdım. Direk odama çıkıp kendimi yatağa bıraktım ve daha fazla düşünmemek için uyumaya çalıştım.
Çalan zilin sesiyle gözlerimi zorla açtım. Olamaz okula geç kalıyordum ama bir dakika her yer neden karanlık... Tabi ya çünkü akşam olmuş. En son parktan gelmiştim. Off bu histen nefret ediyordum. Hatırladığım kadarıyla bir bilimsel araştırma sonucu ikindi vakti uyumanın beyne zarar verdiği ve insanı sersemlettiği söyleniyordu. Yani ikindi vakti uyuduktan bir süre sonra uyanınca sanki sabah gibi düşünüyordun. Bende birkaç defa daha olmuştu. Zilin tekrar çalmasıyla aşağı indim ve kapıyı açtım.
"Beren? "
"Merhaba Özge. Nasıl oldun diye bakmaya geldim. " dediğinde kenara çekildim ve içeri geçmesini bekledim. Eğer akşam olmuşsa Ece'nin de gelmiş olması gerekiyordu.
"Beren sen geç, bende bir Ece'ye bakayım. Uyumuştum da onun geldiğini fark etmedim. "
"Tamam canım. " dediğinde Ece'nin odasına doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda yatağında uzanıyordu.
"Ece?"
"Efendim abla?" diyerek kulağındaki kulaklığı çıkararak bana döndü.
"Ablacım geldiğinde neden uyandırmadın beni? Acıkmadın mı?"
"Bu aralar çok yorgunsun o yüzden uyandırmak istemedim. Hem annem gelince yeriz. Birazdan o da gelir. " dediğinde gülümsedim. Doğru söylüyordu. Bu aralar o kadar yorgun ve bitkindim ki kardeşimle bile ilgilenemiyordum. Halbuki ben annemle babamın ilk ayrıldıkları dönemde sırf kardeşi için yaşayan ve onun için mutlu olan bir kızdım. Gerçektende çok güçlüydüm. Peki bu gücüm nereye gitmişti. Ben nasıl bu gücü kaybetmiştim. Kardeşime Beren'in geldiğini söyleyip kapıyı kapattım. Bu düşüncelerimi de daha sonra ilgilenebilmek için bir kenara bıraktım. Beren'in yanına indiğimde koltuğa oturmuş telefonuyla uğraşıyordu. Kafasını kaldırıp bana baktı.
" Nasılsın Özge? " diye sorduğunda çok çekingen duruyordu. Sanırım nasıl bir tepki vereceğimi bilmiyordu. Halbuki kaç yıllık arkadaşımdı. Normalde nerde nasıl bir tepki vereceğimi bilmesi gerekiyordu ama sanırım ben ona bu şansı hiç sunmamıştım. Çünkü ben ona hep rol yapmıştım. Tek ona değil çevremdeki herkese o rolü yapmış, hep iyiymişim gibi davranmıştım ama gerçek halimi geceler çok iyi biliyordu. O zamanlar psikolojimin bozuk olduğunu düşünüyorum, annemle babamın ayrılışı bende travma etkisi oluşturmuştu. Halimi geceler iyi biliyordu çünkü her gece ağlardım, dua ederdim tekrar barışmaları için ve eski günleri düşünüp keşke derdim. Keşke o günlere geri dönebilsek ama sonradan herkesi inandırdığım o mutlu kız rolüne bende inanmış ve hayatıma hiç bir sorunum yokmuş gibi devam etmiştim ama şimdi ne kendimi ne de çevremdeki kişileri bu role inandırabiliyordum çünkü artık rol yapamıyordum veya yapmak istemiyordum. Sanırım yorgun olmamın asıl sebebi bunca yıldır rol yapıyor olmamdı.
"Beren benden çekinmene gerek yok. Sen benim yıllardır arkadaşımsın ve ben gayet iyiyim merak etme. Bu arada yalnız kalmak istediğimi söylemiştim. "
" Biliyorum ama seni yalnız bırakmak içimden gelmedi ve okulda bıraktığın eşyalarında buraya gelmeme bahane oldu. " dedi gülümserken.
"İyi ki geldin. Senle uzun zamandır yalnız vakit geçirmiyorduk. " dedim bende gülümseyerek.
"Aynen. Helin ve Melis de seni merak ediyordu aslında ama onları getirmedim çok kalabalık olup senin sıkmayalım diye. Tabi bir de Akın'ın seni yalnız bırakma konusundaki ısrarları yüzünden gelemediler. Bende zaten ona haber vermeden geldim. " dedi gülerek. Bende gülmüştüm. Akın yanımda olmadan bile bir şekilde beni güldürüp yanımda olduğunu belli etmesi beni şaşırtıyordu.
"Hadi gel önce mutfağa gidip depresyon malzemelerini alalım sonra da odama çıkarız. " diyerek güldüm ve mutfağa doğru yürüdüm. Çikolata, cips ve kola aldıktan sonra odama çıktık. Bu aralar çok sık depresyona giriyordum.
"Özge sen iyi misin? Ciddi anlamda soruyorum. Ben senin kaç yıllık arkadaşınım ama hiç bir şey bilmiyormuşum. Bana güvenebilirsin diyeceğim ama Deniz'den sonra bize güvenmenin mümkün olduğunu sanmıyorum. Onu elime geçirirsem geberteceğim zaten. Neler geçiyormuş o olmayan beyninden aptalın. " diye sinirlenince yüzsüz arkadaşlarımın yanında bir o kadar da kardeşlerim olduğunu bir kere daha farkettim.
"Size tabii ki de güveniyorum Beren. Ayrıca Deniz konusunu kapatalım artık. Herkesin önünde sonunda gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Ne kadar erken o kadar iyi. Evet güzel bir oyun düzenledi, beni nerden vuracağını çok iyi biliyormuş ki onun o küçük beyni bunu düşünmeye yetmeyeceği için bu oyunu Mert'in düzenlediği ortada. Sonuçta tarafını belli etti ve artık kime güvenip kime güvenmeyeceğimizi de anladık. " dediğimde bana şaşkın bir şekilde baktı.
"Nasıl bu kadar iyimser olabiliyorsun acaba? Bunun bir formülü falan mı var? Varsa bana da öğretsene. Deniz o kadar şey yaptıktan sonra ona hiç bir şey yapmayacak mıyız? "
"Akın'a söyledim sana da söylüyorum sakın bir şey yapmayın. Zaten belalarını bulacaklar. "
"Neyseki ben bugün yeterince şey yaptım. Yani bunu söylemekte çok geç kaldın Özgecim. " dedi sinsi sinsi gülümserken.
"Ne yaptın? " dedim endişeli ve bir o kadarda meraklı bir ses tonuyla.
"Fazla bir şey değil aslında. Kızlarla okulda onu biraz rezil etmiş sonra da çıkışta saç baş dalmış olabiliriz. Tabi Akın bizi ayırmasaydı adam akıllı benzetecektik ama senin kesin emrin olduğunu söyleyince mecbur bıraktık. " dediğinde ona hayretle bakıyordum. "Neyiz biz çete falan mı? Benzetmek nedir ya? Beren aferin size. Bir de çıkışta yapmışlar. Kesin emrim falan. Noluyor ya benden habersiz çete oluşturdunuz da başına da beni mi koydunuz? Delirdiniz mi siz? " dedim alaycı bir şekilde.
"Yok o kadar da değil. Aslında fena fikir değilmiş ha. " dedi gülerek. Bende gülüyordum. Böyle zamanlarda yanında çok yakın bir dostun varsa zaten üzülecek zamanın olmuyordu. Berenle biraz daha sohbet ettikten sonra kapı çaldı.
"Ben kapıya bakıp geliyorum. " dedim Beren'e ve aşağı indim. Kapıyı açtığımda karşımda annemi gördüm.
"Senin anahtarın yok muydu ya? "
"Vardı Özge ama evde unutmuşum. "
"Hoşgeldin o zaman ben odamdayım Beren geldi. " dedim.
"O zaman Beren'i de aşağı çağırda yemek yiyelim. Çok acıktım ben." dediğinde Beren'e seslendim. O da bu evin bir üyesi sayılırdı. O yüzden misafirmiş gibi davranmama gerek yoktu.
"Efendim Özge."
"Gel yemek yiyecekmişiz. "
"Ben kaçar o zaman çünkü anneme akşam yemeğinde evde olacağımı söyledim. Misafir mi ne geliyormuş. Benim de orda olmam gerekliymiş falan. Annemi biliyorsun işte. " dediğinde kafamı salladım. Beren'in annesi akşam yemeğinde birliği, misafir, akraba geldiğinde herkesin orda olması gerektiğini düşünen ve bu bağlara önem veren biriydi. Otoriter olmasına rağmen çok iyi ve anlayışlı bir kişiliği de vardı. Ayrıca beni de çok severdi.
"Peki o zaman görüşürüz. Annene selam söyle." dedim.
"Benden de selam söyle. Çoktandır görüşmüyoruz annenle. En kısa zamanda görüşelim dediğimi de ilet." diye lafa giren anneme onay veren Beren çantasını alıp çıktı. Bende Ece'yi çağırdım ve sakin geçen akşam yemeğinden sonra odama çıktım. Evet artık ertelediğim düşüncelerime geri dönebilirdim. Artık şu güçsüz, kırılgan halimden uzaklaşmam gerekiyordu. Önceden yaptığım gibi aynanın karşısına geçtim ve gözlerimin içine baktım. Bu benim terapi yöntemimdi. Kendime bir şey yaptıracaksam böyle yaptırır, teselli edeceksem böyle ederdim. Hatta kendimle konuşur sanki kendimin bir arkadaşıymışım gibi davranırdım çünkü beni en iyi anlayan yine ben olabilirim sonuçta benim gibi düşünen, benim yaşadıklarımı aynı koşullarda yaşayan yine bendim. Aynada kendimi iyice süzdükten sonra gözlerimin içine tekrardan bakmaya başladım.
"Evet yine eski yöntemlere döndük Özge. Beni böyle görenin deli olduğumu düşüneceğinden eminim ama pek de akıllı olduğum söylenemez sonuçta. Neyse asıl konuya dönelim. " dedikten sonra aynaya yaklaştım.
"Senin eski gücün nerde Özge? Sen güçlü bir kızsın. Evet o kadar yükü kaldırırken altında ezilebiliyosun ama yinede dimdik ayakta duran o Özge nerde? Sen bu zamana kadar başına gelen olaylarda kime ihtiyaç duydun ki şimdi başkalarına ihtiyaç duyasın. Artık kendine gelmenin, özüne dönmenin zamanı geldi." dedikten sonra bir karar aldım. Artık üzülmek yoktu. Sonuçta insanların hayatlarında neler oluyordu, benimkiyle kıyasladığım zaman benim üzülmem çok saçmaydı. İnsanların başına neler gelmiyordu ki. Annesi veya babası olmayanlarda vardı, evi olmayanda, yiyecek yemeği zor bulan hatta bazen bulamayan da vardı, giyecek kıyafeti olmayan, kışın zor durumda kalanlarda vardı. Yani benim sorunum bunların yanında sorun bile değildi. O yüzden Deniz'i de Mert'i de umursamayacak, bugün ki olay olmamış gibi davranacaktım. Okuldaki kişilerin bakışları benim umrumda değildi zaten. Çünkü bu konu hakkında kötü düşünenler benim için aklı olmayan kişilerdi. Çünkü bu olay herkesin başına gelebilir, herkesin anne babası belirli nedenlerden ayrılabilirdi ve kimsenin özel hayatına kimse karışamazdı. Yani Mert, benim rezil olacağımı düşündüğü için yaptı bunu ama öyle bir şey düşünmeyeceğimi tahmin edemedi. Beni düşüncelerimden uzaklaştıran Ece'nin gelmesiydi. Odama girer girmez ağlayarak boynuma sarıldı.
"Ablacım noldu? " dedim endişeli bir sesle.
" Abla bugün okulda noldu? Neden bana anlatmadın Deniz ablanın yaptıklarını?" dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Nerden öğrenmişti ki?
"Ablacım sen bunu nerden öğrendin?" dedim şaşırdığımı belli ederek.
"Bir arkadaşım az önce söyledi. Onun ablası senle aynı okulda. Ona da ablası anlatmış. " dediğinde bunun bu kadar çabuk yayılacağını tahmin etmemiştim. Ya annemde öğrenirse?
"Abla bana neden söylemediniz? Babamın bu kadar iğrenç biri olduğunu neden bana söylemediniz? " dediğinde onun için o kadar çok üzüldüm ki. Çünkü o babamı çok seviyordu ve şu an benden daha çok hayal kırıklığına uğramıştı.
"Sen üzülme diye söylemedik canım. Senin böyle şeyleri düşünmek yerine yaşıtların gibi derslerini, gezeceğin yerleri, hangi filme gideceğini ve bunun gibi şeyleri düşünmeni istedim. " dedim sarılırken.
"Ama abla senin de böyle şeyleri düşünmen gerekiyor. Sende çok büyük değilsin ki. " dediğinde gülümsedim.
"Ama ben senin ablanım ve seni korumakla, mutlu etmekle sorumluyum. Yani senden 1 gün bile büyük olsam yinede ilk seni düşünmem gerekir." dedim ona güven veren bir ses tonuyla.
"Annem nasıl peki? Bize neden söylememiş? Bu yükü neden tek başına üstlenmiş."
"Çünkü babamdan nefret etmemizi, üzülmemizi istememiş. Biz üzülürsek annem daha çok üzülür. O yüzden üzülme tamam mı? " dediğimde kafasını sallayıp bana tekrardan sarıldı.
"Abla bugün annemle uyuyalım mı?"
"Tamam uyuyalım. Hadi şimdi ödevlerinin başına. " dediğimde bana şaşkın bir şekilde baktı.
"Hiç öyle şaşırma hanımefendi. Derslerden kaytarmak yok. " dediğimde gülmeye başladı.
"Sana inanamıyorum ya. Gerçekten inanamıyorum. " diyerek kapıya doğru yürüdü.
"Ece."
"Efendim abla." diyerek tekrar bana döndü.
"Eğer okulda bir arkadaşın sana bir şey derse, seni üzecek herhangi bir şey derse, hemen gelip bana söylüyorsun. Anladın mı?"
"Tamam söylerim. " dedikten sonra odadan çıktı. O sırada telefonum çaldı. Arayan Akındı.
"Efendim Akın?"
"Nasılsın? " dedi meraklı bir şekilde.
"İyiyim Akın, merak etme."
"O zaman neden sesin kötü geliyor? " dediğinde sesimin kötü çıkmasını engellemeye çalışarak cevap verdim.
"Ben iyiyim ama Ece her şeyi öğrenmiş. Bizim okuldan biri kardeşine anlatmış o da Ece'nin arkadaşıymış. Yani olanlar çok çabuk yayılıyor ve bu da benim sinirimi bozuyor o kadar."
"Mert'i elime bir geçirirsem var ya ölmekten beter yapacağım. " diye sinirlendiğinde onu sakinleştirmeye çalıştım.
"Akın lütfen bir şey yapma. Bir de senin için endişelenmeyeyim. Bunun olacağını biliyordum. Yayılacağını tahmin etmiştim zaten. " dedim.
"Yanına gelmemi ister misin? " içimdeki ses 'hiç gitmeni istemiyorum ki' dediğinde onu hemencecik susturdum. Bu aralar iyice saçmalamaya başlamıştı.
"Gerek yok Akın. Zaten birazdan uyuyacağım. Benim için endişelenme. İyi geceler. "
"Peki, iyi geceler. " diyerek telefonu kapattı. Bende bir süre telefonumdaki oyunla uğraştıktan sonra Ece'nin yanına giderek uyuyacağımı söyledim ve gece annemle birlikte uyuduk.
İnşallah beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorum. :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK AŞK
Подростковая литератураİLK AŞK - TANITIM Acaba bir erkeğin İLK AŞKI olmak nasıl bir şey veya aşkla alakası olmayan bir kızın İLK AŞKI? İşte bu kitap bu olayı anlatıyor. Özge'nin İLK AŞKINI. Özge lise 2'ye giden bir genç kız ve onun ailesiyle ilgili sorunları.. Acaba aşkın...