Cebinden bir telefon çıkarıp resimleri açtı ve bana uzattı.
"Bak o burdayken bunları çekmiş" dedi. Elime alıp baktım ki çocuk resimleri ve aralarında gülümseyen canım Ablam çok mutlu görünüyordu. Çocuklarla kaydettiği video da vardı. Çok güzeldi.
Bir süre sonra ben uyumuştum. Uçağın iniş anonsuna uyandım. Naval heyecanla pencereden dışarıyı seyrediyordu. Belli ki hala uyumamıştı. Uçaktan inip hemen bir taksiye bindik. Ben önce eve gideriz diye düşünürken Naval
"Önce Melek' e gidelim" dedi. İlk onu görmek ona kavuşmak istiyordu haliyle. Merak içindeydi.
"Tamam..." dedim. Taksi şoförüne bizi mezarlığa götürmesini söyledim. Ulaşana kadar konuşmadı. Ellerini ovuşturuordu ve fazlasıyla gergin olan halini yansıtıyordu bana. Mezarlığa ulaştığımızda şoföre bizi beklemesini söyledim. Arabadan indim ve Naval'ın inemediğini fark ettim. Ağlayan gözlerini elleriyle kapatmış kapısını açamıyordu adeta. Bekledim bir kaç dakika ve gerçekle yüzleşmesi gerektiği için kapısını açıp yüzündeki ellerini çektim. Gözlerine kararla bakarak
"Gel hadi, uzakta değil!" dedim. Ellerinin titrediğini hissediyordum. Yavaşça indi arabadan. Koluna girip ilerletmeye çalıştım onu. Ayakları adım atmakta zorlanıyordu. Gerçekle yüzleşecek olmak ve Melek' in orda toprak altında olduğunu bilmek yıkıyordu hatta parçalıyordu onu. Zor da olsa ilerledik ve görünüyordu mezar. Görünce hemen
"Orada ki değil mi? Beyaz güller var.." dedi. Ağlayarak koşup sarıldı toprağa. Ablamın isteği üzerine mezarının etrafına beyaz güller dikmiştim. Naval da güllerden tanımıştı onu. Gülleri görünce daha fazla yıkılmıştı sanki. Hiç birşey söylemeden toprağa sarılmış bağırarak ağlıyordu. Yanına gitmedim bir süre. Ağlayıp içini boşaltmasını bekledim. Beklediğim süre içinde sakinleşmeyince yanına gidip ona sarıldım ve yüzüne yapışan toprakları elimle temizledim. Bana
"Seza, ben buna nasıl alışırım? Nasıl kabullenirim" dedi.
"Alışırız, kabulleniriz emin ol. İnan ki yaşasaydı sadece acı çekecekti. " dedim.
Bana öyle sıkı sarıldı ve ağlamaya devam etti ki kalbinin hızla çarptığını fark ediyordum.
Bua arada taksi şoförü gitmem gerek gibi bir ifade kullanarak saati gösterdi. Haklıydı, çünkü zamanın nasıl geçtiğinin farkında değildik. Ben de şoförden yardım istedim ve Naval'ı kollarından tutup ayağa kaldırdık. Gitmek istemiyordu gözü arkada kalıyordu. Ona
"Yarın tekrar getireceğim seni söz" dedim. Ağlayan Naval yürümeye çalışırken ölü bir bedendi adete. Zor da olsa taksiye döndük ve evimize doğru ilerlemeye başladık. Ona yol boyunca sarıldım. Omzumda ağlıyordu, içim parçalanıyordu.
Nihayet eve ulaştık. Ben Naval' ı indirdim. Şoför de valizleri kapımızın önüne bıraktı. Zile bastım......
Açan annemdi ve banam da arkasındaydı. Bizi o halde kapıda görünce ikisinin de gözleri yaşla doldu. Naval' ın diğer koluna annem girdi ve salonun koltuğuna yavaşça oturttuk. Babam valizlerimizi içeri aldı. Annem Naval' ın önüne dizleri üzerine oturup onuzlarından tuttu. Gözlerinin içine baktı önce, sonra ona
"Ben annenizim " dedi. Naval bunu duyunca sıkıca sarıldı anneme ve ikisi de ağladı. Babam
"Ben de babanızım" dedi ve onlara sarıldı. Birkaç dakika sonra babam
"Hadi kalkıp ona yemek yedirelim" dedi. Annem hemen bir servis tabağında birkaç atıştırmalık getirdi ve yemesini istedi. Bir kaç lokma yiyen Naval bize dönüp
"Odasını ve yazdığı defteri görmek istiyorum izin verirseni?" dedi. Annem
"Tabi, sağ koridorda soldan ikinci beyaz kapı" dedi. Ben de
"Defter çantamda hemen getiriyorum " dedim. O odaya doğru ilerlerken ben de defteri verdim eline. Kapıyı açıp onu içeri buyur ettim. Odanın ortasında duran valizi görünce tek eliyle ağzını kapattı. Ona
"Valizin iç kısmında ki küçük gözde sana yazılmış bir mektup var" dedim ve kapıyı kapattım. Melek' le yalnız kalması gerektiğini düşündüm. Vakit akşamdı artık. Biz de salonda annem ve babamla orada ablamın Yeni Dünyasında yaşadıklarını konuşmaya başladık. Ara ara Naval' ın yüksek sesle ağladığını duyduk ama onu hiç rahatsız etmedik. Biz salonda, Naval Melek'in odasında sabaha kadar oturmuştuk. Annem ve babam koltukta uyuya kalmışlar, ben merak içinde Naval,ın çıkmasını bekliyordum. Kalkıp kahvaltıyı hazırladım ve annem babam da kalktı. Naval hala çıkmamıştı fakat sesi de gelmiyordu. Uyumuş olabilir mi diye kapıyı araladım. Gördüm ki valizde ki eşyaları çıkarmış, defter ve mektup bir elinde, diğer elin de Melek' in tişörtüyle yatakta uyumuştu. Rahatsız etmeden çıktım odadan. Onu vücut olarak da ruhen de yoran günler geçiriyordu. Uyuyup dinlenmesini istedim. Aşkları Melek' in kısa ömrüne fazla gelmişti. Seven birinin arkasında bu kadar sevgi dolu bir insanı bırakması ne büyük acıydı. Melek olacakları tahmin etmiş olmalıydı. Ona kıyamamıştı fakat biz haber vermiştik. İçimden söylemeseydik diye geçirmedim desem yalan olmazdı. İyi mi yaptık kötü mü artık ben de bilemiyorum.
Öğle saatine yakın yavaşça çıktı odadan. Gözleri kızarmış ve haliyle şişmişti. Yavaş adımlarla salona geldi. Sessiz ve düşünceli halde. Annem
"Sana hemen yemen için birşeyler getireyim" dedi. Başını salladı sadece. Sakinleşmişti biraz ve o mektup da her ne yazıyorsa ona iyi gelmişti. Babam derin düşünceler içinde izliyordu onu. Naval'ın gözü yerde ne tepki ne de ses yoktu. Donuk ifadesi ve yorgun hali yaşadıklarının onu ne kadar etkilediğini anlatıyordu.
Annem masaya getirdiklerini bıraktı.
"Hadi gel oğlum" dedi. Sessizce kalkıp sandalyeye oturdu. Çatalı yavaşça eline aldı. Hiç hali yoktu ama yemeye çalıştı. Gözleri masadaydı, iki lokma aldı ve durdu. Ağlamaya başladı tekrar. Bize bakıp
"Masanızda hep birlikte keyifle yemek yemeyi çok isterdim" dedi. Bizim de gözlerimiz ıslandı haliyle, bir cevap veremedik. Biz de isterdik tabi ki.... O haliyle yemeye devam etmeye çalıştı. Ancak yarım porsiyon gelirdi yedikleri. Kalkıp yanımıza geldi ve oturdu.
"Ben en iyisi onu bir kere daha ziyaret edip döneyim. Ailem de merak içinde. Ona ait birkaç resim ve hatıra olarak tişörtünü almam mümkün mü? " dedi. Ben de kalkıp omzunu sıvazladım elimle.
"Alabilirsin, ne zaman gelmek istersen de kapımız sana hep açık olacak" dedim. Elimin üzerine elini koyup başını salladı.
"Seza, sen bana yardımcı olur musun?"
"Olurum, zaten sana uçağa kadar eşlik edeceğim"
"Teşekkür ederim. Burda kaldıkça daha kötü olacağım. Evinizin her yerinde kokusu saklı. Varlığını hissediyorum" dedi. Annem babam ve ben arabamıza kadar eşlik ettik ona. Çantasını bagaja koyarken babam
"Senden özür dilerim Naval. Belki de sana ulaşmamalıydık. Bir karar verdik ve yerine getirdik ama seni bu halde görünce sorguladım kararımı. Bilmiyorum şu anda sana ne söylemem gerektiğini ama yine de kızıma orda sahip çıkıp onu üzecek en ufak birşey yapmadığın için teşekkür ederim" dedi. Annem ıslanmış gözleriyle ona bakıyordu
"Kızıma gösterdiğin sevgin ve ilgin için çok teşekkür ederim. Yaşasaydı çok mutlu ederdin onu eminim bundan. Hayattaki bu zorlu sınavımız umarım bizi olgunlaştırmaya sebep olur. İçindeki yangın bizim de içimizde. Sende aşk acısı bizde evlat ve kardeş acısı sadece isimleri farklı. Metanetli ol ve hayatına devam etmen için güzel sebeplerin olduğunu unutma" dedi. Annemin sözlerinden sonra Naval anneme sarıldı
"Onu kaybetmiş olmak çok zor ama bundan sonra beni tek teselli edecek olan onunla yaşadıklarım ve ne olursa olsun bitmeyecek sevgim " dedi. Babam
"Ailene selam ilet. Konuğumuz olarak onları da ağırlamak isteriz"
"Tekrar mutlaka geleceğim" dedi ve çıktık yola.
Mezarlığa ulaştık ve hızlı adımlarla Melek' in yanına gittik. Naval kenara oturup mezar taşına bakarak
"Melek, benim küçük sevgilim. Sana asla veda etmeyeceğim. İçimde ki aşkın hiç bitmeyecek. Yanında olamamak, ellerini tutamamak, gözlerine bakamamak duygularımı değiştirmeyecek inan bana. Mektup da bana yazdıklarını yapamam en azından şimdilik" dedi ve ağladı. Mektup da neler yazdığını çok merak etmiştim fakat o Naval' a özeldi ve onda kalmalıydı. Melek' e veda etmedi. Bir süre sonra onu kaldırıp
"Gidelim, uçak saatin geldi" dedim. Mezar taşını öptü ve ayrıldık ordan. Havalimanına ulaşana kadar sessizce süzüldü gözlerinden yaşlar. Elinde Melek' in tişörtünü koklayarak ağlamaya devam etti sürekli.
Havalimanına ulaştık. Onu bekleme koltuklarında bırakıp işlemlerini yaptım. Vedalaşma vakti gelmişti artık. Bana
"Paramparça geldim buraya. Aynı halde de dönüyorum. Onu ben çok sevdim sana tek söyleyebileceğim bu" dedi ve sarıldı. Çıkış kapısına doğru hızlı adımlarla ilerledi. Kime kızabilir kimden hesap sorabilirdi ki?
Bu hikaye bitmişti artık. Mutlu son olmasını hepimiz isterdik ama yapabileceğimiz birşey yoktu. Naval ve Melek aşkı ebediyyen beyaz güllerle çevrili mezarlığa gömüldü.
YAZARDAN
Naval altı ay sonra daha toparlanmış halde ailesiyle tekrar Türkiye' ye geldi. Aileler tanışıp güzel bir dostluk kurdular. Melek' in ailesi de geçen zamanla Naval' ın ailesini ziyaret etti. Bahçede ki beyaz gülleri görünce duygulu anlar yaşandı. Kaldığı otele gidemediler ama Melek ve Naval'ın aşkına şahitlik eden şelale ve ağaçların olduğu yerleri gezdiler.
Zamanla duruma alıştıkar ve yıllar sonra bir çok muhabbette Melek' in ismi dahi geçmiyordu. Naval sene de bir mutlaka ailesiyle ziyarete geliyordu. Melek'in ondan istediğini yapamadı. Hiçbir zaman evlenmedi. Ömrünün sonuna kadar Melek'le evliymiş gibi yaladı ve hayatına kimseyi sokmadı. İzledikleri filmleri ve dinledikleri şarkıları birdaha asla açmadı. Her ölüm yıldönümünde çocuk esirgeme kurumlarına Melek adına bağışlar yapıp eğlenen çocukları izledi. Aradan geçen beş yıl sonu da Melek adında bir çocuk esirgeme kurumu açtı.
Bir daha ki bölümlerde Mektup ve kitapta saklı kalan ayrıntılar var. Okuyanlara çok teşekkür ederim.