Dikkatimi kaybetmeye başladım çünkü başım zonkluyordu. Saçıma dokunduğumda hala ıslak olduğunu farkettim. Başımı ellerim arasına alıp rahatlatmaya çalıştım.
"Sorun ne?" Ellerimi çekip Justin'e baktım. Merakla başımı tutan ellerime baktı. Ardından bakışlarını benimkilerle buluşturdu.
"Başım ağrıyor." Elini alnıma koydu. Eli tenime değdiyi zaman tuhaf hissettim ama rahatsız edici değil, hoş bir tuhaflıktı. Parmakları seyirince aynı şeyi onunda hissettiğini anladım. Elini geri çekip dudaklarını yaladı.
"Biraz ateşin var. Eve dönmek ister misin?" Başımı hafifçe salladım. Yerden kalktı ve üzerindeki kumları silkeledi. Elini uzatıp yardım teklif etti. Uzattığı elini tutup ondan güç alarak hızlıca kalktım. Bu biraz yakınlaşmamıza sebep oldu. Gözleri dudaklarıma kaydığından geri çekildim. Birlikte arabalarımıza doğru yürüdük.
"İstersen benimle gel, yarın arabanı buradan alırız." Justin'in arabasının yanında durduk. Yarın arabayı alma derdiyle uğraşmak istemiyordum. Eşyalarımı etrafta bırakmaktan hoşlanmazdım. Gözümün önünde olmaları daha iyiydi.
"Gerek yok. Evde görüşürüz." Yavaşça yanından uzaklaşıp kendi arabama doğru gittim. Bu yürüyüş eğlenceli geçmişti. Başımın ağrısı dışında. Arabama binip kapıyı kapattım. Üşüdüğümü hissedince klimayıda açtım. Sahilden uzaklaştığım zaman Justin'in arabasını takip etmeye başladım. Biraz ilerledikten sonra kırmızı ışıkta durduk. Kendimi kötü hissediyordum. Ardından öksürmeye başladım. Yeşil ışık yanınca gaza bastım. Trafikten sıyrılıp şehirden uzaklaşınca ormanlık yolda sürmeye devam ettik. Farlar dışında etrafı aydınlatan başka bir şey yoktu. İleride ışık görünce eve yaklaştığımızı anladım. Justin yavaşlayıp arabasını park etti. Bende arabayı durdurduktan sonra indim ve Justin'in yanına doğru yürüdüm. Soğuk rüzgarın tekrar tenime çarpmasıyla bir daha öksürdüm ve bu seferki ilkinden daha kötüydü.
"Sana hasta olacağını söylemiştim." Justin üzerindeki deri ceketi çıkarıp bana verdi. Ceketi omuzlarıma koymasıyla kokusunu hissettim. Burnuma çarpan koku ferah ve serindi. Sanki yanağımı okşamış gibi bir hisse kapıldım.
"Bana öğüt vermeyi kes." Kapıya doğru yürüdüm ve anahtarla içeri girdim. Victoria Talbot'la birlikte oturuyordu. Benim geldiğimi görünce kaşlarını çattı. Ona aldırış etmeden merdivenlere doğru yöneldim. Birkaç kez öksürdükten sonra basamakları çıkmaya başladım.
"Küçük prenses hasta olmuş." Ona cevap vermek için ağzımı açtığım sırada Justin araya girdi.
"Kapa çeneni Victoria." Victoria Justin'in beni korumasından rahatsız olmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu. Basamakları çıkmaya devam ettim. Koridorda ilerleyip odama doğru gittim. Kapıyı yavaşça açıp içeri girdim. Işığı hafifçe açtım ve yatağıma doğru yürüdüm. Ceketi kenara bırakıp dolabıma gittim. İçinden beni ısıtacağına inandığım kalın eşofmanlarımı aldım ve banyoya girdim. Üzerimdeki ince kıyafetleri çıkarıp kalın eşofmanları giydim. Saçıma gevşek bir topuz yaptıktan sonra tekrar odama döndüm. Justin yatakta oturuyordu. Aldırış etmeden yanında geçtim ve örtüyü kaldırdım. Yavaşça yatağa oturup örtüyü üzerime çektim.
"Nasılsın?" Gözlerim kapalıydı ve açma gereği duymadım. Yatağa yerleştiğim anda gözümü kırpma işi bile fazla büyük bir enerji gerektiriyor gibi gelmeye başlamıştı.
"Hasta." Kıkırdadığını duydum. Kollarını göğsünde birleştirip yatağın kenarına yaklaştı. Bir süre birbirimize bakıp sessiz bekleyişin nedenini anlamaya çalıştık. Ardından Justin sessizliği böldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Crime
Fanfic'Neden yaptın? Neden canımı yaktın? Neden şimdi peşimden geldin?' Göğsüne vurarak konuşmaya devam ediyordum. 'Neden benimle ilgileniyorsun?' Justin bağırdı. 'Çünkü seni seviyorum.Anladın mı? Kendime engel olamıyorum ve yanında...