Istanbul
Ali;Trenin durduğunu hissettiğimde yavaş yavaş gözlerimi açtım. Başımı kaldırdığımda Selin trenden inmek üzereydi.-Adını nereden biliyorsun demeyin biletten gördüm- Hemen kalkıp yanına gittim ve omzundan tutarak durdurdum.
A: Selin!
S: Selin mi?! Sen benim adımı nerden biliyorsun be!?
A: Şey biletden gördüm. Neyse..eğer kabul edersen ben sana bir kahve ısmarlamak isterim. Yani özür dilemek için.
Biraz düşündü.
A: Eğer açsan yemek de ısmarlayabilirim, çünkü benim midem sırtıma yapıştı.
S: Bak işte buna hayır demem.
Yüzünü kocaman bir gülümseme kaplayınca gamzeleri ortaya çıktı. Koca gözleri gülünce hafifçe kısılıyordu.
S: Ee hadi!
A: Ha tamam. Şey bavulumu alayım...
Hızla koca adımlar atıp bavulumu aldım ve Selin'in yanına döndüm.
A: Hadi gidelim.
Fakat trenden indiğimizde beni bir sürpriz bekliyordu.
T: Alişş!
Hızla boynuma atlayan bir Tuğçe'yle karşı karşıya kalmıştım.
A: Tuğçe!
Bende bavulu yere koydum ve sıkı bir şekilde sarıldım. Sarılmayı bırakınca Emre ve "Didem"i fark ettim.
A: Sizin ne işiniz var burda?
E: Ee kardeşim İzmir'den dönüyor ilk biz karşılayalım dedik.
Kocaman gülümsedim.
A: Iyi yapmışsınız.
O sırada arkadan çekingen bir şekilde Didem öne çıktı.
D: Hoşgeldin.
Ona da sarıldım.
A: Sende hoş geldin.
İlk başta biraz şaşırsa da o da bana sarıldı.
D: Özlemişim.
(Biraz yalakalıkta fayda var)
A: Bende.
Sarılmayı bırakıp elini yanağıma koydu ve dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.
D: Mavi gözlerini de özlemişim.
Sonra diğerlerine döndüm. Elimi Emre'nin omzuna attım.
E: Ee akşam yaparız dimi bir şeyler?
A: Ya valla bilemicem. Neyse..
Tam Selin'le tanıştırmak için döndüğümde çoktan gitmiş.
A: Aa!
E: Noldu?
A: Yok...yok bişey..
T: Hadi gidelim!
A: Tamam.~
Selin;
Bavulumu sürükleyerek hızlı adımlarla taksi arıyordum. Adını dahi bilmediğim bir adam tarafından canım yakılmıştı. Ayy.. ne can yakması be. Yine saçmaladın Selin! Tanımadığın bir adama trip atacak halin yok heralde.
S: Ayh! Sanki bir daha çıkacak karşıma!
Elim cebime kaydı ve telefonumu çıkardım. Zamanlaması mükemmel olan annem de eş zamanlı beni arıyordu. Hemen telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.
S: Anne!
Sesim neşeli ve heyecanlı çıkmıştı.
G: Kızım! Canım kızım! Geldin mi? Biz sana araba yolladık.
O sırada gözüm tanıdık olan bir plakaya takıldı.
S: Gördüm. Gelmiş.
G: Hadi bin arabaya sağ salim eve gel. En sevdiğin yemeği yaptım.
S: Sarma!!
G: Evet!
S: Gelmek için sabırsızlanıyorum!..
Kafamı sağa sola sallayıp hayal dünyamdan gerçek hayata döndüm. Şu an evde muhtemel olarak yas tutuluyor. Ve babamın adamları yine iş başında abimin kanını yerde bırakmamak adına çabalıyor. Geçen taksiyi durdurmak adına elimi sallıyorum ama pek bir faydasını göremiyorum.
S: Off!
Bir kaç takside şansımı deniyorum ve hiçbiri durmuyor. En sonunda biri duruyor ve taksiye atlıyorum.
- Yılmazlar Konağı.
Taksici bana aynadan imalı bir bakış attı. Camı açtım ve özlediğim o İstanbul kokusunun ciğerlerime dolmasına izin verdim.
S: Özlemişim be.
X: Uzun zamandır yoksunuz sanırım.
S: İki ay oldu. Burayı çok çok çok seviyorum.
X: Ee İstanbul burası bacım. Sevilmez mi?
S: Sevilir tabi ya.
Camdan dışarıyı öyle uzun süre izledim. Etraf artık tanıdık gelmeye başladı. Varmıştık. Taksiciye ücreti verip arkadan bavullarımı aldım. Dönüp yas havasındaki eve baktım. Sert bir şekilde yutkunup eve doğru yürümeye başladım. Kapıyı çaldım ve kapıyı Songül açtı.
So(songül) : Hoşgeldiniz Selin Hanım.
S: Hoşbulduk. Annemler yok mu.
So: Onlar abinizin mezarlığını ziyarete gitti. Ablanız da Mega'da. (MEGA: Ünlü bir moda atölyesi/şirket)
S: Hm. Peki. Ben eşyalarımı yerleştireyim. Songül sen de o sırada bana yiyecek bir şeyler hazırlar mısın? Çok açım.
So: Tabii Selin Hanım.
S: Ha bu arada. Bana bir daha Selin HANIM deme.
So: P-peki Selin Hanım.
Güldüm.
S: Selin. Bundan sonra Selin.
Yine gülümsedim. Sonra merdivenleri çıkıp odama gittim. Fakat içeri giremedim.
S: Songül!
So: Efendim!
S: Benim kapım niye kilitli!?
Sonra Songül de yukarı çıktı.
So: Ben size söylemeyi unuttum.
S: Neyi?!
So: Sizin odanız artık orası değil. Şurası.
Parmağıyla abimin odasını gösterdi. S: Neden?
So: Bilmiyorum. Zafer Bey'in talimatı.
S: Songül sen benimle dalga mı geçiyorsun?!!
So: Üzgünüm.
S: Songül ben o odada nasıl kalırım?!! Allah kahretsin ya!!
O sırada kapı çaldı ve Songül kapıyı açmaya gitti.
S: Ya bu eve ilk geldiğim günde bile beni rahat bırakmıyorlar ya!!!
Z(Zafer): Noluyor burda? Selin n'oldu? Niye bağırıyorsun?
S: Ya daha n'olsun?! İlk günden mi düştünüz peşime? Allah sizi kahretsin! Ben gidiyorum.
Z: Nereye?!!
S: Bir yere değil merak etme! Mega'ya !!
Bavulumu da alıp evden sinirli bir şekilde çıktım.Ali;
Didem beni öpmesine rağmen dudaklarımda hala Selin'in tadı vardı.
E: Başkan geldik.
A: Vay canına. Gerçekten burada mı işe başladı Nazlı?
E: Evet oğlum.
A: Eee kimin ablası! Hadi gidelim!
Heyecanlı bir şekilde ablamı aramaya başladım. Bulduğumda arkası dönük bir şekilde biriyle konuşuyordu.
N: Tamam sen yeni kızla görüşürsün ona göre ayarlar.
Arkadan ellerimle gözlerini kapadım.
N: Savaş sen misin?
Hızla ellerimi çektim.
A: Savaş kim ya?
N: Alii!!
Hemen boynuma atladı.
N: Döndün!!
A: Döndüm dönmesine de, O Savaş kim bakalım?
N: Ya anlatırım sonra. Benimde işim bitti. Hadi çıkalım.
A: Hadi.
O sırada tanıdık bir ses geldi kulağıma.
S: Tabi tabi neden olmasın.
Bu mucize gibi bir şeydi.
A: Abla-
N: Şşt! Öyle herkesin içinde abla deme!
A: Tamam tamam. Şey benim acil bir işim çıktı. İki üç saat sonra gelirim.
T: A-a! Ne o öyle iki dakika da işin çıktı!
A: Anlatırım sonra. Hadi görüşürüz. N: Görüşürüz.
Selin uzaklaşmak üzereyken hızla yakaladım.
A: Selin!
S: Hı! Yine mi sen?
A: Özür dilerim.
S: Sen beni takip mi ettin?
A: Hayır. Ablam burada çalışıyor. Onun için geldim. Ama kader yine yollarımızı kesiştirdi.
S: Ne söyleyeceksen söyle oyalama beni.
A: İşin var mı? Yani eğer işin yoksa sana bir öğle yemeği ısmarlamak isterim. Özür amaçlı.
Biraz düşündü.
S: İyi pekâlâ.
Yes!
S: Anlamadım.
A: Ha? Ben..onu..içimden dicektim..
S: Neyse neyse. Hadi çıkalım.
A: Tamam.
Selin çantasını aldı ve ablasına veda etti. Sonra da Mega'dan çıkıp öğle yemeği yiyebileceğimiz bir restoranta gittik. Siparişlerimizi verip yemeğin gelmesini bekliyorduk. Selin'e elimi uzattım.
A: Ali.
S: Selin. Ki zaten biliyorsun. Memnun oldum, Ali.
A: Bende. Ee son durum ne?
S: Son durum?
A: Affettin mi?
Güldü. Yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan konuştu:
S: Affettim.
Bende güldüm. O sırada yemekler geldi.
A: Afiyet olsun.
S: Saol.
A: Bir şey daha soracağım.
S: Sor.
A: Mega'da ne işin vardı.
S: Benimde ablam orada çalışıyor olamaz mı?
Güldü.
S: Bir de yeni işime orada başlayacağım.
A: ?
S: Modacı olarak.
Şaşırdığımı belli edecek şekilde gözlerimi büyüttüm.
A: Vay canına. Ben çok şaşırdım.
Yemeğimizi yemeye devam ederken telefonum çaldı. Arayan babamdı.
A: Alo baba.
H: Ali neredesin?
A: ***** Restoranttayım.
H: Tamam. Şimdi karşındaki masaya bak.
A: Baktım.
H: Eğer orada iki tane takım elbiseli adam varsa çık ordan! Hemde hemen!
A: Varda ned-
Tam soracakken adamlardan biri ceketini kaldırıp belinde duran silahı gösterdi.
H: Zaferin adamları onlar!! Hemen çık ordan!!
A: HASSİKTİR!!Bölüm Sonu
Hikayem 60 okunmayı geçince bölümü daha fazla bekletmeyeyim dedim. Umarım beğenmişsinizdir.♥
Sınır: 10 Vote
5 yorum

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak AŞK // ALSEL (+18)
FanfictionÖlümle yaşam arasındaki çizgide yaşanan bir aşk... Aksiyon, Aşk, Tutku... Yaşamak mı? Ölmek mi?