Sabah olmuş, hafif bulutlu bir güne açmıştım gözlerimi. Gerinerek kalktım yatağımdan. Duş alıp rahat kıyafetlerimi giydim üzerime. Akşam için yapacağım sürprize hazırlanmam lazımdı. Hemen sıkı bir kahvaltı yapıp görevlilerle plan yapmaya koyuldum.
Bütün terası boşaltmalarını ve ışıkları kapatmalarını istedim. Terasın tam ortasında tek bir masa ve iki sandalye olacaktı ve kesinlikle masa örtüsü beyaz olmalıydı. Üzerinde rengarenk kır çiçekleri bize eşlik etmeliydi. Masanın etrafında ve üzerinde mumlar yanmalıydı.
Fazla abartmıyorumdur umarım ama onu da etkilemek istiyordum.
Personele yapmaları gerekenleri anlatıp, ödemeleri de yaptıktan sonra bir butik ve kuaför bulmalıydım.
Birçok butiğe girip çıktım. En sonunda istediğim elbiseyi buldum. Üzerime ve zevkime göre dikilmişti sanki.
Bembeyaz, kolları oldukça geniş, üst kısmı oturan ve belinde kalın mor bir kemeri olan, eteği uçuş uçuş oldukça salaş ve yere kadar uzun bir elbiseydi. Altına da mor ve kısa topuklu bir ayakkabı tercih ettim. Herşeyin en ince ayrıntısına kadar özel olmasını istiyordum.
Kıyafetimi aldım ve orada çalışan tezgahtardan kuaförün yerini öğrendim.
Saçlarımı hiç açık bırakmazdım. Uzun ve koyu kahverengi saçlarımı genelde sıkıca örerdim veya sıkı bir topuz yapardım.
Kuaförden düzgün bir örgü ve hafif makyaj istedim.
Ben kişisel işlerimi halledene kadar, otel personeli de terası istediğim gibi hazırlamak için çalışıyordu.
Otele döndüm ve önce terası kontrol ettim. Herşey istediğim gibi ayarlanmıştı.
Burada uzun süre kalınca çalışanların neredeyse hepsi beni tanıyordu. Hatta patron gelince aralarında fısıldamalar oluyordu. Onlar da herşeyin güzel olması için bir hevesle özen gösteriyorlardı.
Güneş batıyordu artık. Üzerimi giyinmek için odama çıktım. Hızla giyinip son bir makyaj kontrolünden sonra terasa çıktım.
Terasın korkuluk demirlerinin hemen önüne büyük minderler istedim. Mumları tek tek yaktım. Umarım herşeyi beğenir.
Hava kararmıştı ve yemek saatine dakikalar kalmıştı. Garsonlar yemek servisini yapıp çıktılar. Sandalyeme oturup bekleme başladım.
Çok büyük bir heyecan vardı içimde. Bacaklarımı istemsiz sallıyordum. Ellerimi birbirine kenetlemiş'herşey iyi olacak' diyerek bunu tekrarlıyordum.
İşte tam orda, tam zamanında kapıdaydı. Kapının girişinde durmuş yapıpım bütün hazırlıkları seyrediyordu. Şaşırmıştı, bu kadarını beklemiyordu belli ki.
Bana baktı bende ayağa kalktım. Baştan aşağı süzdü beni. Memnuniyeti tebessümle yüzündeydi. Onu mutlu ettiğime çok sevinmiştim.
Siyah bir takım içine beyaz bir gömlek ve kravat vardı üzerinde. Ayaklarında siyah rugan ayakkabılar vardı. Yeni traş olmuş ve saçlarını özenle taramıştı. Tamda ortama uygundu.
Ben de büyülenmiş bir halde onu izledim bir süre. Hayatın bana sunduğu en güzel hediye özenle paketlenmiş karşımdaydı.
"Buyrun Naval Patronum" dedim. Ceketinin orta düğmesini ilikledi ve aşağı doğru düzeltti. Gülümseyerek yanıma gelip sandalyemi çekti.
"Buyrun Melek Yıldızım"dedi.
Ne güzel söylemişti ve çok kibardı. Ben de başımla tamam hareketi yaparak oturdum. Oda tam karşıma oturdu. Fikrini merak etmiştim.
"Nasıl, beğendin mi?"dedim iki kolunu da açarak
"Muhteşem"diyerek içini çekti ve devam etti.
"Ortam tam da benim sana yapmayı düşündüğüm gibi. Sen de tam seni karşımda hayal ettiğim gibisin. Bak masalı gerçek yaptın. Sen prenses ve ben prens gibiyim şu anda" dedi.
Gerçekten düşünmüş olabilir miydi? Eğer tamda onun istediği yaptıysam çok etkilenmiştir.
Gözlerime bakarken yüzündeki mutluluğu hissedebiliyordum. Ben de çok mutluydum o an.
Yemeklerimizi yemeye başladık. Bu sürede sadece birbirimizi izlemiştik. Hiç konuşmadık sayılırdı. Ben zaten karşısında ne yediğimi bile fark etmemiştim.
Bir an peçeteyle ağzını silip kalktı.
"Birşey unutmuşsun" dedi. Şaşırdım, neyi hesaplamamıştım acaba?
Hızla kapıya doğru yürürken
"Tabi ki müzik" dedi. Evet müziği hiç düşünememiştim.
Terasın kapısının iç tarafına geçip çalışana birşeyler söyledi. Şarkı ismi söylüyordu sanırım.
Hızla geri döndü ve arkama geçti. Bu arada istediği parça başlamıştı. Saçlarımı kibarca iki eliyle kavradı. Ne yapmak istiyordu acaba? Saçımın ucundaki siyah tokayı çıkardı. Bende istemsiz eline uzandım.
"Saçlarını açalım. Hep topluyorsun. Rüzgara bırakalım" dedi. Elleri saçlarımın arasındaydı. Özenle örgülü saçımı açıyordu. Hiç ses çıkarmadan ona izin verdim.
Elimi tutup beni ayağa kaldırdı. Saçlarımı iki eliyle yüzüme doğru düzeltti. Mest olmuş gibi onu izliyordum sadece. Zihnimde ne varsa silinmişti sanki.
Sol eliyle belimi sardı , sağ eliyle diğer elimi nazikçe avcunun içine aldı.
"Bu geceye bir dans yakışır"dedi.
Ayaklarım yere değmiyordu. Kontrolü tamamen ona bırakmıştım. Gözleri gözlerimdeydi. Aklımı başımdan alan gülüşü yüzündeydi. Başını hiç başka yöne çevirmeden dans ediyordu.
Şarkının müthiş melodisiyle Patronla dans ediyordum. Dünyanın merkezindeydim ve zaman durmuştu. Bu şarkı beni çok etkilemişti üstelik sözlerini de anlamıyordum. Yeni Dünyamın diliyle söylenmişti.
Şarkı bitti durdu ve gözlerime bakarak saçımı yüzümden çekti.
"Bana bu güzel geceyi hazırladığın için sana çok teşekkür ederim"dedi.
O kadar sarhoştum ki sadece gülümsedim ve minderlere geçip oturduk. İyice geriye doğru yaslanıp oturduk.
Bu şarkının sözlerini anlamamıştım ama çok etkilenmiştim.
"Bana şarkı sözlerini tercüme eder misin?" dedim.
"Tabi, aklımda kalanları söylerim" dedi. Şiir gibi okumaya başladı.
"Zaman yolları değiştirir
Ama sonsuza kadar yanında kalacağım
Sıcacık kucağında
Şimdi ve sonsuza kadar"
Doğruldu ve bana dönüp devam etti.
"Nasıl geldin bana?
Kaderime teşekkür ederim
Ay gibi
Sükunetle geldin yanıma
Kış güneşinin altın
Ilık nağmeler gibi
Güzelliğine mi bakayım yoksa
Güzel sesini mi dinleyeyim?
Sen benim sakinliğim
Sen benim herşeyimsin
Bana nasıl geldin?
Kaderime teşekkür ederim" tam karşılığı bunlardı galiba. Ezbere biliyordu tüm sözleri. Çok güzel okumuştu.
Vücuduma yüksek dozda anestezi mi aldım acaba? Şarkının sözleri harikaydı ve ben hayranlıkla onu dinlemiştim.
Kalkıp ceketini ve kravatını çıkardı. Sandalyenin üzerine bırakıp mindere iyice geri yaslanıp ellerini başının altına rahatça oturdu. Ben hala gözlerimi ondan ayırmadan onu izliyordum.
Gerçekliğine inanılmayacak decede beni kendine hayran bırakıyordu.
"Bu şarkıyı yapan kimse çok güzel yapmış"dedim.
"Beğendin mi?
"Evet, hala etkisindeyim "
"Bu çok sevdiğim bir filme ait bir şarkı. Yüzlerce kez dinlemişimdir. Bu kadar güzel bir ortama da bu yakışırdı zaten"
"Hangi film?"
"İzlediğini sanmıyorum. Dvd sini getiririm sana" dedi. Haklıydı, hiçbirşeyi hakkında fikrim olmayan bu ülkenin filmlerini de bilmiyordum.
"En kısa zaman da izlemek istiyorum" dedim.
"Beni çok etkileyen bir filmdi. Umarım sende beğenirsin" dedi.
Gözlerini gökyüzüne dikmişti. Havada dolunay vardı. Mum ışıklarına ayın bembeyaz nurlu ışığı eşlik ediyordu. Buraya gelirken aklımda fikrimde olmayan bir aşk masalının tam ortasındaydım. Duygularıma engel olamıyor sadece anı yaşamak istiyordum. Hiç bir sıkıntımı hatırlamak istemiyordum.
O gökyüzünü bende aşık olduğum adamı izliyordum. Başını bana çevirip
"Anlat bakalım. Seni daha yakından tanımak istiyorum" dedi.
Nereden başlamalı, nerede durmalıydım? Bu geceye sadece mutlu anları paylaşmak yakışırdı.
"Annen, baban, kardeşin nasıl insanlar? Sen bu yaşına kadar neler yaptın?" Dedi. Biraz düşündüm.
"Ben babamdan etkilenerek hep doktor olmayı hayal ettim. Sürekli ders çalışırdım. Pek sosyal hayatım yoktu. Babam beyin cerrahı, annem de kadın doğum uzmanı. Kardeşim seza, insanların duygularına çok önem verir. Psikolog olacak, şu anda üniversite okuyor. Ben de çalışmamın karşılığını aldım ve tıp fakültesini bitirdim. Cerrahlık eğitimi alamadım daha. Babamın kitaplarını sadece meraktan hepsini okudum. Sorularımla onu çok bunalttığım zamanlar bile oldu. Babam okuma azmimi kırmamak için Bana çok sabırlı davrandı. Annem kadın doğum uzmanı olmasına rahmen evlendikten sonra tam 10 yıl sonra çok zahmetli tedavilerden sonra beni kucağına alabilmiş. Sonra da kardeşimi. Bundandır ki bizi hep yanında ister. Başka bir şehirde üniversite okumamıza bile izin vermedi"
"Peki buraya nasıl tek başına geldin?"
"Çok istedim çünkü bu tatil benim hayalimdi"
Beni dikkatle dinliyordu. Birazda merakla
"Neden beyin cerrahisi?"
"Çünkü beyin vücudun patronu. O ne isterse vücut onu yapıyor. Patronlara karşı zaafım var herhalde" dedim.
Kocaman gülümsedi. Bir an yüzü asıldı.
"Bir süre görüşemeyeceğiz"dedi.
Herşey yani başlıyordu oysa ki. Şimdi hiç sırası değildi. Gitmesini de istemiyordum. Hemen doğrulup ona döndüm.
"Neden?"dedim.
Elimi tuttu ve diğer eliyle de saçımı geriye doğru attı.
"Babam ameliyat olacak 10 gün kadar onun yanında olmam lazım"
"Tamam şimdiden geçmiş olsun"dedim.
Eli elimde beni seyrediyordu. Onun yanında kendimi özel ve güzel hissediyordum. Rüya gibiydi herşey. Hemde hiç uyanmak istemeyeceğim.
Ayağa kalktı. Elimi tutuyordu hala.
"Uykun gelmedi mi senin?"
"Uykum var ama beni kaçırmandan korkuyorum"dedim. Gülümseyerek ve kısık bir sesle
"Ben korkulacak bir adam mıyım?"
"Hemde çok"
"Hadi o zaman küçük hanım, odana kadar eşlik edeyim sana"
"Küçük hanım mı?"
Kulağıma eğildi ve fısıldadı.
"Yaşı küçük ama gönlü kainatı içine alacak kadar geniş bir küçük hanım"
Tamam işte.... Bende bütün kayıtlar birbirine karıştı. İsmimi sorsalar hatırlayamazdım.
Elini omzuma sarılırcasına attı ve odam doğru ilerledik.
"Sen neden telefon kullanmıyorsun?"
"Kullanırsam kaldığım kuleyi öğrenir, ejderhayı öldürür, kurbağa prensimi elimden alırlar diye korkuyorum"
"Ooo.. Sen unuttun herhalde kurbağa prens öpücüğü aldı. O artık prens ona kimse birşey yapamaz. Prensesini de korur merak etme" dedi.
Yüzüne baktım hayranlıkla. Bende kolumu beline sardım. Odama geldik ve kibarca kapımı açtı. Koluyla sessizce beni içeri buyur etti. Girdim
"İyi geceler "
"İyi geceler. Herşey çok güzeldi. Tekrar teşekkür ederim" dedi.
Tam kapıyı kapatırken eliyle engel oldu. Başını kapı arasından uzatıp yanağımdan öptü ve kapıyı kapattı.
Neler oluyordu bana böyle? Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Yatağıma attım kendimi. Tavana bakıyordum ama görmüyordum. Tek gördüğüm Patronun yüzüydü. Bu hayatım boyunca unutamayacağım bir gece olmuştu.
Elbisemi özenle çıkarıp dolabıma astım. Pijamalarını giydim, hemen uyumuşum. Aslında uyumak istemiyordum çünkü 10 gün göremeyecektim onu.
* Aşkın denizinde akıl dalgaları durulur, imtihan bu ya. Balığın gönlü çöle vurulur. Şems-i Tebrizi *