Merhabalar ben geldim.. Sizi Soluksuzun geçmiş anılarında yaşanan bir takım olayların ilk bölümüne götürücem.. o yüzden lütfen paylaştığım Enya - Aniron müziğini dinleyerek okuyun..:) Fotoğrafta ki HÜkümdarlardan biri..:)
Keyifli okumalar efenim..Gün doğuyordu ve Arden gözlerini kırpmamıştı bile. Yine, yeniden. İki gündür yoktu Barlas. Eşinden iki gündür haber alamıyordu. Neredeydi? Neden kendisine ulaşmıyor bilemiyordu. Çocuklara ne söylemesi gerektiğini bile bilmiyordu.
Yataktan kalktı ve pencerenin önüne gelerek doğan güneşin şafağını izledi. Gözleri hüzünlüydü. Davetten geldiklerinden beridir herşeyin tuhaf bir şekilde değiştiğini hissediyordu. Hayır belkide uzun süredir yavaş yavaş değişen asıl şey aslında ta kendileriydi. Belkide başından beri böyleydi? En başından. Bu bir aldatmaca mıydı? Değil miydi Arden? Bugün bir kez daha yalan söylerken bir kez daha düşünmeyecek misin?
Gözlerini kısarken derin bir nefes aldı. Ne vakit başlamıştı peki? Ne vakittir bu döngünün içindeydi? Bir çift ateşin trajedesini yaşamıyor muydu herkes?
On yedi yıl nede çabuk geçmişti öyle? İnsan ömründen onyedi yıl. Bir safkanın gözünün açıp kapaması gibi. Ancak, bir insanın hayatını değiştirebilecek uzun bir zaman dilimi. En iyi avcılardan biri olmak o günlerde cesaret gerektirirdi. O gün belkide hayatlarını değiştirecek en önemli zafer anlarından biriydi avcılar için. Artık insanların yeni çağı başlayabilirdi. Yeniden elde edilmişti. Öyle söylemişlerdi. Zira hayatlarını alt üst eden, İlk Safkanların Hükümdarlarından birini, birinci nesil komutanı Alpay Türev komutasında ve üçüncü nesil komutanı Barlas Aslantuğ'un birliği ile Hünkar Hariq bin Alkır'ı yakalamıştı potansiyeller. Avcıların üstlerinden birinde bir mahzende tutuluyordu. Yeni nesil potansiyel avcıların nöbeti günde iki kez değişiyordu ve o nöbet listesindeydi Arden. Nil'le o gün aynı nöbet sırasında tanışmıştı. Parmaklıkların ardında Elit safkanı merak etseler de mahsene girmeleri yasaktı.
"Sende merak etmiyor musun?"
Duyduğu meraklı sese başını çevirdi Arden. O zaman yüzüne baktı avcı. "Ah. İkidir nöbetimiz aynı vakite denk geliyor. Ben Nİl." Derken elini uzattığında, gözlerini kıstı ve başını tekrar çevirdi Arden.
"Şu saçma görev bitse de gitsem." Diye mırıldanırken postallarıyla ayağını diğerinin üzerine attı ve geriye yaslandı. Yanında ki elini aşağı indirirken yüzünü astı. "Pek konuşkan biri değilsin galiba." Dedi ama yine de ondan ses çıkmadı. Bekledi ve tek kaşını kaldırarak tekrar başını ona çevirdi.
"Hey. Komutanı gördüm buralarda dolaşıyordu. Öyle durma fırçayı yersin."
"Gerçekten mi? Nasıl korktum biliyor musun?" Derken gülümsedi Arden. Yanında ki de pat diye otururken yanaklarını şişirdi.
"Buradan o kadar nefret ediyorsan neden geldin ki?"
Bekledi ve bakışlarını ona çevirirken gözlerini açtı Arden. "Şu. Sürekli konuşan tiplerdensin değil mi?" Diye sorduğunda, omuz silkti Nil.
"Vakit geçmiyor." Dedi.
"Değil mi ya? Bazı insanların da başka şansları olmuyor."
"Anlamıyorum. Neden geldin o halde?" Diye ısrar ettiğinde Nil. Bekledi ve tekrar başını çevirirken mırıldandı Arden:
"Dar denizi geçmeyi planlıyorum." Dedi. Yanında ki avcı gözlerini kocaman açarak ona baktı.
"Ne dedin? Denizin ötesinde duvarlar var ama."
"Ne olmuş.?"
"Duvarı mı aşacaksın?"
"Belki. Hem burada durmaktan iyidir. Bu aptallar zafer kazandıklarını sanıyorlar ama ben öyle olduğunu hiç sanmıyorum." Derken demirliklerin kapısına baktı. "Orada uslu uslu oturan şeyin bu kadar sessiz olmasını aklın kesiyor mu senin?"
"Hayır. Avcılar içerde onun icabına bakmışlardır. Yaşayan herşeyin sonu gelebilir. Yaralanabilir. Yaralanabilen herşey ölebilir. Bu bizim zaferimiz. Onlardan birini kullanarak yeni bir düzen sağlayabiliriz. Dışarda korkmadan dolaşabiliriz."
"Ve sen bu saçma ironiye inandın öyle mi?"
"İnançlı olmalısın."
"Aldanmamalısın."
"Bu şey gerçek ve ben yeni bir umuda inanıyorum." Derken kaşlarını çattı Nil.
Başını sallarken, geriye yaslanarak tekrar gözlerini kapadı Arden. "O zaman sende en az onlar kadar aptalsın. Ve bu da hayatına mal olacak."
"Bilemezsin." Diye mırıldanırken başını çevirdi.
Doğru. Kimse nelerin olacağını bilemezdi. Zira sevinç kör ederdi gözleri. Kimseler göremezdi. O günden sonra nöbetleri sürekli aynı zamana denk geldi avcıların. İki avcı da zamanla birbirlerine alıştı. Ancak ilk haftanın sonunda dışarısı oldukça umutsuz bir hal almaya başlamıştı. Devriye gezen vampir polislerin durduk yere gördükleri insanları merkeze götürmeleri, Safkanların öfkesi, durumların kargaşası neredeyse insanları evlerinden dışarıya çıkaramaz olmuştu. Şehir durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUKSUZ - "En karanlık ŞAFAK" Tüm Kitap Sitelerinde
FantasyEn uzun en çaresiz geceni düşün insanoğlu, sabah olmadı mı? O halde aç gözlerini, Ölmek dediğin dirilmeye eş değil mi yani? Bırak kıyamet kıyam olsun,, Uyanışın yok oluşun olsun...Yeter ki uyan bu kan uykulardan. vazgeç ki göreceğin en ta...