Bu bölümü Rabiasenocak61 ve muvahide_nur_ ' a ithaf ediyorum.
🌙🌙
Ertesi günlerde doktorumun dediği gibi kusmalarım tamamen kesildi, ama mide bulantım yine benimleydi.Kokulara karşı hassasiyetim de..Öyle ki Ensar gelir gelmez duş almak zorundaydı çünkü çok feci hastahane kokuyordu.Yani hassas burnuma göre tabi, normal Lina'nın böyle bir düşüncesi olmadı hiçbir zaman.Aksine hep kendine has bir kokusu var gibime gelir ve hoşuma giderdi, bebeğimiz benimle aynı fikir de değil demek ki.Yapacak birşeyimiz yok, o ne derse o, şimdilik tabi.
Günlerim, gündüzleri Zehra ve Esma annemle geçiyor, akşamları Ensar'la.
Zehra ile birlikte hergün kitap okuma çalışması yapıyoruz.Benim eksik olduğum konu çok olduğundan beraber özel derse başladık, bazı zamanlar Esma annemin de katılımıyla.Siyer okuyoruz, tefsir okuyoruz ve yeni öğrendiğim Kur'an okuyuşumu ilerletiyoruz Allah'ın izniyle.
Bebeklerin anne karnında işitme duyuları 28.haftalarında tamamlanırmış.Bende o süreye ulaşana kadar Kur'an okuyuşumu seri ve yanlışsız okuyabilme düzeyine getirmek istiyorum ki, hergün bebeğime düzenli miktarda okuyabileyim.
Tam işitmediğini bilsekte, şimdiden Ensar'da ben de ellerimizi karnıma koyarak onunla konuşuyor, birşeyler anlatıyoruz zaten.İlk olarak dokunma duyuları gelişirmiş bebeklerin. 24. Haftalarında tamamlansa da bu gelişim, hissederlermiş dokunulduğunu.Duyusu geliştikçe dokunduğun yere el ya da ayağıyla vurarak tepki dahi verirmiş.
Bir yandan da çocuk gelişim kitapları okuyorum ki, ne yapacağımı nasıl davranacağımı az çok bende bileyim.
Gün bitipte akşam olduğunda, haftada dört akşam yürüyüş yapıyoruz Ensar'la.Diğer günlerde ya dini film izliyoruz beraber, bazen de anlatıyor öyle..Kendinden, hayattan, İslam'dan..Susuyor ve dinliyorum onu saatlerce.
Odam da ellerim karnımda düşüncelere dalarak, pencereden dışarıyı izliyorum.Daha doğrusu bakıyorum sadece, görmüyorum.Önceden de çok düşünürdüm, ama artık içimden düşndüklerimi duyuyor sanki bebeğim, bir nevi onunla konuşuyorum gibi.Doğduktan sonra içimdeki yalnızlığa zor alışacağım galiba, düşünürken bile onunla konuştuğumu hissettiğime göre.Ama bir yandan da elime almış olacağım, bakacağım, göreceğim neye benzediğini, koklayacağım cennet kokusunu..Bunlarda ayrı güzeller..
İnşallah Rabbim, hayırlısıyla o günleri nasip et..
Pencereden Zehra'nın geldiğini görünce aşağı indim, zile basmadan kapıyı açtım.
"Selamünaleyküm, gözün yollarda beni mi bekliyordun?Biliyorum beni çok sevdiğini ama bu kadar belli etme."
"Aleykümselam, bulmuşum bunca zaman sonra seni niye belli etmeyecekmişim?Gaza getirme beni çıkarım sokağa 'seviyorum ulan bu kızı' diye bağırırım."
"Ayy ne güzel olurdu..Ama yok Ensar eniştem kıskanır sonra, uğraşamam onunla."
Her gelişindeki gibi şakalaşmalarımız ve kahkalarımızla girdik içeri.
Ah bu kız, çok şükür ki var.Yoksa kim renklendirecekti hayatımı.
Önceden yaşamadığım için ihtiyacını da duymuyordum bir arkadaşın, dostun, kardeşin..Ama şimdi?Onca sene yalnız nasıl yaşamışım diyorum.Her insanın misyonu farklıymış hayatında, hepsine ihtiyaç duyuyormuşsun bir yerde.
Bizim bu durumumuzdan en çok memnun olan da Ensar'la Bilal.Onlar beraber büyüyüp beraber okuyup, bugünlere birlikte gelen iki çok yakın arkadaş olduğundan, bizim de samimi olmamızdan hoşnutlar.Böylece aileler olarak görüşüp, birşeyler yapabiliyoruz, ikisi de işlerinde çok meşgul olduğundan başka türlü çok bir araya gelemiyorlar.Bilal inşaat mühendisiymiş.Aslında aynı bölümü okumak istemişler ama birinin çizim sevdası diğerinin de doktorluk sevdası ayırmış yollarını.Tabi hiçbir zaman kopmamışlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HURMA AĞACI
Duchowe"Hurma ağacı." "Efendim?" "İsminizin anlamı diyorum, hurma ağacı." "Ah, evet.Babannem koymuş. Bana bıraktığı en büyük miras benim için.İsmimi çok seviyorum.Ama ailem ve arkadaşlarım Buğlem ismimi kullanır.Lina'yı kullanan sadece babannemdi onu da ka...