"Akşama görüşürüz. " diyerek evden çıktım. Akın'ın kapıda arabasına yaslanarak beni beklediğine emindim. Bahçe kapısından da çıktıktan sonra tahminim gerçek olduğunu görmek beni mutlu etmişti.
"Günaydııın. " diyerek Akın'a sarıldım.
"Günaydın. " dedi o da kolunu belime dolayarak. Böyle sarılmayı çok seviyordum. Kollarımı boynuna doluyordum o da belime doluyordu hem de hiç bırakmayacakmış gibi. Kollarından ayrıldığımda arabanın kapısını açtı. Bende gülümseyerek bindim. O da binince ona döndüm.
"Akın sana çok önemli bir şey soracağım. " dediğimde bana döndü.
"Sor bakalım. " dedi.
"Her sabah erken kalkmayı nasıl başarıyorsun acaba? Ben daha hazırlanıp evden çıkana kadar sen evin önüne geliyorsun. Yani cidden çok merak ediyorum. " dediğimde güldü. Evet sorum çok saçma olabilirdi ama merak ediyordum.
"Sanırım seni hemen görmek için uyanıyorum ve buraya geliyorum. Herkesten önce ben doyasıya görmek istediğim için erken kalkmak benim için sorun olmuyor. " dediğinde yanaklarımın kızardığına emindim çünkü sıcaklık basmıştı. Yüzüne bakmadan gülümsedim ve önüme döndüm. O da bir süre beni süzdükten sonra önüne döndü. Yandan hafif bakarken güldüğünü görebiliyordum.
"Annenlere söyledin mi?" dediğinde gülmeye başladım.
"Komik bir şey mi dedim?" dediğinde gülmemi zorla durdurarak konuştum.
"Hayır demedin de aklıma dün evde olanlar geldi. " dediğimde merakla bana döndü.
"Ne oldu ki?" diye sorunca söylediğimde ne kadar dalga geçeceğini düşündüm ama yine de söyleyecektim.
"Annemle Ece'ye sevgilim olduğunu söylediğimde önce ateşim olup olmadığını kontrol ettiler hatta Ece psikoloğa randevu alabileceğini bile söyledi." dediğimde gülmeye başladı.
"Sen daha başında bu kadar gülüyorsan ben hiç devam etmeyeyim bence." dedim gülerek.
"Ha bu daha başı yani. Neyse devam et. " dediğinde gülerek devam ettim.
"Ciddi olduğumu anladıklarında annem boynuma sarılıp sonunda normal bir genç oldun diye sevindi. Seni söylediğimde annem Ece'ye iddiayı kazandığını söyledi. Yani Ece bizim yüzümüzden bir ay boyunca yemek öğrenip akşam yemek yapacak. Tavsiyem, bize gelirsen sakın akşam yemeğine gelme zehirlenebilirsin." dediğimde Akın 'ciddi misin?' der gibi yüzüme baktı.
"Ne iddiasıymış peki?" dediğinde gülerek ona baktım.
"Asıl bomba kısım burası. Hazır mısın? " dedim.
"Emin değilim ama merak ediyorum. Dinliyorum. " dedi gülerek.
"Annem 1 hafta önce Ece'ye, Akın Özge'yi 2 haftada tavlar demiş. Annem demiş. Annem tavlar demiş. Akın ben bu yüzden normal değilim. Yani deliysem bu benim yüzümden değil genetik. Biz ailecek anormaliz. Neyse işte Ece'de ablam bir ayda anca yüz verir demiş. " dedim gülerek. Akın'sa gülmekten arabayı durdurdu. Sonra da bana döndü.
"Bizim üzerimizden iddiaya girmişler yani. Süpermiş cidden. " dedi ve arabayı tekrar çalıştırdı.
"Bazen evde kimin ergen olduğuna şüpheleniyorum. Annem bizden beter çünkü." dediğimde okulun önüne gelmiştik.
"Heyecanlı mısın? " dedi Akın. Sonuçta okula ilk defa sevgili olarak girecektik.
"Evet heyecanlıyım hem de çok. " dedim okula bakarak.
"Bence kimse şaşırmayacak. Malum tek anlamayan bizdik. Bunu bekliyorlardı ama seninle ilk defa kalabalık bir ortama sevgili olarak gireceğimiz için bende heyecan yaptım." dediğinde daha bir heyecanlandım.
"Hadi inelim artık. " dedi bana bakarak. Kapıyı açıp arabadan indiğimde o da inmişti. Yanıma gelip elini uzattı. Eline bakarak gülümsedim ve elini tuttum. Okula doğru yürümeye başladık. Çoğu kişi bize bakarak yanındakine fısıldıyordu.
"Altı üstü sevgilimle okula giriyorum yani nedir bu hava? Herkes birbirine fısıldıyor falan. " dedim kendi kendime.
"Okulun en yakışıklı erkeğinin elini tutarak yürüyorsun Özge. Biraz havamız olacak heralde. " dedi serseri bir sırıtışla.
"Öyle mi bay ukala? Hatırlatırım okulun en yakışıklı erkeği bir kızı 2 yılda anca tavladı. Sonuçta erkeklere asla yüz vermeyen bir kızın -ki ne taş ne yakışıklı ne kaslı erkekler uğraştı bu kız için- elini tutarak yürüyorsun Akın. Biraz havamız olacak heralde. " dedim bende aynı sırıtışla.
"Öyle mi bayan ukala? Sen erkekleri mi kesiyorsun bakalım? Taşmış, yakışıklıymış yok kaslıymış. Ne var bende de var o kastan yani. Herkesin ortasında mı gösterelim?" dediğinde gülmeye başladım. O ise hafif çatık kaşlarla bana bakmaya devam ediyordu.
"Kıskanç sevgilim benim, o kaslarını herkesin içinde gösterirsen seni elimden kimse alamaz." dediğimde o da güldü.
"Öleceksem o da senin elinden olsun be güzelim. " dediğinde kantine girmiştik. Kızları ve yanlarındaki Bora ve Arda'yı görünce onlara doğru yürüdük. Artık bizim tayfa böyleydi. Aramıza katılan Bora'ydı, ayrılan ise Deniz. Birini Mert'ten kurtarırken öbürünü kaptırmıştık.
"Ha öldürmemi istiyorsun yani. " deyip kaşlarımı kaldırdığımda elini teslim olmuş gibi kaldırdı.
"Şu an çok genç ve yakışıklıyım canım onu yaşlı ve göbekli olduğum bir zamana ertelesek." dediğinde güldüm.
"Günaydın. " dedim masadiklere. Hepsi bizi süzüyordu ve şaşkınca bize bakıyorlardı. Akın'la birlikte oturduk.
"Arkadaşlar dünyaya ne zaman dönmeyi planlıyorsunuz? " dediğinde Akın sonunda kendilerine geldiler.
"Bir dakika, siz sevgili mi oldunuz? " diyen Beren'e baktım.
"Evet artık sevgiliyiz. "diye soruya cevap veren Akın'a baktım. Çok normal bir şekilde cevap verebiliyordu ama ben bu kadar kişinin içinde bunu diyemiyordum.
"Hayırlı olsun. " dedi Helin gülümseyerek. Herkes tebrik ettikten sonra Melis beni dürttü.
"Özge sen bir gelir misin? " dediğinde kızlara döndüm. Hepsi onu onaylar şekilde bakıyorlardı.
"Özge dikkat et seni fena bir hesaba çekeceklermiş gibi duruyorlar. " diyen Arda'ya bakıp güldüm.
"Hayır gelemem birazdan ders başlayacak. Derse geç kalırız. " dedim korkak bir ses tonuyla. Çünkü hepsi birden böyle yapınca fena halde soru yağmuruna tutup bir de azarlıyorlardı. Şimdi ki konuysa sevgili olduğumuzu neden yeni öğrendikleri olduğuna emindim. Çünkü her kız grubu gibi bizde de böyle önemli olaylar, olay anından en geç 1 saat sonra kız grubuna anlatılması gerekiyordu. Beren aşağıdan ayağıma basınca "Ah" diye inledim.
"Geliyorsun değil mi canım? " diye eklediğinde ona sinirle baktım.
"Basacaksan bari çaktırmadan yap ya hayvan gibi bastın bir de."diye kızdığımda Arda ve Bora gülmeye başladı. Ayağa kalktığımda beni çekiştrerek yürümeye başlayan Melis'i durdurdum.
"Kendim yürüyebiliyorum Melis. Hemde 2 yaşımdan beri. " deyince bana tehditkar bir şekilde baktı. Bu bakış sus yoksa seni susmadığına pişman ederim bakışıydı.
"Tamam ya sustum. " dediğimde tekrar çekiştirdi.
"Kızlar sevgilimi sağ salim geri getirin. Zaten zor ikna ettim bari çabalarım boşuna gitmesin. " diyen Akın üstüne bir de gülüyordu. Ona dönüp sinirle baktım. Bu sen bittin bakışıydı. İnsanların üzerindeki etkisi hemen devreye giriyor onları bir güzel susturmaya yarıyordu. Yan etkisiyse sizden korkmalarını sağlıyordu. Kızlarla kimya laboratuvarına girdik. Beni öğretmen masasına oturup etrafıma toplandılar. Şu an kendimi polisler tarafından sorguya alınmış gibi hissediyordum. Tek fark kızların polisten daha dikkatli ve tehlikeli olmalarıydı.
"Ne zamandan beridir sevgilisiniz Özge? Dün okulda bir gariptin sen. Ne zamandır bizden gizliyorsun? " diye soran Beren'e döndüm.
"Burada gizli cam yok mu? Hani diğer polislerin arkasından beni izleyeceği ama benim onları göremememi sağlayan cam. Bir de kamera unutmuşsunuz. Şu kırmızı ışığı sinir bozan kamera. Ha bir de oda aydınlık ama karanlık olması gerekiyordu. " diye onlarla alay ettiğimde Beren masaya vurdu.
"Suçunu itiraf edersen cezan azalır. Ama inkar edersen suçunu kanıtladığımız an çok büyük bir ceza seni bekliyor. En az 3 yıl hapisten bahsediyorum. " dediğinde Melis onu dürttü.
"Beren ne saçmalıyorsun ya? Sende bu manyağa uydun tam oldu yani." dedi Melis.
"Ama böyle daha havalı oluyor. Böyle tam film çekiyor gibi. Öyle bir havaya bürünüyorsun. " dediğinde Beren elimi yumruk şeklinde gülerek ona uzattım. O da gülerek karşılık verdi ve elime vurdu.
"Al birini vur ötekine. " dediğinde Helin, Melis de ona katıldı.
"Ben gideyim mi artık? " dediğimde hepsi ciddi bir şekilde bana döndü.
"Ya kızlar ben çok havaya girdim biri telefonuyla bu sorguyu çekebilir mi?" diyen Beren'e döndüm. Bu kız cidden benim kafadandı. Nerde boş iş orda biz.
"Kızlar bir şey itiraf edeyim mi? Aslında odaya girdiğimizden beridir çekiyorum. Çok havaya girmiştim de." diyen Helin'e tuhaf tuhaf bakmaya başladık.
"Sende mi Helin? " dedi Melis.
"Neyse artık konumuza dönelim. Seni dinliyoruz Özge. " dedi Beren.
"Cinayet saati neredeydin? " deyince Melis, hepimiz şaşkınca ona baktık. Az önce söylenen o değil miydi?
"Ya ne yapayım eksik kalmak istemedim. Sabahtan beri çaktırmıyorum ama çok havalı oluyor cidden. " dediğinde hepimiz gülmeye başladık.
"Evet suçlu benim. Olay yeri sahil. Olay zamanı akşam 8 civarı. Günlerden 21 Nisan Perşembe. Yıl 2016. Başka neyi öğrenmek istiyorsunuz? Daha da ayrıntıya giremem. " dediğimde bana tek kaşlarını kaldırarak baktılar.
"Oha hepiniz aynı anda nasıl aynı hareketi yaptınız?" diye merakla sorduğumda birbirlerine bakıp güldüler.
"Bu bir sırdır. FBI Ajanları hiç bir zaman sırlarını söylemezler." diye açıklama yapan Beren'e bakıp güldüm.
"Tamam ayrıntıya girme ama nasıl bir itiraftı. Daha önce planlanmış mı yoksa anlık mı? İlk hanginiz itiraf etti? O ettiyse nasıl bir tepki verdin? Sen ettiysen -ki bu pek mümkün değil- o nasıl bir tepki verdi? Romantik miydi sence yoksa değil miy-" diye nefes almadan soru soran Melis'in lafını kestim.
"Nefes al önce. Yoksa ölüp başımıza kalacaksın. Bunlar ayrıntıya girmiyor zaten değil mi?" dediğimde gülümsedi. Bu ikna yöntemiydi.
"İyi özet geçiyorum. Biliyorsunuz ben bowlinge Umut'u da çağırdım. Bütün gün Akın'ın beni kıskanmasıyla geçti -tabi ben yine anlamadım neyse ayrıntıya gerek yok- Umut'u her an dövecek gibi davrandı. En son emrivaki yapmaya başladı. Önce Sude'yi eve bıraktık çünkü benimle konuşmak istedi ki bunu da emrivaki şekilde yaptı. Sonra konuşurken kavgaya döndü resmen konuşmamız, kavga esnasında itiraf etti. Öyle de gelişti işte. Bence romantik miydi? Ne bileyim ya, sanki romantikliğe çok önem veriyormuşum gibi. Çok garip bir tepki vermedim. Sadece olduğum yerde dondum önce o kadar. Bu da çok garip sayılmaz heralde. Başka da bir şey söylemiyorum. Zaten başka ne kaldı ki? " dediğimde beni tüm ciddiyetleriyle dinliyorlardı. Onların bu haline gülmeye başladım.
"Bence romantikmiş. Yani kavga esnasında yapılan aşk itirafları bana hep romantik geliyor." diyen Helin'e baktım. Cidden romantik olması benim için önemli değildi. Sonucu önemli olur genelde benim için. Sevgili olduğumuza göre gayet güzel bir son bence.
"Ben gidiyorum buralardan. Özge'nin bile sevgilisi oldu ben kesin evde kaldım." diyen Beren'e şaşkınca baktım.
"Bende geliyorum Beren. Artık ikimiz evde kalırız. " dediğinde Helin, Melis gülmeye başladı.
"Ya o kadar mı umutsuz vakaydım ben? " diye sorduğumda üçü de uzaylı görmüş gibi baktılar.
"Özge senden bahsediyoruz. Kendini anlattırma istersen bize. " dedi Melis.
"Hadi biz gidiyorduk Helin. " dedi Beren.
"Tamam gidelimde nereye gidiyoruz kanka? " diye sordu Helin.
"Şu an da tuvaletten başka gidecek yerimiz yok kanka kusura bakma. Artık orda beslenmeye, uyumaya yani yaşamaya çalışacağız zil çalana kadar. Zil çalınca da mecbur derse gireceğiz." dediğinde Beren hepimiz gülmeye başladık. O sırada da zil çaldı zaten.
"Neyse tuvalete gitmekten kurtulduk en azından. " dedi Helin. Laboratuvardan çıkmak için kapıya doğru yürüdüğümüzde malzeme odasından biri çıktı. Çıkan kişiye baktığımızda Deniz'i gördüm.
"Gizliden dinlemeye de mi başladın? Bir o kalmıştı zaten. " dedi Beren.
"Bugün laboratuvar görevlisiyim. Ceza aldım. Sizi dinlemek gibi bir amacım yoktu. Malzeme odasını kontrol ediyordum. Bu arada Özge tebrik ederim. Akın'la sevgiliymişsiniz. " dediğinde ona şaşkınca baktık. Ne yani şimdi hiç bir kötü niyeti olmadan tebrik mi ediyordu? Benden nefret ettiğini söyleyen, beni kıskandığını söyleyen kız şimdi beni tebrik ediyordu. Çok saçmaydı.
"Sağol. " dedim soğuk bir sesle.
"Bir de tebrik ediyor ya." diye sinirlenen Melis'in elini tuttum. Onu uyarmak için yapmıştım. Cidden şu an tartışma istemiyordum. Bugün çok güzel bir gündü ve mahvolsun istemiyordum.
"Kötü bir amaçla demedim Melis emin olabilirsin. " dedi Deniz ve laboratuvardan çıktı.
"Neydi şimdi bu?" diye alayla söylenen Helin'i onayladım. Cidden neydi bu?
"Neyse kızlar derse geç kalacağız. Hadi sınıflara. " dedim ve yürüdüm. Beren'le aynı sınıfta olduğumuz için birlikte yürüdük. Sınıfa girdiğimizde hoca derse girmişti ve hoca edebiyat hocasıydı. Edebiyatı severdim hocasını da. Genç bir hocaydı ve erkekti. Hatta bazı kızlar onu çok yakışıklı falan buluyordu ama ben samimiyetini seviyordum.
"Hocam özür dileriz." dedim gülümseyerek.
"Geçin bakalım. Normalde izin vermem ama edebiyat notların yüksek diye izin veriyorum. Bir daha olmasın. " dedi bana bakarak. Benim sayemde Beren'de girmişti derse. Genelde bu hoca derse almıyordu geç kalanları. Tüm sınıf daha doğrusu kızlar bana düşman gibi bakıyordu.
"Sınıftaki kızlar neden benden nefret ediyor acaba?" dedim Beren'e dönerek. Bana 'ciddi misin?' der gibi bir bakış attı.
"Hani okulun yakışıklı oğlanıyla sevgilisin, asıldıkları oğlanla yani bir de taş olan edebiyat hocamız genelde sana torpil geçiyor falan ya o yüzden senden nefret ediyor olabilirler mi? " dediğinde bunun mantıklı olduğunu düşündüm. Ben Akın'la sevgili olmasam bile Akın kızlara yüz vermiyordu ki. Yani bence çok saçmaydı davranışları. Neyse diyerek derse döndüm.
Ders bittiğinde bizim tayfa bahçeye çıktık. Çardaklardan birine oturduğumuzda bize doğru gelen Mert ve Deniz'i gördüm.
"Hadi ama yine ne istiyorlar. Sıkıldım bu ikiliden. " diyen Helin'i onayladım. Cidden sıkmışlardı artık. Mert'in suratı asıktı ve Akın'a nefretle bakıyordu. Bir an da aklıma Mert ve Akın'ın sırrı geldi. Bunun üzerinde fazla düşünmemiştim ama Akın kesinlikle çok şansızdı. Mert'se çok şanslı ama bu şansı neden kötüye kullanıyordu ki?
"Hayırlı olsun gençler. Tebrik etmeden olmaz değil mi?" diye alaycı bir şekilde konuşan Mert'i takmadım. Aklıma Bora'nın partisindeki konuşma geldi. Ben ve Akın'ı ayırmak istediğini söylediği konuşma. Cidden öyle bir şey yapabileceğini mi düşünmüştü? Çünkü aramız daha iyi olmuştu. O zaman arkadaşken şimdi sevgiliydik.
"Sağol Mert. Senin tebriğine pek gerek yoktu ama sevindiğini(!) görmek güzel." dedi Akın'da aynı alaycı tonda. Deniz ise bizle pek ilgilenmiyormuş gibiydi hatta sıkılmış görünüyordu. Onun pişman olacağını biliyordum. Şimdiki tavırları buna işaretti. Mert'le nasıl mutlu olabilirdi ki?
"Akın benle fazla uğraşma. Sonunda üzülen sen oluyorsun." dediğinde Mert istemsiz bir şekilde gülmeye başladım.
"Hayır sanki Akın'la uğraşan sonunda da kazdığı kuyuya kendi düşen o değilmiş gibi tehdit etmesi çok tatlı değil mi sizce de?" dedim gülerek. Cidden sinirlerimi bozuyordu bu çocuk. Dediğime tayfa da gülünce Mert daha çok sinirlendi.
"Özge sana yaptığım şeyi ne çabuk unutmuşsun bakıyorum. O zaman böyle gülemiyordun ama." dediğinde her ne kadar sinirlensemde bunu belli etmedim. Akın da sinirlenmişti ve Mert'e saldırmak üzereydi. Elini tutup onu durdurdum.
"Aslında Mert sana teşekkür ederim. Sayende dost sandığım ama halbuki düşmanım olan birini görmemi ve daha ben bir şey yapmadan okuldaki çoğu kişiyi kendinize düşman etmenizi sağladın. Artık kimse size güvenmiyor ve konuşmuyor. Sanırım yanlış kaleye gol attın. Bizimkine atacakken kendininkine atmış gibisin." dediğimde suratı daha çok asıldı. Daha ne kadar asılabilirse artık.
"Mert cidden bizimle uğraşabileceğini mi sanıyorsun? Farkındaysan çabaladıkça batıyorsun. Bence boğulmadan uzaklaş." dediğinde Bora, Mert ona sinirle baktı. Sonra da arkasını dönüp uzaklaştı.
"Var ya kesinlikle şu ikiliye uğraşmayın bir de sevgili oldular artık uğraşanı laflarıyla bitirirler." dedi Arda bizi göstererek. Bizse güldük.
"Ama kaşındılar onlarda." dedi Melis. Aynen kaşınmışlardı. Ben ve Beren lavaboya gitmek için kalktık. Okula girdiğimizde Tuğba karşımıza dikildi. Cidden bir günde hem Mert hem bu fazlaydı.
(Yazardan Not: Tuğba, Özge'nin 2. bölümde kavga ettiği kızdı. )
"Özgecim tebrik ederim. Sonunda Akın'a yavşamaların işe yaradı bakıyorum. " dedi alaycı bir tonda ama bu ton sinirini ve nefretini gizleyemiyordu.
"Seninkiler yaramamış diye pek bir üzülmüşsün bakıyorum canım. Tabii ki de yaramaz. Çünkü senle aramızdaki büyük fark bu. Sen yavşıyorsun. Sırf Akın'la görünmek, popüler olmak, kızlara hava atmak ve buna benzer sebepler için. Bense sadece sevdim ve elde ettim. Senin istediğin hiç bir şeyi hedeflemedim çünkü hiç biri umurumda değil." dedim kendimden emin bir şekilde. Sonra da alaycı bir şekilde gülümsedim.
"Özge ben bugün bunlardan çok sıkıldım sınıfa gidiyorum. " dedi Beren. Kafamı onaylar şekilde salladım.
"Seninki sevmek bizimki yavşamak öyle mi?" dedi Tuğba da.
"Tuğba cidden sıktın artık. Zorlama olmuyor işte. Git Kerem'e asıl ne bileyim Güney'e asıl, Özkan'a asıl. Onlarda okulun gözde erkeklerinden. Yani bu okulda tek Akın yok ki. Bir rahat bırakmadınız çocuğu." dediğimde sinirle bana baktı.
"Ama ben Akın'ı istiyorum. Anladın mı? Ve ben istediğimi elde ederim. " dediğinde gülmeye başladım.
"Bu zamana kadar o kadar çabaladın olmadı da şimdi mi olacak? Hayır bir de o zaman ben yoktum arada işin daha kolaydı ama yine beceremedin şimdi ben varken o iş imkansız canım. Daha çok uğraşırsın. " dedim tehditkar bir şekilde. Of Akın senin yüzünden insanları tehdit etmeye başladım. Kıskançlık kesinlikle başa belaymış. Hayır yani neden okulun popüler erkeği olursun, neden yakışıklı olursun anlamam ki. Bu dediğim üzerine Tuğba üzerime yürüdü ve omzumu eliyle hafif itti.
"Asıl sen varken daha kolay canım. Artık Akın için ulaşılmaz değilsin. Senden sıkılıp bırakacak. En fazla 2 hafta dayanırsınız. Sonra da onu elde etmek çocuk oyuncağı. Çünkü onun için en zor hedef sendin. Sonuçta kimseye yüz vermiyordun ve bu da onun ilgisini çekiyordu ama şimdi hedefine ulaştı. Senden daha zor bir hedef olmadığı için onu kolaylıkla elde edebilirim. " dediğinde gülmeye başladım.
"Cidden çok fazla bad boy içeren kitapları okuyorsun canım. Kitaplarda veya filmlerde gördüğün şeyler sadece bir kurgu. Ordan tüyo alıp gerçek hayatta kullanamazsın. Eğer öyle bir şey olsaydı yani Akın bad boy olsaydı 18 yaşını doldurmadan barlar ondan sorulur, herkes ondan korkar ve bir çok kızla da takılmış olurdu. Yani gerçek olamayacak şeylerden bahsediyoruz. Kendini kitaplara ve filmlere çok fazla kaptırma derim. Saçma hayaller kurmaya başlıyorsun sonra." deyip güldüm.
"Ha bu arada bu saçma hayallerinden kimseye bahsetme fena halde dalga geçerler. " dedim tekrar gülerek.
"Cidden Akın'ı sevmiyorsun onu kullanıyorsun. Bunu fark edememesi ne kadar da kötü. " dediğinde sinirlenmiştim. Kimse duygularımı küçümseyemezdi.
"Bak kızım kimse duygularımı küçümseyemez tamam mı? Sana bir şeyleri ispatlamak zorunda değilim ama özet geçeceğim. Ben hiç bir erkeğe güvenmezken Akın'a güvendim ve güven benim için çok önemli bir şey. Malum sende görmüşsündür güvendiğim herkes şaşırtıcı bir şekilde arkamdan iş çeviriyor. O yüzden benim sevgimi yok sayamazsın. " dedim kızarak. Belimde bir el hissetmemle yanıma döndüm. Akın'ı görmemle söylediğim şeyleri duymasından endişelendim. Çünkü duymuşsa kırmızı bir Özge tüm gün okulda dolaşırdı ve bunu istediğimden pek emin değildim.
"Güvenini asla boşa çıkarmam. " dediğinde yanaklarımın yandığını hissediyordum.
"Ve sana cidden yüz vereceğimi falan mı sanıyorsun? Sana tavsiyem sevgilimi ve beni bir daha rahatsız etmemen. Eğer edersen sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın ki sonuçları senin için pek iç açıcı değil." dedi Tuğba'ya bakarak. Tuğba sinirle bana bakıp yanındakilerle birlikte uzaklaştı. Şu an Akın'ın yüzüne bakamıyordum. Akın elimi tutup yürümeye başladı. Ona ayak uydurarak bende yürüdüm. Boş bir sınıfa girip kapıyı kapattı ve yanıma geldi. Hafiften kafamı kaldırdığımda sırıttığını gördüm. Bu beni sinirlendirirken o hala sırıtıyordu.
"Sırıtmayı keser misin? " diyerek omzuna vurdum. Bunu yapmamla sırıtışı genişledi. Resmen alay ediyordu.
"Akın çok gıcıksın. " dedim ona bakarak.
"Senin utangaç hallerinde çok tatlı oluyormuş. Hele ki kırmızı yanaklı bir Özge'yi saatlerce izleyebilirim. " dediğinde gülümsedim.
"Bu gidişle hep bu halimi göreceksiniz zaten." dedim sinirli bir şekilde.
"Sevgilim beni kıskanırmış bir de. Hemde Tuğba cadısından. " deyip güldü.
"Bir kere seni kıskanmadım tamam mı? Seni herkesten kıskanabilirim ama o kişi Tuğba'ysa hayatta kıskanmam. Sadece sinirimi bozdu o kadar. " dediğimde beni kendine çekip sarıldı.
"Tabi kesin kıskanmamışsındır." dediğinde geri çekildim.
"Akın kaşınıyorsun." dedim işaret parmağımı sallayarak.
"Özge ben bad boy olsaydım da beni sever miydin?" dediğinde ona şaşkınca baktım.
"Sen konuşmamızın ne kadarını duydun? " dedim merakla.
"Bilmem geldiğimde Beren gidiyordu." dediğinde ona inanmayan gözlerle baktım.
"Ne yani neredeyse bütün konuşmamızı duydun mu?" dedim. Kıskançlığımın tuttuğu yeri de duymuştu.
"Ben hala soruma cevap bekliyorum. " dediğinde ne sorduğunu düşündüm. Ha şu bad boy sorusu.
"Bilmiyorum Akın. O zaman ki tavırlarına bağlı ama büyük ihtimalle sana sinir olurdum. Yani sevmekten çok nefret edebilirdim. " dedim gülerek.
"O zaman ben böyle iyiyim. Hiç gerek yok öyle tavırlara. " dediğinde güldüm. O sırada zil çaldı.
"Zil çaldı. Hadi gidelim." dedim ve kapıya doğru yürüdüm. Birlikte sınıfa girdik. Derste arkamdaki çocuk saçlarımla oynamaya başladı. Saçlarımla oynanmasına kızan bir insan değildim ama izin almadan oynaması ve o kişinin Yusuf olması sinirimi bozuyordu. Yusuf'la sürekli kavga ederdik. Çünkü çok gıcık biriydi.
"Saçımla oynamayı bırakır mıs-" diyerek sinirli bir şekilde arkamı döndüm. Fakat bir çift gülen gözle karşılaşınca cümlemi yarım bıraktım. Akın ne ara arkama geçmişti?
"Hayır bırakmam. Saçınla oynarken sana soracak değilim sonuçta değil mi?" dediğinde 'Mal mısın?' der gibi baktım.
"Benim saçımla oynarken heralde bana soracaksın Akın. Sonuçta benim saçım. " dediğimde beni takmadı.
Önüne dön hoca kızacak ama." deyince sert bir şekilde nefesimi bırakarak önüme döndüm. Bu çocuk kesinlikle beni sinir ediyordu. Bir de bunları derken pişkin pişkin gülmesi yok mu? Beni cidden deli ediyordu. Ders bitene kadar saçlarımla oynadı. Bense hiç bir şey demedim.
****
Aradan bir hafta geçmişti. Her şey çok yolunda gidiyordu ve ben çok mutluydum. Akın'la aramız çok iyiydi ve ben bu duruma alışmaya başlamıştım. Sude'yle de çok iyi anlaşmıştık ve o dün gitmişti. Zaten bana benzediğini kabul ediyordum sadece kıskanmıştım ama Akın'ın kuzeni olduğunu öğrenince kıskançlığım geçmişti. Bu da iyi anlaşmamıza vesile olmuştu. Şimdi her sabah olduğu gibi zorla uyanmış, okul için hazırlanmış şimdide evden çıkıyordum. Akın her sabah olduğu gibi yine kapıda -arabasına yaslanmış bir şekilde- beni bekliyordu.
"Günaydın. " dedim gülümseyerek.
"Günaydın. " dedi o da aynı şekilde ve her sabah olduğu gibi beni kendine çekip sarıldı. Bu huzuru başka hiç bir yerde bulamıyordum. Arabanın kapısını açıp binmemi bekledi.
"Acaba kaç gün daha bu kadar centilmen olacaksınız Akın Bey?" dedim kaşlarımı kaldırarak.
"Çok ayıp Özge Hanım. Ben her zaman centilmendim ve öyle de olacağım. " dediğinde gülüp arabaya bindim. O da binince ona döndüm.
"Eminim öyle olur." dedim gülerek.
"Görürsün. " dedi ve arabayı çalıştırdı. Okula geldiğimizde bizim tayfanın yanına gittik. Aradan biraz zaman geçince ileride Mert ve Deniz'in kavga ettiğini gördüm. Geçen bir hafta boyunca bir türlü gülmeyen bu çift şimdi de kavga ediyordu. Gerçekten hiç şaşırmamıştım. Böyle olacağını biliyordum. Deniz sinirle okula girdi. Sanırım ağlıyordu. İçten içe ona üzülüyordum. Mutlu olamayacağı biriyle sevgiliydi ve bunun için her zaman yanında olabileceği kişileri satmıştı. Mutlu olacağını sanarken asıl mutluluğundan vazgeçmişti, dostlarından hatta kardeşlerinden... Beni üzdüğünü, rezil ettiğini sanıyordu ama asıl üzülen oydu ve bana o kadar şey yapmasına rağmen onun için üzülen bendim. Bilmiyorum belki de çok yakın olmamızdan kaynaklanıyordu bu üzüntü ama yine de kendime aptal demekten de alıkoyamıyordum. İç sesim şu an bana sövüyordu. 'Sana o kadar şey yapan kız için mi üzülüyorsun?' diyordu ama elimde olan bir şey değildi. Kendime gelebilmek için elimi, yüzümü yıkamam şarttı. Lavaboya gitmek için kalktığımda Helin de benle geldi.
"Özge sen iyi misin?" dedi.
"Bilmiyorum. Sanırım değilim. " dediğimde endişeyle bana baktı.
"Ne oldu? Kötü bir şey mi oldu yoksa?" dediğinde ona söylemeye çekindim. Sonuçta bana gerizekalı falan diyebilirdi.
"Sana söyleyeceğim ama beni hemen yargılama tamam mı? " dediğimde kafasını salladı.
"Az önce Deniz ve Mert'i kavga ederken gördüm. Deniz ağlayarak okula girdi. Ben de kötü oldum işte. Ona üzülüyorum aslında. Biz her türlü mutluyken o yanlış seçimi yüzünden hem yalnız hemde mutsuz." dediğimde bana gülümsedi.
"Deniz senin gibi birini kaybettiği için tam bir gerizekalı. Seni neden yargılayayım ki? Haklısın. Bende onun için üzülüyorum. Sonuçta iyi kötü iki yılımız geçti ve biz çok yakındık. Senin üzülmene şaşırmadım ama senin yerinde başkası olsaydı bu duruma sevinirdi biliyorsun değil mi?" dediğimde omuz silktim. Lavaboya geldiğimizde Deniz'de oradaydı. Bana düşmanıymışım gibi baktı. Aslında tam tersiydi. O benim düşmanımdı, ben onun değil. Birden üzerime doğru yürümeye başladı.
Nasıl bir yerde bitireceğime karar veremediğim için böyle saçma bir yerde bitiriyorum arkadaşlar. Bence gayet uzun bir bölüm oldu. Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Akın ve Özge sahnelerini yazabildiğimden emin değilim bu yüzden bana biraz yardımcı olarak nasıl olduğunu ve nasıl olmasını istediğinizi söyleyebilirsiniz. Sizi seviyorum. Şimdiden Kadir Geceniz mübarek olsun... :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK AŞK
Roman pour AdolescentsİLK AŞK - TANITIM Acaba bir erkeğin İLK AŞKI olmak nasıl bir şey veya aşkla alakası olmayan bir kızın İLK AŞKI? İşte bu kitap bu olayı anlatıyor. Özge'nin İLK AŞKINI. Özge lise 2'ye giden bir genç kız ve onun ailesiyle ilgili sorunları.. Acaba aşkın...