Sabah olduğunda yataktan çıkmak bile istemedim. Saat biraz ilerlemişti ve birden kapının tıklamasını duydum, hızla koştum. Açtığımda otel görevlisi kahvaltı ve kırmızı bir kutu getirmişti.
"Naval Bey kahvaltınızı aksatmadan yapmanızı ve bu kutuyu size vermemi istedi" dedi.
Aldım getirdiklerini. Babası hastayken bile yokluğunda beni yalnız bırakmak istemediğini hissediyordum.
Kahvaltımı yapıp kutuyu açtım. İçinden DVD ler ve puzzle kutusu çıktı.
DVD lerin hiç birinde resim yoktu. Sadece numaralar yazıyordu. Sırayla izlememi istemişti belli ki.
Birinci DVD yi izlemeye başladım. Onu izlerken de balkonumda ki masa ve sandalyeyi içeri alıp puzzle a başladım. Akşama kadar odamdaydım ve üç DVD izledim. Toplamda beş tane vardı. Puzzle bir orman resmi olacak gibiydi. Bitirmek için sabısızlandım. Rutin ihtiyaçlardan sonra uyuyakalmıştım.
Sabah kapının sesine uyandım. Görevli kahvaltıyla kapımdaydı. Öğünlerimi hiç aksatmadan odama getiriyordu. Bende ilinci gün olmasına rağmen Patronu özlemiştim. Döndüncü DVD yi aldım ve içinde kısa bir not vardı heyecanla açtım.
"Bunu izlemeden dışarı çık ve alışveriş yap. Yağmurluk almanı istiyorum" yazmıştı.
Neden yağmurluk almamı istemişti?
Biraz oyalanarak çıktım dışarı. Mavi bir yağmurluk aldım. Sonrasında parka gittim, biraz yürümek ve hava almak iyi gelmişti.
Otele döndüğümde güneş batıyordu. Yemek yedim ve dördüncü DVD yi izledim. Puzzle da iyice tamamlanıyordu. Beşinci DVD yi ertesi gün izlerim dedim.
Çok sıradan bir 10 gün yaşayacaktım. Dışarı çıkmayı istemiyordum. Aşkından başımı döndüren adamı özlemiştim. O gelene kadar birşeyler yapmak sıkıcı geliyordu.
Sabah uyandım ve neler yaptığımı yazmak dahi gelmiyordu içimden.
Beşinci DVD ye gelmişti sıra. Kapağanı açtığımda içinde iki tane not olduğunu gördüm. İlkini açtım, bir adres yazılıydı. Altında
"Bu adrese git ve ailen için güzel hediyeler al" yazıyordu. Aslında alışveriş yapacak halim de yoktu, dinlenmem lazımdı. Bende ertesi güne bıraktım akşama kadar da odamda, balkonda, televizyon karşısında zaman geçirdim.
Bu sabah daha iyiyim. Öğlene doğru toparlanıp yazdığı adrese gittim. Çok güzel bir çarşı karşıladı beni. Akşama kadar dolaşıp alışveriş yaptım, sevdiklerime hediyeler aldım, gezdim. İşimi bitirip dönerken çok şirin küçük bir restoran çarptı gözüme. Oraya oturum yemeğimi keyifle yedim. Sonrası sıradan otel ve uyku.
Güneşin parlak yüzüme vuran ışığı uyandırdı beni. Gözlerimi tekrar kapatım yüzünü anımsamak istedim. O an odamın telefonu çaldı. Patrondur diye sıçrayarak telefona koştum.
"Meleğim, seni çok merak ediyorum" dedi. Sesini duymak anında kendime getirmişti beni.
"Günaydın, oteldeyim yazdığın notları yerine getirmekle meşgulüm"
"Son not çok önemliydi yaptın mı?"
Hayır yapmamıştım. Halsizdim desem yine telaş yapacaktı.
"Bugün son göreve hazırım"dedim sadece.
"Hadi, son görev zaman alacak"
"Sen ne zaman geleceksin?"
"Bugün beşinci gün, üç güne kadar yanında olmaya çalışacağım. İki gün de olsa erken dönmek istiyorum"dedi.
O da benim gibi özlemiş miydi acaba?
Şaşkınlığımdan sormayı unuttuğumu fark ettim.
"Baban nasıl? İyi mi peki"
"Evet çok şükür, daha iyi olacak "
"Umarım öyle olur"
"Üç gün sonra yanında olacağım kendine iyi bak"
"Ben de seni bekliyor olacağım, dikkatli ol" diyerek kapattık telefonları.
Hemen son görev notunu elime aldım. Ne yazmış olabilirdi ki işin uzun demişti? Notu açtım ve yazan
"Taşıya bileceğin kadar oyuncak alıp aşağıda yazan adrese gitmeni istiyorum"
Ne kadar farklı istekleri vardı? O dönene kadar sıkılmamı istemiyordu galiba.
Hemen kalkıp hazırlandım ve dışarı çıktım. Kollarımın götürebileceği kadar fazla oyuncak alıp taksiyle yazan adrese gittim. Bahçeli, büyük demirden kapısı olan, yapı olarak yurda benzeyen bir binaya geldim. Bahçesinde 30 a yakın sayıda oynayan çocuklar vardı. Burası kimsesiz çocuklar sığınma yurduydu. Yaşları 3 ile 5 arasında olduğunu tahmin ettim. Beni ellerimde paketlerle içeri girerekken gördüler ve koşarak yanıma geldiler. Hepside heyecanla bağırışıyordu. Ellerimde ki paketleri almak istiyorlardı heyecanla.
İçlerinden bir kız çocuğu sevinçle kendi dillerinde birşeyler söyleyerek zıplıyordu. Görevliler yanıma doğru gelip bana yardımcı olmak istediler ve çok güzel karşıladılar.
Paketleri dağıttık. Yurt görevlileri de çoK mutlu oldular bu duruma. Çocukların o an ki neşesi en soğuk duyguları bile harekete geçirecek kadar gerçekti.
Az önce sevinçle bağırarak zıplayan kız çocuğunun ne söylediğini çok merak etmiştim. Görevliye o kızla konuşmak istediğimi bana çeviri yaparak yardımcı olmasını rica ettim. Kızın yanına gidip
"Hediyeni beğendin mi?"
"Evet, hemde çok"
"Peki sen az önce ne söylüyordun?"
"Naval sözünü tuttu" dedi. Cümlesinin arasında Naval geçtiğini doğru anlamışım demek ki. Devam ettim
"Size ne söz verdi?"
"Melekler hediyelerini size sunacaklar demişti" dedi. Patron önceden gelip bunu ayarlamış demek ki. Bana tercüme yapan görevli onun buraya sık sık geldiğini, çocuklara gayet samimi yaklaşımını, saatlerce bahçede çocuklarla oynadığını anlattı. Patron gördüğümden daha derin bir adam ve onunla ilgili yeni öğrendiğim herşey beni biraz daha ona aşık ediyordu.
Her an bir güzel yanı daha çıkıyordu ortaya. Akşam oluncaya kadar yurttan çıkmadım. Bahçesinde oyunlar oynadık, çizgi film seyredip patlamış mısır yedik, akşam yemeğinde beraberdik ve akşamı dans ederek sonlandırdık.
Görevlilerle birlikte bütün çocukları yataklarına yatırdık. Vakit de iyice ilerlemişti. Sadece otele dönüp odama çıkıp uyumak istiyordum artık. Yurttakiler taksiye kadar bana eşlik ettiler ve defalarca teşekkür ettiler. Ben de onlara aslında benim de en az çocuklar kadar mutlu olduğumu anlattım. Hemen otele döndüm. Beşinci DVD yi izlemeye de puzzle ı tamamlamayada halim kalmamıştı. Çok sürmeden uyumuşum zaten.
Sabah ilk işim sözümü tutup kahvaltı ve ardından puzzle ve DVD izleyecektim. Önce kahvaltımı sıkı bir şekilde yaptım. Sonra puzzle ın başına geçtim ki az kalmıştı zaten. Fazla zaman almadan bitti. Muhteşem bir şelale resmi oluşmuştu. Çok etkileyici görünüyordu. Puzzle kutusunda resmi olur ve ona bakarak tamamlarsın normalde ama patron resimsiz bir kutuda göndermişti. Hem daha fazla zaman harcamış oldum hemde bitmiş hali bana sürpriz oldu. Herşeyi bu kadar en ince ayrıntısıyla düşünmeyi nasıl beceriyordu?
Kalkıp DVD yi izlemek istedim ama kapağın arkasında ki yazı dikkatimi çekti.
"İlk dansımızın müziğinin ait olduğu film" yazıyordu.
Heyecanla izlemeye başladım. Film çok etkileyici ayrıca çok duygusaldı ve ben bitene kadar ağladım. Birbirine aşık bir çift vardı. Kız ölmüştü ve kızın ardından erkeğin yaşadığı zorluklar anlatılıyordu filmde.
Beni çok zorlayan bir filmdi gerçekten.