Mutlu Çocuklar

1.9K 178 4
                                    

Uyandığım da öğle vakti olmuştu. Patronun bana aldığı telefonun sesine uyanmıştım. Hemen açtım telefonu.
"Hala uyuyor musun Prenses" çok neşeli gelen ses tonuyla konuşuyordu. Uyanıp ilk onun sesini duymak bile üzerimdeki rehavetten kurtulmama yetmişti.
"Uyandım, saat çok mu geç olmuş?"
"Evet, öğle oldu. Önce aradım açmadın ben de seni rahatsız etmek istemedim"
"Bilmiyorum uyumuşum bu saate kadar" dedim. Biliyordum aslında. Onu düşünmekten başım ağrımıştı ve ağrı kesici alıp uyumuştum.
"İyi yapmışsın benim küçük sevgilim. Sana birşey söylemem lazım"
"Dinliyorum canım"
"Bugün ve yarın işyerinde olamam lazım. Babam evde ben de tatilde olunca toparlamam gereken çok fazla iş var ama seni her fırsatta arayacağım" dedi. Aslında iyi olurdu. Beni bu yorgun yüzle görmesini hiç istemezdim. Ayrıca benimle tanıştığından bu yana işini de ihmal etmişti. Haklı olarak görevlerini yerine getirmesi gerekiyordu.
"Tamam Patronum. Sen işlerini hallet ben seni burda bekliyorum"
"İstediğin birşey olursa veya sıkılırsan beni mutlaka ara"
"Ararım, sıkılırsam parka giderim"
"Tamam, ben de bir an önce işlerimi halledip yanına gelirim. Şimdiden çok özledim seni"
"Ben de özledim seni. Hadi sen işlerinle ilgilen"
"SENİ SEVİYORUM"
"BEN DE SENİ ÇOK SEVİYORUM" dedim ve kapattık telefonu. Beni bu kadar sevmesi, konuşması, düşünceli davranışları bir kadının hayalini kurduğu AŞKtı.
  Birşeyler yemek gelmedi içimden. Hazırlanıp dışarı çıktım. Biraz hava almak bana iyi gelirdi. Yavaş adımlarla parka ulaştım. Ne kitap okudum ne de etrafımda dolaşan insanları fark ettim. Gözlerimi ileriye boşluğa dikmiş sadece Patronu düşünüyordum.
  Birden tam önüme düşen topla irkildim. Soluma dönüp baktığımda daha önce oyun oynadığım, arabanın camından el salladığım çocukların bana doğru koştuğunu gördüm. Onların bu sevinçli hali yüzümü güldürmeyi başarmıştı. Hemen kalkıp çimlerin üzerinde yalın ayak onların oyununa katıldım. Saatlerce bir çok oyun oynadık. Yerlerde yuvarlandık.
  Bütün çocukların zihinleri çok temizdir. Büyükler gibi düşünemezler asla. İçlerin de hiçbir art niyet oluşamaz. Konuşup anlaşmamız gerekmeden saatlerce oynayıp gülebiliyorduk. Dünya da iyi ki çocuklar var da çıkarsızca mutlu olabiliyoruz.
  Oynamaktan yorulmuştuk artık. Çimlere uzandım. Çocuklarda yan taraflarıma dizilip uzandılar. Saydım, 8 tane çocuk vardı. Cinsiyetlerine dikkat etmedim çünkü onlar çocuktu ve çocuklara cinsiyet ayrımı yapılmasından hoşlanmıyordum. Bana göre dünya da yaşayan üç bölüm insan vardı. Kız- Erkek-Çocuklar.
  Gökyüzü ve kuşları seyrediyorduk hep birlikte. Birden aklıma güzel bir dikir geldi. Ben ayağa kalktım ve onlara Türkiye ve Melek dedirtmek için uğraştım. Sonunda hep bir ağızdan söylemeyi başardılar. Cebimden telefonu çıkarıp videoya kaydettim.
"Türkiye Melek l love you" bir söyleyip bir alkışladılar. Hep birlikte toplanıp sayısız pozda selfie de çektik tabiki. Vakit geçmişti artık. Hepsini tek tek öptüm ve sarıldım. Onlar evine ben de otelime döndüm. Kafamda ki karışıklığı neredeyse tamamen unutmuştum. Çocuklarla o kadar güzel eğlenmiştim ki.... Diğer yandan da çok yorulmuştum. Haliyle yemek yemeden uyudum.
  Sabah felaket bir baş ağrısı ve mide bulantısıyla uyanmıştım. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım soğuk suyla. Kendime gelmiştim biraz da olsa. Dün parkta vaktin nasıl geçtiğini anlamamış ve kendimi çok yormuştum sanırım. Her zaman çantamda olan ağrı kesicinin bitmiş olduğunu fark ettim. Aceleyle aşağı inip resepsiyon görevlisinden en yakın eczanenin yerini öğrendim. Hemen gidip durumuma en uygun ağrı kesiciyi alıp odama döndüm. Bir tanesini de yutup yatağıma uzandım. Çok sürmeden neyse ki rahatlamıştım ama hiç birşey yapmak gelmiyordu içimden. Kumandayı elime alıp akşama kadar tembellik yapıp dinlenmek istedim sadece. Telefon çaldı tabiki arayan Patrondu.
"Melek" yine cıvıldayan neşeli ses tonuyla
"Efendim tatlı prens"
"Nasılsın? Merak ettim seni"
"İyiyim, hemde çok iyiyim. Sen nasılsın?"
" sesini böyle güzel duyunca ben de iyiyim"
"Yarın geliyor musun?"
"Evet, sabah hazır ol. Kahvaltıdan önce alacağım seni"
"Tamam bekliyorum seni. Şimdilik hoşçakal"
"Hoşçakal küçük sevgili" dedi ve kapattık. Neyse ki sabah saatlerinde aramamıştı da o rahatsız ses tonumu duymamıştı. Akşam yemeğine inmek istememiştim fakat iki gündür de aç olduğumun farkındaydım. Yarın da hayatımın en güzel hediyesi aşkımın sahibiyle buluşacaktım. Biraz yemek yiyip kendime gelmem lazımdı. Yemeğimi odama istedim ve televizyonun karşısında kendimi zorlayarak yedim. Ancak yarım porsiyon kadar yemiştim ve devam edemiyordum. Tabakları kapımın dış tarafına koyup kapattım. Yarın giymek istediğim kıyafetlerimi çıkardım. Çantamı kontrol ettim. Sabaha herşeyim hazır olmasını istiyordum. Duşumu da akşamdan alıp uyudum. 

Aşk'a Seyahat ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin