Bölüm 33

2.9K 117 14
                                    


Uyandığımda beni izleyen bir adet Akın'la karşılaştım.

''Günaydın.'' Dedi gülümseyerek.

''Günaydın.'' Dedim bende aynı şekilde gülümseyerek.

''Uyurken çok tatlı oluyorsun. Bunu biliyor muydun?'' dediğinde şaşkın bir şekilde ona baktım.

''Uyurken kendimi hep çirkin düşündüm şimdiye kadar Akın. Ve büyük ihtimalle de öyleyim. Bence sen beni sevgilin olduğum için tatlı görmek istiyorsun ve öyle olduğumu düşünüyorsun. Yani beyninin sana yaptığı bir oyun bu.'' Dediğimde güldü.

''Şurada iki dakika sevgili edebiyatı yaptırmadın bana. Ama gerçekten tatlı oluyorsun. Masum, güzel.'' Dediğinde gülümsedim.

''Normalde masum, güzel değilim yani.'' Dedim imalı bir şekilde.

''Aşkım sen bugün ters tarafından mı kalktın?'' dediğinde güldüm ve yanağını öptüm.

''Sadece sabrını zorluyorum diyelim. Yoksa gayet güzel bir uyku çektim.'' Dediğimde o da güldü.

''Bak sen. Demek sabrımı zorluyorsun. Ama güzelim sana kötü bir haberim var yaptığın her nazı, attığın her tribi çekerim ben. Çünkü hoşuma gidiyor. Ayrı bir tatlı oluyorsun o zaman. Yani istediğin kadar zorlayabilirsin.'' Dediğinde tekrar gülümseyip sarıldım.

''Saat kaç bu arada? Çok mu geç uyandım?'' dedim.

''Bilmem bakmadım saate.'' Deyip telefonuna uzandı.

''Saat daha dokuzu on geçiyor.'' Dediğinde şaşırdım.

''Hayret ben öğlene kadar uyurum sanıyordum. Okula gitmediğim bir gün ve ben bu saatte uyandım...'' dedim kendi kendime.

''Hemşire geldi mi? İlacını içmen ve sargının değişmesi gerekmiyor mu?'' dedim.

''Daha gelmedi. Birazdan gelir herhalde.'' Dediğinde oturur pozisyona geçtim.

''Neden kalktın? Biraz daha uyusaydın ya.'' Dediğinde güldüm.

''Halinden gayet memnundun sanırım.'' Dedim.

''Yani gayet memnundum aslında. Bence yine uyumalısın.'' Dedi tavsiye verir bir tavırla.

''Kahvaltını yaptıktan sonra uyurum.'' Dediğimde kabul etti.

''Ben hemşireye bakıp geliyorum.'' Deyip odadan çıktım. Biraz yürüdükten sonra hemşireyi gördüm. Sanırım o da odaya geliyordu.

''Özge Hanım, Akın Bey uyandı mı? Kahvaltı etmesi gerekiyor.'' Diye sordu.

''Evet uyandı. Bende sizi bulmaya geliyordum.'' Dediğimde birlikte odaya girdik. Hemşire kahvaltıyı bıraktığında bu sefer Akın kendisi yedi. İlacını içtikten sonra sargısı değiştirileceği için odadan çıktım. Hemşire odadan çıkınca geri odaya girdim.

''Hadi sözünü tut bakalım. Uyuyacaktın.'' Dediğinde gülümseyerek yanına uzandım. Kafamı göğsüne yasladığımda dün geceki gibi elimi tuttu. Kokusu uyku ilacı gibiydi. Hemen uyku getiriyordu. Uyuyamadığım zamanlar için Akın'ın üstlerinden birine çökmem gerekiyordu sanırım.

''Benim de uykum geldi. En azından uyuyunca zaman geçiyor. '' dedi uykulu ses tonuyla. Kim inanırdı ki alarmsız bir şekilde uyandığımıza. Sözde uykumuzu alarak uyanmıştık. Tekrar kendimi uykuya bıraktım.

Bu sefer Akın'dan önce uyanmıştım. Ondan önce uyanmanın mutluluğuyla kafamı yukarı kaldırdım. Şu an yüzlerimiz çok yakındı. Bu yakınlıktan dolayı kalbim hızlandı. Günün her saati, her şekilde kalbimi hızlandırmayı başarıyordu. Gülümseyerek elimi yanağına koydum yavaşça. Uyanmasından korkuyordum ama yine de çekmedim elimi. Sonra okşamaya başladım. Anlına düşen birkaç tutamla oynadım sonra. Uyanıkken bana olan yoğun bakışları yüzünden yapamıyordum bunları. O bakışlar nefes almamı zorluyordu. Bir insan uykusunda bu kadar mı çocuksu bir masumiyete sahip olurdu? Kim inanırdı uyanıkken sinir bozucu olduğuna. Aklıma gelen şeyle gözlerim doldu. Ben bu kadar masum birisinden mi büyük bir gerçeği saklıyordum? Aklıma birden Akın'ın her şeyi öğrendiğinde vereceği tepki geldi. Çok sinirlenecek, kızacaktı. Bana da kızar mıydı sakladım diye? Ama ben onun için saklıyordum. Ona bunu söylemesi gereken kişi ailesiydi. Bu bana düşmezdi ki? Ama Akın bunu bahane olarak görüp bana kızarsa ne olacaktı? Ben onun yerinde olsam kızardım çünkü. Ama ailesi saklamıştı onca yıl ben yeni öğrenmiştim. Böyle birisinden bunu nasıl saklamışlardı? Hiç mi vicdan azabı çekmemişlerdi? Hiç mi suçluluk hissetmemişlerdi? Bildiğim kadarıyla Akın öz sandığı babasını sevmiyordu. Onunla hiç görüşmüyordu. Hatta ondan nefret ediyordu. Çünkü annesine hatta ona kötü davranmıştı. Akın bir keresinde babası hakkında beni hiç sevmediğini hissediyorum demişti. Baba sevgisinden yoksun büyümüştü o. Evet annesi ve Levent amca o küçükken evlenmişlerdi ama yine de diğer babasını hatırlıyordu. Akın'a gerçeği daha önce anlatmış olsalardı en azından Akın öz babası sandığı kişi yüzünden üzülmezdi. Babasının kötü biri olduğunu düşünmezdi. Akın ailesine kızardı ama çok uzun sürmezdi ki küslüğü. Eğer şimdi öğrenirse daha çok kızacaktı. Bunları daha fazla düşünürsem ağlayacaktım daha kötüsü Akın'ı uyandırıp her şeyi anlatacaktım. Kafamı dağıtmak için bu sefer saçlarıyla oynamaya başladım. Yumuşacıktı saçları. Bu masum şahıs benimdi. Bundan daha güzel bir şey olabilir miydi hayatımda? Aslında olabilirdi. Mesela bundan 10 yıl sonra Akın'la evli olmak veya Akın'a benzeyen bir oğlum olması. Evet bunları düşünmek için çok erkendi ama bunlar olacaktı bir gün. Emindim, olacaktı. Yüzünü incelemeyi bırakıp kafamı boynuna gömdüm. Kokusunu en iyi alabileceğim yer orasıydı. Ciğerlerimi kokusuyla doldururken rahatlıyordum. İçim huzur doluyordu. Mutlu oluyordum. Her acımı, derdimi, sinirimi bozan her şeyi unutuyordum. Resmen kokusuna bağımlı olmuştum. Ama halimden memnundum. Bağımlı olmak bir insanı en fazla bu kadar mutlu ederdi. Derin bir nefes çektiğinde ve kalbinin hızlandığını fark ettiğimde uyandığını anladım. O da kokumu ciğerlerine çekiyordu. Uyanık olduğumu biliyordu ama bir şey demiyordu. İkimizde şu andan gayet memnunduk. Sanki konuşsak, hareket etsek bu büyülü an bozulacaktı. Biz de bozmamak için hiçbir şey demedik. Uzun bir süre öyle kaldık. Sonraysa bu anı bozan bendim. Kafamı boynundan kaldırıp göğsüne yasladım.

İLK AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin