Merabalar ben geldim efendim Kızılwings GARDİYAN ları sunar...keyifli okumalar...
Hızla nefes alıp verirken Leyla birden Altu'ya döndü. Yüzünde ne yapacağını bilemeyen bir ifadeyle ona bakarken tam uzanacağı sırada etrafını bir sıcaklık kapladı. Ve aniden solundan gelen bir ateş arkasında ki buz kaplamış kapıyı eritti. Başını çevirip baktığında patlamış pencerelerden birinde oturan Ak prensi gördü. Başını sağa çevirmiş keskin gözlerinde yanan alevler görünüyordu. Uzun beyaz ceketinin sağ tarafı rüzgarda savrulurken beyaz tırnaklı elinin biriyle oturduğu yeri tutmuştu. Güzel yüzünde hiçbir ifade görünmüyordu.
"Son ver artık." Dedi. Elinin birini kendine kaldırırken parmaklarını kastı ve elinden Leyla'nın buzla kaplı ayağına doğru ateşler yükseldi. Buzlar eridiğinde keskin bir emir geldi."Git." Sözlerine kızsa mı teşekkür mü etse bilemedi Leyla. Ama tartışmak niyetinde de değildi ve hızla kapıdan çıktı.
"Bana müdahale etme hakkını kim verdi sana?" Diye sordu Karanlık prens.
"Oynamaktan vazgeç."
Başını yavaşça Anda'ya çevirdi: "Oyun? Sahi, sen neden geldin o vakit. Duyduğun kokuya yoğunlaşmadın mı yani?"
Ona bakarken gözlerini kısarak gülümsedi Anda. "Hiç bir tarih yazamayacak sende ki kibiri."
Bekledi. Nihayetinde Altu da gülümsedi ve bir gözün kırpışı kadar kısa bir an içinde pencerede belirdi. Elinin biriyle tutunurken yavaşça eğilerek Anda'nın yüzüne yaklaştı. Ona bakmak aynada kendi suretini izlemek gibiydi. Parmaklarını Anda'nın yanağına uzatırken doğa üstü gözleriyle onu inceledi.
"Suretim. Kader dediğin ne tuhaf bir anlama biçimi öyle değil mi? Kişinin kendi yazgısını kabullenmek istemeyişi ne hüzünlü. Tıpkı gündüzün geceye ihtiyacı olduğu gibi, aydınlığın karanlığa, doğrunun yanlışa. Zira biri olmadan diğerini anlayamazsın. Öyle ise, eğer bir döngü içindeyse her silüet, her davranış yada her yaşam, niçin bir diğeri gözlere böylesine hor görülür?" Derken parmaklarını Anda'nın şakaklarından yanağına doğru sürüdüğünde küçük buz taneleri bıraktı. Yinede gözlerini kırpmadı Ak prens. "Kibir ha? Taht oyunlarında suretim, sende en az benim kadar merhametsizsin." Derken tekrar gülümsedi.
*********
Bu kaçıncı sokak, bu geçtiği kaçıncı caddeydi bilmiyordu Alperen. Telefonlarını açmıyordu Leyla. Luna'da değildi. Luna açık bile değildi. Naz da ortalarda yoktu. O halde nereye gidebilirdi? Derin bir nefes aldığında karşı caddeye geçti. Hava çoktan kararmıştı. Bu saatte okulda olamazdı Leyla. Tekrar vampir mekanlarına uğrayacağınıda sanmıyordu. Derin bir nefes aldı.
"Yoldaş. Akşamın bu vakti burada işin ne?"
Gelen sese başını çevirdi Alperen, Lara düşünceli gözlerle başını sola eğmiş kendisine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUKSUZ - "En karanlık ŞAFAK" Tüm Kitap Sitelerinde
FantasyEn uzun en çaresiz geceni düşün insanoğlu, sabah olmadı mı? O halde aç gözlerini, Ölmek dediğin dirilmeye eş değil mi yani? Bırak kıyamet kıyam olsun,, Uyanışın yok oluşun olsun...Yeter ki uyan bu kan uykulardan. vazgeç ki göreceğin en ta...