Serzenişt Bölüm 21

131 10 10
                                    

Geldim.. kısa bir bölüm mü oldu bilmiyorum ama keyifle okumanız dileğiyle efenim..:) fotoğraftakiler ALPEREN VE LEYLA..:)


Gece yarısını geçmişti. Sokaklarda harap bir haldeydi Alperen. Ne yapacağını, nereye gideceğini şaşırmıştı. Yüreğine tarifi mümkün olmayan bir sızı oturmuştu ve onu bir türlü rahat bırakmıyordu. Derin bir nefes alırken eğilip dizlerini tuttu. Düşünmek istemediği sahneler gözlerinde canlanırken yutkundu. Akademi kalmıştı bakmadığı, lakin geceleri oraya girmek yasaktı.

"Yoldaş, kaybetme umudunu. Hem gözcülere de haber saldık. Mutlaka bulacağız."

"Bilmiyorum. Bilmiyorum nefes alamıyorum. İçimde bir şey var beni kemiren. Bir şey var söyleyemediğim." Derken birden doğruldu ve elinin birini alnına dayadı. Hızla nefes alıp verirken aşağı yukarı yürümeye başladı. "Benim hatam. Kaç gündür onu görmezden geldim. Konuşmak istedi ama dinlemedim. Gidecekse bile bugün nereye gideceğini bana söyleyemedi. Şimdi DELİ GİBİ ARASAMDA BULAMIYORUM İŞTE." Diye bağırırken birden dizinin üzerine çöktü. Öylece beklerken Lara koştu yanına ve o da diz çökerken omuzunu tuttu.
"Yapma böyle henüz ne olduğunu bilmiyoruz."

Başını iki yana sallarken umutsuzca söylendi Alp:"Bu öyle değil. Öyle bir şey değil ben... Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Kaç saat tir bir haber yok. Bir şey oldu. Kesin bir şey oldu ve bana ulaşamıyor. Söz verdim ben, söz verdim yanında olacağıma. Söz verdim onu bırakmayacağıma..." Derken elinin biriyle yüzünü tuttu. bağırmamak için kendini zor tutuyordu. "Sapkın bir bağ. Hastalık olmalı bu. İçimde hastalıklı bir şey var. BENİ YOLDAN SAPTIRAN BİR ŞEY. Dokunmama mani olan. Beni öldüren bir şey var."

Sessiz kaldı Lara, durumunu izlemeye gönlü el vermese de sormaya çekindiği soruları sormadı zira elinden bir şey gelmeyeceğini biliyordu. Öyleyse ne demeliydi?  Tamam iyi olacaksın, bulacaksın. Elbette bulacaksın. .. Ama nasıl bulacağın önemliydi değil mi?
         Aniden bir hışırtı duyduklarında hızla karşıya baktılar. Vampirler miydi? Evsizler mi? Beklemeye başlarken Lara belinde ki iki ucu keskin baltasını çıkardı ve keskin gözlerle çöktüğü yerden bu gelen davetsiz misafiri bekledi.

Bir adım sonra şok geçirdi Alperen. Leyla'i di bu. Bir kolunu tutmuş, ayağının birini sürüyerek yürümeye çalışırken dizleri ve gömleğinin önü yırtılmıştı. Ceketi kirlenmiş, göğsünden, boynundan, kolundan ve dudağından çenesine doğru akan kanı sızıyordu.

"LEYLA!" Dedi. Adeta şok geçirmişti. Dizlerinin üstüne düştüğünde, Alp kalkarak hızla Leyla'nın yanına geldi ve onu kollarının arasına aldı. "Leyla... Ne oldu böyle sana? Aç, aç gözlerini meleğim. Benim gülen yüzüm, gizli bahçem. Söyle kim dokundu dokunmaya korktuğum ellerine. Kim acıttı canını, kim yaktı? Bu yaraları kim açtı söyle."
Onu kendine bastırmış yüzünü okşarken Alp, gözlerini araladı Leyla.
"Geldin."
"Geldim. Geldim artık yanındayım." Derken yüzünü boynuna gömdü.
" Seni bir daha göremeyeceğim sandım." Derken Leyla, kızarmış gözlerinin yanında dişlerini sıktı Alperen. "Ağlamadım." Dedi. "Şimdi ağlasam..." Derken sözlerini bitiremedi Leyla. Alp hızla onu yerden kaldırıp kucağına aldı ve tek kelime etmedi. Gözlerini kaparken kardeşi, başını çevrip keskin gözlerle Akademiye baktı Alp.
İçinde kelimelere dökemeyeceği garip bir tufan kopmuştu, konuşmasını engelleyen bir şey. emindi dışarı çıksa yeryüzünü yerle yeksan ederdi. Ve bir şeyden daha emindi. Bu geceyi burda bitirmeyecekti.

l****

Bir gece geçti. Bütün geceleri küle çevirecek kadar hüzünlü, bir milyon yıl geçmiş kadar uzun. Öyle bir geceydi. Nefes almanın zorlaştığı, giderek imkansızlaştığı bir gece. Ne olmuştu sonra? Ne demişti de salı verilmişti ölümün kuyularından.

Gözlerini açmaya korkuyordu Naz. Nerde olduğunu bilmek gözlerini açmak kadar acı verecekti. Ama evindeydi değil mi? Gelmişti. Çok geçmeden gecenin çocukları tarafından götürülünceye dek.
Bu yaşayacağı en kötü kabuslarına denk olacaktı. Zira yakasında ki canavar onu soluncaya dek tüketecekti.

&

Ne zamandı? En son ne zaman bu kadar soluk görünmeye başlamıştı bu renkler. Ne zaman anlamını kaybetmişti anlamlı görünmeye başlanan onca şey.

Yasak bir meyvenin umudu olur muydu sahi?

Onca umutsuz yaşayıştan sonra, söndüyse eğer kalbinin ışıkları, ölüyorsa yüreğin her gün ağır ağır, bunu durdurmanın bir yolu olur muydu? Bir dokunuş, tek bir tebessüm. Her şeye yeniden başlanabilir mi o zaman? Ne fark ederdi o vakit? Dünyanın tüm sabahlarını onunla yaşamanın heyecanı, bilinen tüm değerleri gözünü kırpmadan alevlere atmanı sağlıyorsa bunun ne önemi olurdu?

Önemli miydi Alperen? Ondan sonrasının önemi var mıydı senin için?

Güneş, alacakaranlığı yutarken yeni bir gün doğuyordu. Geceyi gözünü biran olsun kırpmadan geçirmişti Alp. Arden olan biteni anlamasın diye herşeyi ört pas etmişti ancak bunu ne kadar saklayabilirdi bilemiyordu. Gece Leyla'yı yatağına yatırıp bir bir yaralarını sarmış ve hemen baş ucunda ki sandalyede beklemeye başlamıştı. Öyle kızgındı, öyle öfke doluydu ki, gözlerini açtığında ona ne soracağını bile bilmiyordu.

O yaraları nasıl aldın Leyla? Bütün gece neler yaşadın?

Bir şey duyuyordu uzaklardan gelen. Bir sıcaklık vardı. Hayır değil, değildi. Soğuktu bu. Birinin dudaklarını hissediyordu teninde. Diğerinin gülüşlerini, hızlı silüetler bir birinin ardından hızla geçerken gördüklerini anlayamıyordu. Dokunuşlar. Bunlar kime aitti? Gecenin prenslerinden hangisine?

Hızla nefes alıp verirken başını çevirdi Leyla ve aynı hızla kalkarak baş ucuna geldi Alp. Bu gece bu gördüğü kaçıncı kabustu? "Tamam. Ben buradayım. Buradayım canım." Elleriyle yüzünü tutarken bu kelimeleri bu gece kaç kez kullanmıştı, unutmuştu sayısını. Alnını alnına dayarken ancak rahat nefes alabildi. Onun sıcaklığını duyması yetiyordu. İçinde ki öfke, pişmanlık, utanç. Pek çok duygunun altında boğulduğunu hissediyordu. Gözlerini açarken içinde bastıramadığı sözlerini yutamadı. "Ah. Aklımı kaybettim. Aklımı kaybettim doğru düşünemiyorum. Düşüncelerimi bölüyorsun korkuyorum. Neden böyle olmak zorunda? Neden, neden başkası değilde sen? Başkası olsaydın. Başka biri, daha kolay olurdu. Dünya için, tanrı için, herşey için, herkes için. Ama bu çok zor Leyla, benim için işkenceden farksız bilemezsin. Öyle kızgınım ki kendime. Öyle nefret ediyorum ki elimde değil. Belki de yaptıklarımın cezasıdır bu. Belki de Tanrı'nın beni cezalandırma şeklidir bunun başka açıklaması var mı? Yapamıyorum. Sana baktıkça seni koruyamadığımı düşündükçe. Saklamak istiyorum seni. Kimsenin görmediği, uzanamayacağı sahte bir cennette tutmak istiyorum. Bu çok korkunç. Çok korkunç Leyla."

Dudaklarının yanında derin bir nefes alırken yarasını gördü. Dokunmaya kıyamadığı parçasına dokunmuşlardı. Hem onu bu hale koyan kimse deli gibi kafasını koparmak istiyor, hemde uzanıp onu iyileştirmek istiyordu. İçinde bastıramadığı duyguları dudaklarına ulaşmak için can atıyordu.
Bu tekinsiz duygularla başa çıkmak giderek güçleşiyordu. Belkide onun için dünyada ki en tehlikeli varlık kendisiydi. Biliyordu. Bildikleri rüyalarını kabusa çeviriyordu.
*****

YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ  ESİRGEMEYİN EFENİM sizi seviyore öpüldünüz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ  ESİRGEMEYİN EFENİM sizi seviyore öpüldünüz..:)


SOLUKSUZ - "En karanlık ŞAFAK" Tüm Kitap SitelerindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin