Sabah gözlerimi açtığımda karşımda ki koltukta tüm güzelliğiyle uyuyan masum bir çocuk yatıyordu sanki. Gece benim ve kendi üzerini örtmüş hala uyuyordu. Kollarımı iyice açtım uzun zamandır bu kadar rahat uyumamıştım. Kalkıp oturdum, şömine sönmüş oda serinlemişti.üzerimdeki örtüyü omuzlarıma aldım. Patronu izliyordum ve saatlerce uyanmasa onu hiç sıkılmadan izlemeye devam edebilirdim. Allah'ım ne kadar şanslı bir kulum ben ki kalbi öylesine temiz bu adamı çok seviyorum. Bana öyle bir güven veriyordu ki korkmadan onunla bu evde kalabilmiştim. Beni üzmemek için çaba sarf ediyordu. Belki de bundan dolayı bu kadar güveniyordum ona.
Dışarıdan bir araba sesi geldi. Kalkıp pencereden baktığımda güneş sıcak yüzünü bize dönmüş ağaçların ve yerdeki çimenlerin üzerindeki çiğ taneleri ışıldıyordu.
Bahçe kapısının önünde şoför arabanın bagajından poşetleri çıkarıyordu. Kahvaltı malzemelerimizi getirmişti. Ses çıkarmamaya özen göstererek gidip kapıyı açtım. Şoför elindeki poşetlerle kapıya geldi.
"Günaydın, teşekkür ederiz. Yoruldunuz bizim için sabahın bu erken saatinde" dedim.
Şehirden buraya üç saatte gelmiştik. Güneş daha doğmadan yola çıkmış olmalıydı. Mahçup olmuştu, böyle bir söz beklemiyordu.
"Günaydın Efendim, hayır yorulmadım, afiyet olsun"diyebildi ancak. Arkadını dönüp iki adım attı tekrar bana döndü.
"İleri gidiyorsam bağışlayım ama düne göre bugün daha iyi görünüyorsunuz"
"Teşekkür ederim, dağ havası iyi geldi"dedim ve gülümseyerek kapıyı kapattım. Şoföründe arabaya üşüyerek bindiğini pencereden gördüm. Bizim çıkmamızı bekleyecekti.
Hemen sessizce masaya kahvaltıyı hazırlamaya koyuldum. Küçük bir servise de şoför için hazırladım. Kimseyi bu şartlar altında keyfimiz için bekletip aç bırakamazdım.
Masa tamamdı, hemen Patronumu uyandırmak için koltuğun kenarına oturdum. Elimi saçlarının arasında gezdirdim.
"Uyanır mısınız?" dedim. Hiç bir kıpırtı yoktu.
"Patronum, uyanır mısın?"dedim. Bir gözünü açıp
"Ben çoktan uyandım da bu anı bekliyordum"
"Seni numaracı, kalk hadi o zaman. Kahvaltı hazır"dedim. Üzerindeki örtüyü açmak istedim.
"Hayır! Ben böyle uyanmayı kabul etmiyorum"dedi. Durup düşünmüş gibi yaptım.
"Ne yapsam acaba? Ayaklarının altını mı gıdıklasam, kulağına bi çığlık mı atsam yoksa bir kova soğuk su mu getirsem?"dedim. Kendini gülmemek için zor tutuyordu. Hala gözlerini açmıyor daha da sarılıyordu üzerindeki örtüye. Ben de yüzüne iyice yaklaşıp yanağından öptüm.
"Yok ben sana kıyamam hadi kalk"dedim. Gözlerini açtı sonunda. Ellerimi tuttu
"İşte bu yaptığın en iyisiydi"dedi ve kalktı. Bende mutfağa dönüp masaya oturdum. O da gidip elini yüzünü yıkayıp kendine geldi ve masaya oturdu.
Tezgahın üzerinde ki şoför için hazırladığım servisi fark etti.
"Bu kim içi?"
"Aaa.. Bak unutuyordum. O şoför için, aç olmalı bu saatte yazık. Karnını doyursun" dedim. Gülümseyerek bana bakıyordu.
"Sen ne güzel bir insanlığa sahipsin. Seni her gün bir artarak seviyorum"dedi. Ben yaptığımda farklı birşey göremiyordum çünkü benim için herkes insandı. Hazırlamamın da tek sebebi buydu ama Patron buna çok memnun olmuştu. Onu gülümserken görmek çok güzeldi.
Hemen kalkıp servisi aldı ve kapıya çıktı. Şoförü el hareketiyle yanına çağırdı.
"Bak bunu Melek Hanım senin için hazırlamış afiyet olsun" dedi. Eline verdi ama şoför bunu beklemiyordu ve haliyle çok şaşkındı. Mutlu oldu ve gülümseyerek aldı. Kapıdan içeri bana doğru başını uzattı.
"Teşekkür ederim Efendim" dedi. Bende
"Afiyet olsun" dedim gülümseyerek.
Patron kapıyı kapatıp sandalyesine oturdu. Masayı inceleyerek baktı.
"Sen mutfakta olduğun sürece ben hep kilo alacağım galiba. Herşey çok güzel görünüyor, SENİ SEVİYORUM" dedi.
SENİ SEVİYORUM söylerken kolay ama hissederken çok başkaydı. Bu cümle onun ağzına çok yakışıyordu.
"Bende, SENİ ÇOK SEVİYORUM" dedim. Durdu, gülen gözleri bana sabitlenmişti sanki.
"Senden böyle karşılık alabilmek beni dünya üzerinden siliyor, başka bir alemdeyim sanıyorum" dedi. İçinde ki duygularını bu kadar net açık bir dille ifade edebilmesi muhteşemdi. Oysa ki ben aynı şekilde ona açık olmayı beceremiyordum. Bana iltifat ederken yanaklarım kızarıyor hemen konuyu değiştirmek istiyordum.
"Tamam başka gezegenden uzaylı Patron acıktım başlayalım mı" dedim. Kahkahası odanın duvarlarında yankılandı.
"Benim espirili küçük sevgilim"dedi ve yemeye başladık. Birbirimize peynirler yedirdik. Gülmeler kahkahalar eşliğinde yedik. Elimden geldiğince fazla yemeye çalıştım. Karnımızı doyurduktan sonra mutfağı da birlikte topladık yattığımız koltuklarıda. Bu arada şoför servisini getirdi. Ne hazırlamışsam hepsini yemişti.
"Tekrar teşekkür ederim Efendim"
"Tekrar afiyet oldun şoför bey" dedim. Patrona dönüp boş servisi göstererek
"Gördün mü bak, açmış adam" dedim.
"İyi yaptın, aç bir insanın karnını doyurdun" dedi.
Mutfakta ki işimiz bitince kalan kahveden birer tane yapıp aldık ve bahçeye çıktık. Kahvelerden sonra da yola çıkacaktık.
Bahçe muhteşemdi. Çeşit çeşit renk renk çiçekler insanın ruhunu okşuyordu. Sevinç kaplamıştı içimi bu güzel manzara karşısında. O bana bu bahçede geçirdiği çocukluğunu anlatıyor ben sadece onu izliyordum. Adeta söylediklerini duymuyordum. Kulağım duyuyor ama aklım algılamıyordu. Onu dinlerken gözlerine bakmak gülen yüzünü seyretmek bütün algılarımı kapatıyordu.
Kahvelerimizi konuşurken bitirmiştik ve dönme zamanı gelmişti artık. İçeriden çantamı alıp arabaya geçtik. Arabasının arka koltuğuna yanyana oturduk. Elim elinde çıktık yola.
Radyoyu açmadını istedi şoförden. Ritmi gayet hareketli sözlerini anlamadığım fakat eğlenceli bir şarkı vardı. Patron şarkıya kendini kaptırmış eşlik ediyor ben de onu alkışlıyordum. Geçtiğimiz yerleri bir bir tanıttı bana. Gülüp eğlenerek ilerliyorduk yolda. Camı açıp içime derince çektim temiz havayı. Dönüp başımı omzuna yasladım. O da elini yüzeme koydu. Gün geçtikçe aşkının içimde daha da büyüdüğünü hissediyordum. Omzu benim için dünyanın en rahat yeriydi. Aşk kokuyordu.
Giderken bana çok uzun gelen hatta yarısını uyuyarak geçirdiğim bu yoldan dönerken zaman ne kadar da hızlı geçiyordu. Böyle kalsak bir ömür boyu, ben başımı omzundan hiç kaldırmasam o elini elimden ayırmasa......
Otele ulaştık ve benimle birlikte indi. El ele girdik içeri. Çalışanlar dikkatle bizi izliyorlardı. Yüzlerinde şapşal bir gülümseme vardı. Odama kadar çıkardı beni hiç konuşmadan. Arabadan inerken eline küçük bir kutu almıştı. Odamın kapısını açtım ve kutuyu bana uzattı.
"Bu ne ?" dedim.
"Telefon, sadece benim numaram kayıtlı. Sesini duymak istiyorum"dedi.
"Teşekkür ederim ama..."
"Lütfen! Arayınca sana ulaşmak istiyorum"
"Tamam"dedim.
Herzaman ki düşünceli haliyle bunu da hesaba katmıştı. Otel telefonundan başka iletişim kurabileceği bir araç yoktu haklıydı aslında. Birlikte girdik odaya
"Sana gönderdiğim DVD leri izledin mi, puzzle ı yaptın mı bakalım?" Dedi.
Kutuda ki DVD leri çıkardı. Masanın üzerinde tamamladığım puzzle a baktı.
"En çok hangi filmi beğendin?"dedi.
Hepsini beğenmiştim ama son izlediğimi hatırlamak istemiyordum çünkü her an tekrar ağlamaya başlaya bileceğimi hissediyordum.
"Hepsi de çok güzeldi" dedim kaçamak bir cevap vermek istedim.
"Beşinci hayranı olduğum kadar vardı değil mi"
"Evet çok iyiydi fakat kızın ölümü çok kötüydü"
"Bence de, insan sevdiğinin ölümünü kabullenemez herhalde. Ayrılık aşkımızdan uzak olsun" dedi.
İnsan sevdiğinin ölümünü kabullenemez mi? Onu bu kadar sevmiş ve hayatının merkezine almışken bir daha göremeyecek olmak çok ağır bir sınav olmalı.
"Öyle tabi, uzak olsun" dedim kırık bir ses tonuyla.
"Ben çıkıyorum, seninde dinlenmek istediğin halinden belli. Yarın saat 12.00 de seni almaya geleceğim" dedi.
"Tamam, yarın görüşürüz" dedim. Ellerimden tuttu ve saçlarımı koklayıp çıktı. Ben de hemen üzerimi değişip duşumu aldım ve yatağıma uzandım. Aldığı telefonu inceledim bir süre. Biraz müzik dinledim. İyice de uykum gelmişti, tam uykuya dalarken aldığı telefon çaldı. Tabi ki Patronumdu.
"Buyrun Aşkımın Patronu " diyerek açtım.
"İyi geceler Meleğim"dedi. Meleğim onun sesinden duymak güzeldi. Devam etti.
"Uyumadan önce sana söylemek istediğim birşey var"
"Tabi, lütfen dinliyorum"
"SENİ ÇOK SEVİYORUM"
"BENDE SENİ ÇOK SEVİYORUM"
"İyi uykular Meleğim"
"Sana da Hayatım" dedim. Telefonu kapattım. Böyle saf, kıymetli,sadece seni seviyorum demek için arayan, en küçük kırgınlık olmasına dahi tahammül etmeyen, herşeyi benim yerime düşünen, kalbime gönlüme dokunabilen bir aşk yaşadığıma inanamıyordum. Bana bakarken yüzündeki tebessümü düşünerek telefon elimde uyumuşum.