Merhabalar efenim evet tamam biliyorum geç yayın oldu ama affola..:D güzel bir bölümle daha karşınızdayım keyifli okumalar..:P
Her insan doğası gereği neyse onu yapar hayatta. Bazılarının doğası sadakattir, bazılarının ihanet. Bazıları doğuştan merhametlidir bazıları katil. Ve bazıları vardır ki nereye baksa cinayet.
Peki bu kanlı zamanlarda ne isterdi insan? Bir arayış yahut bir kaçış.
Nihayetinde hayat dediğin ne vakit kolay olmuştu ki? Bizi iyi yahut kötü yapan seçimler, kararlar değil miydi?Öyle ya, peki insan dediğin kararlar üzerine sınanmaz mıydı? Ancak, öyle bir soruydu ki, ne sonu belliydi ne başı. Zira sonunu düşünmeden atacağın adımın bir sonrasında çıkacak o küçücük kıvılcım yangın yerine dönüşecekse eğer, yapılan o tek bir hareketle seni yıkıma sürükleyecekse yapmak önemli olur muydu öyleyse?
Önemli olmuş muydu Leyla? Yapacağın küçücük hareketin, başına bu denli sonuçlar doğuracağını fark etmemiş miydin? Safkanların neler yapacağını, neler yapabileceğini öğrenmemiş miydin? İzle o vakit bu geceyi, nasılsa insan dediğin yenilmek için doğmadı mı?
Org, kaval ve tef sesleri doldururken sarayın derinliklerini birbirlerinden alımlı şehrazat giyinimli kızlar görünmeye ve dans etmeye başlamışlardı. Altın sarısı, mavi, yeşil, pembe, kırmızı tül ve giysi içinde görünen sekiz kız. Bunlar insandı. Safkanların kendi malları. Aileleri tarafından oldukça yüksek meblalara satılmış, köle cariyelerdi. Kollarına ve boyunlarına takılı aksesuarlar vardı ama peki ya aksesuarların altında?
O manzarayı düşünmek dahi istemiyordu Leyla. Gözlerini kapatıp başını masanın üzerine koymuş, bir kolunu da üzerine kaldırmıştı..
Ah, şehrazatlar mı? Gerçekten mi? Daha başka nasıl sıkıcı olabilirdi acaba? Dalga mı geçiyorlardı? Sırada ne vardı, alladdinin sihirli lambası mı? Başını kaldırıp Alp'e baktı ama onun ilgiyle kızları izlediğini gördüğünde gözlerini devirdi.
Bir iki dakikanın ardından nahoş bir sese kaldırdı başını. Bu karşısında ki? Tanrım, bu gerçek miydi? Hükümdarın eşi şuanda kendi masalarında mıydı?"Bu sensin." Dedi kocaman açmış gözleriyle Arden'e. "Yaşıyorsun."
Arden nefes almaya çalışırken aynı şaşkın gözlerle karşısında ki bu doğal afete bakıyordu.
"Sen. Sende öyle." Diyebildi. Karşısında ki kadın dudaklarındaki kırmızı ruju ile kocaman gülümsediğinde bu dünyaya ait değilmiş gibi görünüyordu. Ve gözleri, değişken, keskin ve parlak gözleri onu tamamen insanlardan soyutluyordu. Bir anda başını Leyla ve Alperen'e çevirdiğinde çocuklar irkilmeden edemediler.
"Çocukların..."
"Şey, evet. Leyla ve Alperen." Dedi. Konuşurken o kadınla göz göze gelmemeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUKSUZ - "En karanlık ŞAFAK" Tüm Kitap Sitelerinde
FantasyEn uzun en çaresiz geceni düşün insanoğlu, sabah olmadı mı? O halde aç gözlerini, Ölmek dediğin dirilmeye eş değil mi yani? Bırak kıyamet kıyam olsun,, Uyanışın yok oluşun olsun...Yeter ki uyan bu kan uykulardan. vazgeç ki göreceğin en ta...