22. BÖLÜM

3.9K 141 18
                                    

Özge'den...
Umut'un beni çağırmasıyla dışarı çıktık.
"Bir sorun mu var Umut?" dedim meraklı bir şekilde.
"Özge sana bir soru soracağım ve bana dürüstçe cevap vereceksin tamam mı? " dediğinde soruyu merak etmiştim.
"Peki sor bakalım. " dedim.
"Özge beni buraya Akın'ı kıskandırmak için mi çağırdın? " dediğinde şaşırmıştım. Öyle bir amacım yoktu. Hem böyle bir soruyu aniden duymak da çok garip oluyordu.
"Hayır tabii ki de. Neden öyle bir şey yapayım ki?" dediğimde güldü.
"Hadi ama Özge. Doğruyu söyleyecektin. " dediğinde şaşkınca ona baktım.
"Gerçekten Umut öyle bir amacım yoktu. Beren yarın doğum günün olduğunu söyledi. İşte beni sinir etmek için senin benle çok uğraştığını benimse seni çok kırdığımı söyledi. Sana yüz vermediğimi hatta seni çok fazla terslediğimi söyledi. Biliyorsun o zamanlar benim pek iyi bir durumda olduğum söylenemezdi ve önüme geleni, bana karışanı tersliyordum. O yüzden kendimi suçlu hissettim. Yarın da senin doğum günün olunca telafi edeyim dedim. Yani aramız kötü olacağına arkadaş olalım daha iyi sonuçta. Akın konusuna gelirsek bugün neden böyle saçma davrandığını bende bilmiyorum. Zaten onu neden kıskandırmak isteyeyim ki?" dedim.
"Özge dalga mı geçiyorsun? Gerçekten bana Akın'ın seni kıskandığını bunun sebebininse seni sevdiğini anlamadığını söyleme. Aynı senin onu sevmen gibi." dediğinde çok tuhaf olmuştum. Daha dün kendime zor itiraf etmişken başkasının bunu sesli bir şekilde söylemesi çok tuhaf hissetiriyordu.
"Saçmalama Umut. Akın öyle bir şey hissetmiyor. Ben de." dedim ama sonda sesim kısık çıkmıştı. Hadi ama Özge, duygularını daha kolay saklardın sen. Ne oldu da bunu beceremeyecek duruma düştün? Bu dediğime Umut güldü.
"Özge bu dediğine kendin bile inanmıyorsun işte. Sabahtan beri beni dövmek istemesinin sebebi seni kıskanması, tabi bende böyle yapınca onu biraz daha sinir etmiş olabilirim." dedi gülerek. Bense öyle bir şey olduğuna inanmıyordum.
"Umut tamam kapatalım artık bu konuyu." dedim surat asarak.
"Özge sana bir şey söylemem gerek." dedi. Gülümseyen yüzü şimdi ciddi bir hal almıştı.
"Söyle. " dedim.
"Özge bu yaptığın gerçekten çok güzel. Yani eski günleri telafi etmeye çalışıp arkadaş olmak istemen. Sana kızgın değilim. Biraz kırgındım çünkü beni görmemeni geçtim tersliyordun veya kızıyordun ama şimdi o da geçti. Çünkü haklısın o zamanlar senin pek iyi günlerin değildi ve ben seni çok sıkıyordum. Ama biz arkadaş olamayız. Hala sana karşı aynı şeyleri hissetmiyorum ama senle zaman geçirdikçe de yine aynı şeyleri hissetmek istemiyorum hele ki sen Akın'ı severken. Senle arkadaş olmaya çalıştıkça daha fazlasını isteyeceğimi biliyorum o yüzden bence artık fazla görüşmemeliyiz." dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Bu kadar açık sözlü olması güzeldi çünkü ona umut vermek istemezdim ama itiraf ettiği şey de beni şaşırtmıştı.
" Peki sen bilirsin. Ben de tekrardan seni üzmek istemem. " dedim ve sarıldım.
"Bana karşı açık sözlü olduğun için teşekkür ederim. " dedim gülümsemeye çalışarak. Sarıldıktan sonra yüzü tuhaflaşmıştı.
"Rica ederim." dedi o da gülümsemeye çalışarak.
"Bu arada Akın seni seviyor tamam mı? Bunu inkar ederek kendine eziyet etme." dedi. Bense buna inanmak istemiyordum. Sonradan hayal kırıklığı yaşamak istemiyordum.
"Hadi artık içeri geçelim. " dediğinde yürümeye başladım. Akınların yanına geldiğimizde Akın dikkatle bana ve Umut'a baktı.
"Görüşürüz ben gidiyorum." dedi Umut. Sude de 'görüşürüz' dediğinde Akın bana döndü.
"Sen iyi misin?" diye sordu.
"İyiyim, yok bir şey." dedim zorla gülmeye çalışarak. Sude gitmek isteyince biz de çıktık ve arabaya doğru yürüdük. Ben yine arka koltuğa geçeceğim için kapıyı açtığımda Akın beni durdurdu.
"Özge sen öne geç. Önce Sude'yi bırakacağız. " dediğinde ona şaşkınca baktım. Benim evim buraya daha yakındı. Gerçi Sude nerde oturuyor bilmiyordum ama yine de bu dediğine şaşırmıştım.
"Neden önce Sude'yi bırakıyormuşuz?" dediğimde kapıyı açtı.
"Çünkü senle konuşmamız gereken şeyler var. " deyip arabaya bindi. Bense sakin olmaya çalışıyordum. Bugün kaçıncı emrivaki davranışıydı? Cidden birisinin bana sormadan benim yerime benimle ilgili kararlar vermesi sinirimi bozuyordu. Bu kişi Akın da olsa. Arabaya bindiğimde derin bir nefes aldım.
"Ha senle konuşacağız ve bunu bile emrivaki bir şekilde yapıyoruz öyle mi?" dedim sinirle gülerek.
"Kız haklı. " diyen Sude'ye Akın'la birlikte sinirle baktık. Bu kıza zaten sinir oluyordum bir de Akın'la tartışmama karışıyordu. Beni savunsa bile ona düşmeyen yerde konuşması daha da sinirimi bozuyordu.
"Tamam ya sustum. " diyerek koltuğa sindi Sude. Bense gözlerimi kapatarak kafamı koltuğa yasladım. Özge sakin ol. İyi şeyler düşün. Mesela Akın'la birlikte parkta oynadığın günü düşün. Ne kadar da eğlenmiştin. Akın'a sinirliyken bile onla ilgili şeyler düşünerek sakinleşmeye çalışıyordum. Cidden çok garipti. Bugün sabah okula gelirkenki halin nasıldı mesela Özge? Dün duygularını kabul etmenden sonra Akın'ı göreceksin diye heyecan yapmıştın. Halbuki her gün gördüğün kişiydi. Acaba belli eder miyim diye nasıl da korkmuştun. Meğerse belli ediyormuşsun zaten, Umut bile anladı. Gerçi o Akın'ın da sana bir şeyler hissettiğini söyledi... Kendimle ikinci bir kişi gibi konuşuyorum ya deli gibi. Gerçi çok da akıllı olduğum söylenemezdi. Azıcık bir şey vardı, Akın sağolsun onu da kaybettim. Bu düşüncelerime gülmek istesem de şu an buna gülemeyecek kadar sinirliydim... Bugün Akın okulda yokken bayağı düşünmüştüm ne yapacağımı. Her ne kadar bu gibi şeyler için yaşımın küçük olduğunu daha doğrusu ilerde daha üniversite falan da olduğundan bu gibi şeyler için erken olduğunu düşünüyordum ama sonuçta bir kere bu duyguları kabul etmiştim. Artık bir şeylerden korkmak istemiyordum. Eğer üzüleceksem her türlü üzülecektim zaten. Yani eğer Akın'da bir şeyler hissediyorsa veya hissedecekse bunu ondan gizlemeyecektim. Eğer gizlersem ayrı bir üzülecektim ama ona bir şans verirsem belki de bu sefer her şey yolunda gidecekti. Gerçi her türlü emin değildim ve zaten ortada da bir şey yoktu. Araba durunca geldiğimiz yere baktım. Burası Akın'ın eviydi. Bir dakika ya bu kız Akın'da mı kalıyordu? Tabi ya başka nerde kalacaktı ki? Akın varken başka yere mi giderdi? Gülerek kafamı önüme çevirdim. Kesinlikle sinirden gülüyordum.
"Görüşürüz Özge. " diyen Sude'ye bende 'görüşürüz' dedim ama pek de görüşmek istemiyordum doğrusu. Sude Akın'ın kulağına eğilerek bir şeyler söyledi. Madem çok gizli şeyler konuşuyorsunuz ben olmadan konuşun bari. Resmen beni daha ne kadar sinirlendireceklerini test ediyorlardı. Sude arabadan inince Akın tekrar arabayı çalıştırdı. Bense camdan dışarı bakıyordum. İkimizde konuşmuyorduk ama ona o kadar sinirliydim ki... Belki başkaları fazla sorun etmiyor olabilirdi ama ben benim yerime karar verilmesine gerçekten çok sinirleniyordum. Çünkü ben adam akıllı sorguya çekilmemiş, yaptığım şeyler - kötü değilse eğer, kavga gibi- karışılmamış biriydim. Annem bana fazla karışmazdı ve kimse benim yerime karar alamazdı. Annem bile almıyorken Akın'a ne düşüyordu acaba? Araba durduğunda sahile geldiğimizi fark ettim. Dışarıya bakmama rağmen düşüncelerim yüzünden anlamamıştım nereye geldiğimizi. Akın arabadan inince bende peşinden indim. Kendimi daha fazla tutamayarak sordum.
"Ne yaptığını sanıyorsun Akın? " dedim sakin olmaya çalışarak. Çünkü kalp kırmadan konuşmak istiyordum. "Ne yapmışım ki?" dediğinde sinirlerime hakim olamayacağımı fark ettim. İnşallah bugün burda birbirimizi fazla kırmazdık.
"Ne mi yaptın? Akın sabahtan beri Umut'u döveceksin diye korkuyorum. Sebepsiz yere çocuğa sinirlendin. O yetmezmiş gibi bir de benim yerime kararlar almaya başladın. Emrivaki davranışlar falan. Akın amacın ne?" diye bağırdığımda bana şaşkınca baktı.
"Özge asıl sen ne yapıyorsun? Umut denen o çocuktan kurtulmuşsun işte niye bir daha başına bela ediyorsun? Yok davet etmeler, yok sarılmalar falan. Ne yapıyorsun Özge? " dediğinde gülmeye başladım. Cidden sırf bu yüzden mi o kadar kızıyordu? Sırf arkadaşım olarak çağırdığım için mi? Sanki kendisi Sude'yle farklı şeyler yapıyordu da bana kızıyordu. Benim davranışlarım onunkilerin yanında bir hiçti bence.
"Akın o zaman daha 14 yaşındaydık şimdi ise 17'ye gireceğiz. Saçmalıyorsun. " dedim.
"Özge kör müsün? O çocuk sana karşı hâlâ bir şeyler hissediyor. Bunu 10 metre öteden yine anlarsın." Dediğinde ona şaşkınca baktım. Tamam Umut bana karşı bir şeyler hissedebileceği için görüşmek istememişti ama şimdi öyle bir durum yoktu. Öyle bir şey olsa neden Akın hakkında bana tavsiye versin ki?
"Akın bence yeterince saçmaladın. " dediğimde gülmeye başladı. Cidden saçmalıyordu.
"Özge sana aşık olan birine gidip sarılıyorsun, gülüyorsun ve sonra da saçmalayan benim öyle mi?" Dediğinde derin bir nefes aldım. Kendisi Sude'ye sarılırken sorun yoktu da şimdi ben Umut'a sarılınca mı sorun oldu?
"Akın ben sana karışıyor muyum? Sen Sude'ye sarılırken sana karışıyor muyum? Hem sanane benim kime sarılıp, güldüğümden? Sen kim oluyorsun da böyle bir şeyde bana karışıyorsun ya?" Diye bağırdığımda daha çok sinirelenmişti. Bana böyle bir şeyde nasıl karışabiliridi ki? Şu an resmen kıskanç sevgili gibi davranıyordu. Tek sorun sevgili olmamamızdı.
"Onla bu aynı şey değil. Hem nasıl banane? Tabii ki de beni ilgilendirir. " dediğinde tekrar güldüm. Neden hep aynı şeyi söylüyordu? Sude neden farklı olsun ki aynıydı işte. Hem bu onu ilgilendirmezdi. Bir arkadaş olarak ilgilendirmezdi. Ben mesela kıskançlığımdan gebersem de Sude'yle davranışlarına karışamazdım. Arkadaşı olarak hiç bir şeyine karışamazdım.
"Akın resmen kıskandığının farkında mısın? Hem seni ilgilendirmez tamam mı? Sen kimsin ki? Neyimsin benim? Ben senin başka kızlarla olan samimiyetini sorguluyor muyum? Sana bu kadar karışıyor muyum?" dedim bağırarak. Cidden bu gerçekler beni daha çok sinirlendiriyordu. Onun hiç bir şeyine karışamamak kıskandığımı rahat bir şekilde belli edememek... Belki de çok ileri gidiyordum. Yani Akın zor zamanlarımda hep yanımda olmuştu ama ben şimdi sen kimsin, neyimsin diyerek ona kızıyordum. Bir kere ağzımdan çıkmıştı işte. Artık söylediklerimin geri dönüşü yoktu.
"Özge gerçekten körsün. Hala göremiyorsun değil mi? Başka kızlardan banane. Ben hiç birini görmüyorum ki. Benim tek gördüğüm kişi sensin anla bunu artık. Evet seni kıskanıyorum. Seni kıskanıyorum çünkü seni seviyorum. Anla artık bunu. Bunu gizlemekten yoruldum ama anlaman için daha ne yapmam gerekiyor? Söylüyorum işte seni seviyorum." Diye bağırdığında şaşkınca ona baktım. Nasıl ya? Bir türlü inanmadığım şey gerçek miydi? Akın az önce beni sevdiğini mi söylemişti? Kalbimin hızlandığını hatta yerinden çıkacakmış gibi attığını duyuyor muydu acaba? Çünkü şu an tek duyduğum ses oydu. Akın da aynı şeyleri hissediyordu ve ben gerçekten bunu görememiştim. Hatta sadece beni gördüğünü başka hiç bir kıza bakmadığını, onu başka hiç bir kızın ilgilendirmediğini söylemişti. Daha dün kendi duygularımı kabullenmişken şimdi Akın bana aşk ilanı yapmıştı. Her şey nasıl bu kadar hızlı gelişmişti? Belki de çok geç kalmıştı. Resmen yerimde donmuştum. Tek vücudum değil dilimde işlevini yitirmişti. Belki de kalbim yeterince hatta fazlasıyla konuştuğu için diğer organlarım bir şey yapmaya gerek duymuyordu. Aslında Akın karşımda ne diyeceğimi merakla beklerken elini kalbime götürse cevabını alacaktı ama o sadece gözlerime merakla ve korkuyla bakıyordu. Sanırım ona kötü bir şey dememden korkuyordu.
"Ne?" Dedim sadece. Çünkü dilim anca bu kadarına gücü yetiyordu. Daha fazlasını söylemeye gücü kalmamıştı. Hem emin olmak için belki de kalbimi biraz daha memnun etmek için bir kez daha duymak istedim dediklerini.
Bölümü bir de Özge'den, onun duygularından bakalım dedim. Bu aslında bir ara bölüm gibi bir şey arkadaşlar. Asıl bölümü yazarken siz de biraz bunla idare edin diye yazdım. :)) Asıl bölümde çok çok yakın bir zaman da gelecek. Önceki bölüme fazla yorum alamadım. Neden yorum yapmıyorsunuz arkadaşlar? Sadece bu kadar yazdığım şeyle ilgili düşüncelerinizi ve duygularınızı merak ediyorum. Ben sizden tek olumlu yorum istemiyorum ki. Hatalarımı da söyleyin veya bu kısım şöyle de olabilirdi deyin. Lütfen önceki bölümde yapmadığınız yorumları bu bölümde yapın. Sizi seviyorum ve düşüncelerinizi önemsiyorum.. Hayırlı Ramazanlar...

İLK AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin