Ak PRENS Bölüm 20

176 15 4
                                    

Merhaba arkadaşlar yeni bölüm Ak prensi, EVANESCENCE yle okuyabilirsiniz.. seviliyorsunuz öpüldünüz...

****
Leyla, bir adım geri atmış karşısında ki bu garip yaratığa öylece bakarken ne yapacağını tartıyordu. Yavaş yavaş pencereye doğru yaklaşırken konuşmaya çalıştı.

             "Bak. Bak lütfen, ben ne olduğunu bilmiyorum ama anlaşabiliriz tamam mı? Tek derdim buradan çekip gitmek, kimseye bir şey anlatmam. Bir şey yapmak zorunda değiliz. Yalnızca polisler gidene kadar. Hem bak." Derken bekledi ve elini yavaşça cebine doğru götürürken konuşmaya çalıştı. "Bak bende ne var." Diyerek çikolatasını çıkardı. "Bak belki, belki hoşuna gid..." sözlerini tamamlayamadan aniden boğazının altına kuyruğunun ucunu doğrulttu yaratık. Tıpkı bir hançerin ucunu anımsatıyordu. Kımıldayamadı Leyla, nefes bile alamadı. Tanrım ciddi miydi? Gerçekten canavarın birini çikolatayla mı oyalayacaktı? Ne parlak fikirdi öyle. Şu anda bu şey onu öldürse haklıydı. " Lütfen, lütfen bak eğer beni anlıyorsan lütfen..." Diye mırıldanırken Leyla, gözlerini hiç kaçırmadan başını yavaşça sağa ve sola çevirerek onu izledi yaratık.
                 Tanrım bu da neydi böyle? Bu yaratıkla savaşabilir miydi sahiden? Savaşsa bile onu alt edebilir miydi? Cehennemden çıkıp ta gelmiş bir zebaniyle nasıl başa çıkabilirdi ki? Dünyanın sonunda yaşıyor sayılırlardı, buna yaşamak denirse ve öyle bile olsa muhtemelen şaşırmazdı Leyla.
             Aniden arkalardan bir tıkırtı geldi ve yavaşça kapı açıldı. Polislerden biri sınıfları kontrol ediyordu muhtemelen. Karşıya bakıp içerdekileri görünce de hızla belinde ki silahına davrandı.
"Durun. Sakın kımıldamayın." Diye bağırdığında ise yaratık birden eğilerek polise doğru tısladı ve her şey biranda oldu. Yaratık hızla tıpkı bir kara kedi gibi masaların üzerinden duvara ve tavana sıçramaya başlayınca Polis ona doğru birkaç el ateş etti ve ikincisini isabet ettirsede yara saniyeler içinde kapandı. Ve yaratık hızla polisin önünden geçtiğinde ne olduğunu anlayamadan şaşkın bir halde biranda yığılıp kaldı polis. Zira boğazı boynuna dek yarılmıştı. Ve aynı hızla pencereye çıktı Leyla.
Başka şansı yoktu. Ya kalıp ölecekti, ya düşüp ölecekti.

           O penceredeyken hızla burnunun dibinde durdu yaratık. Leyla'nın sırtı dışarıya dönüktü ve çığlık atmamak için dişlerini sıkıyordu.
"Öldürdün, öldürdün, öldürdün. Bir polis öldürdün. Polis öldürdün." Demeye başladı hızla. Yaratığın parlak sarıya dönen gümüş rengi çekik gözleri, ay ışığında tıpkı kedilerin gözlerini anımsatıyordu. Hiç konuşmadan Leyla'nın yüzünü izlemeye başladığında, son kez mırıldandı Leyla. "Beni de. Beni de mi öldüreceksin?"

Yaratık yüzünü, yüzüne yaklaştırırken, nefesini tuttu Leyla ve birden ayakları yerden kesildi. Gözlerini kaparken bir sürü ses duydu. Düşüyor muydu? Aman allahım. Bu gerçek miydi? Gözlerini açtığında yaratığın kendisiyle birlikte pencereden düştüğünü gördü.
Hayır bir dakika düşmemişlerdi. Yaratık Leyla'yı tutmak isterken atlamıştı ve kollarının yanından tıpkı yarasa kanatlarına benzer bir çift estetik kanatlar çıkmıştı. Ancak Leyla, ne düşmüştü nede yaratık tarafından bir ihtimalde olsa kurtarılmıştı. İkisi de olmadıysa o halde neydi? 

 İkisi de olmadıysa o halde neydi? 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SOLUKSUZ - "En karanlık ŞAFAK" Tüm Kitap SitelerindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin