Hisler Bölüm 15

215 20 16
                                    

Merhaba arkadaşlar bakın çok geç olmadan geldim keyifli okumalar..:) fotoğrafta kiler Alperen ve Leyla..:)  

              Kaybolmak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

   

           Kaybolmak. Nedir sahi o kaybolmak hissi? İnsan nasıl kaybolur? Neden kaybolduğunu hisseder? Nasıl düşer bir çıkmazın içine? Neyin doğru neyin yanlış olduğu bu kadar önemliyse eğer neden bir sızı bırakır ta derinlerine. Doğrular bu kadar yakıcı olabilir mi? Her doğru bu kadar yakarsa yüreği, nasıl yaşar bununla insan! Ondan mı inkara kalkışır? Bu yakıcı hissi, bu utanç verici günahı taşımaktan korktuğu için mi inkar eder? Öylesi daha mı kolaydır. Kolay olur mu sahiden? İnsanların yalana bu kadar çok mu ihtiyaçları vardır da hatayı kabullenirler? Öyleyse inkar mı etmeli bu yankıları, üzerine perde mi çekmeli ki bu kadar acıtmamalı? Unutmalı belki. Unutmak olabileceklerin üzerini örtmekse eğer, unutmak gerek en ölümcül günahları.

Başını kaldırmış gökyüzünün alaca karanlığını izliyordu Alperen. Bir yakut gibi parlayan yıldızların içinde görünen en parlak yıldızı. Ayın o kavruk ışığını.

         Evin çatısında ellerini başının altına koymuş tüm o şehrin tantanasından kurtulup sessizliğin içinde kaybolmayı severdi Alp. Böyle anlar en değerli zamanlarıydı. Ne vakit sıkılsa, hüzünlense burada öylece beklerdi. Sanki o vakit yanına hiçbir şey yaklaşamazmış gibi. Dünyada yalnızca o varmış gibi.

Ve hatıraları. Ona ait. Güzel yada korkunç, yalnızca onun anıları. 

Tekrar hatırlamıştı işte. Sabah okulda yaşadığı tartışma aklını bir kez daha bulandırmıştı. Bu Uluç denen herif öfkesini zıplatmaya yetiyordu. O iğrenç düşünceleri ve sözleri. Ama önemli olan o değildi. Haklı olabilme ihtimaliydi. Korkunç ihtimal. Safkanların bahçesinden çıkarken onunla burun buruna geldiği an geldi aklına. Tavırları, düşünce tarzı. İnsanın gözlerine baktığında sanki ta ruhuna kadar görebilirmiş gibi bakan o kibirli bakışları...

"Eee sorumu düşündün mü yoldaş?" Diye sordu arkasında ki tanıdık ses. Başını çevirip onunla göz göze gelmeden gitmek isterken aniden durdu Alp ama ona bakmıyordu arkası dönüktü.

"Yoluma çıkma demedim mi sana?" Derken yumruklarını sıktı. Fakat onun arkasından gülümsediğini hissedebiliyordu. İki adımda tam arkasına gelmişti.

"Böyle bir hikaye duymuştum avcı. Sonu oldukça dramatikti." Diye fısıldadı kulağına.

Kaşlarını çatarken hızla nefes alıp verdi Alp, aniden başını çevirip ona baktı: "Bana bak. Kafanda kurduğun o küçük fantazilerin içinde boğarım seni. Bu saçma sapan fikirlerinden azad olmazsan ben seni azad ederim." Derken adeta köpürdü. Uluç'un yüzünden gülümsemesi kaybolmamıştı. Alp'in çevresinde yavaşça dolaşırken söylenmeye başladı.

SOLUKSUZ - "En karanlık ŞAFAK" Tüm Kitap SitelerindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin