Ezgi tavsiyesi : Ömer KARAOĞLU - Ne zaman?
🌙🌙🌙
Hangi iklimdeyim şimdi? Neredeyim? Kiminleyim? Hangi ânın içinde sıkışıp kalmışım? Gidemiyorum yine bir adım geri. Zorluyorum bazen zamanı, akmasın istiyorum. Geçmesin. Dursun tam o an. Ama ya o an, en acılı anım olursa diyorum sonra kendime. Ya acıdan ölecekmişim gibi hissettiğim bir anda durursa zaman? Ne yaparım o zaman?
Hemen bir ayet beliriyor zihnimde, yankılanıyor beynimde; "İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir." (İsra Suresi, 11. Ayet).
Böyleyiz işte. Neyi isteyeceğimizi bile bilemeyecek kadar cahil, bencil, nankör, aceleci.
Senin çok mutlu olup, 'durmasını istediğin' ânın içinde, bir yerlerde bir Müslüman bacın zalimler tarafından zulme, tecavüze uğruyorda olabilir. Kesinliğe yakın bir ihtimal.
Ey dünya! Nasıl sabrediyorsun bunca zulme? O zalimleri yerin dibine sokmadan, denizinle boğmadan nasıl durabiliyorsun? Sende zorlanıyorsum değil mi? Dişlerin kamaşıyor zalimleri yok etmek için. Altın üstüne gelsin istiyorsun değil mi? Merak etme, büyük gün yakın.
Siz ey yıldızlar! Yağmur gibi yağmak için dünya üzerine ân kolluyorsunuz değil mi? Büyük emri dört gözle bekliyorsunuz. Ne zulümlere, ne günahlara şahit oldunuz. İnsanların küfür aracı oldunuz, siz de az zulme uğramadınız. Ama merak etmeyin ve bekleyin. Medet umdukları yıldızlar başlarına taş gibi yağdıkça anlayacaklar gerçekleri. Geç olacak ama anlayacaklar. Siz hakkınızla doldurun yalnızca vadenizi. Görevinizi layıkıyla yerine getirin milyar yıllardır olduğu gibi.
İzlediğim gökyüzünden indirdim kafamı önümdeki kağıda baktım. Ve aldım elime en yakın arkadaşımı, kalemimi. Biraz da kağıda döktüm içimi. Ölene kadar konuşsam, hakkı haykırsam sağır kulaklara, yine de az gelecekmiş gibi. Yetmeyecek. Sapıklığın, sapkınlığın bir türlü sonu gelmeyecek. Ta ki büyük güne kadar. İşte o zaman, işte o zaman 'hak' yerini bulacak. 'Where is the adalet' diyenler tahayyül edemeyecekleri bir adaletle karşılaşacak. Anneler bebelerinden kaçacak, hamileler olduğu yerde düşük yapacak. O gün, kimse bir adım kaçamayacak. Şu içime konuştuğum kadar yazsam, yazdığımın kaç katını yazmış olurdum. Daha çok insana ulaşır, daha çok gerçeği anlatırdım. Bu yazı ki konum, tesetürdü. Ve ben bu konuda ağzıma kadar doluydum. En iyisi yazmaya başlamaktı.
"Bismillahirrahmanirrahim.
Her işin başı da sonu da O'nun adıyla.
Her iş O'nun için.
O'nun dini, kitabı, varlığını haykırmak tek hedefim.
O Rahman. O Rahim.
O benim Rabbim ve benim yaşamım ve ölümüm yalnız O'nun için.
Bu yazacaklarımdan rahatsız olacak olanlar kusura bakmasınlar, benim yazdıklarımı beğendirmeye çalıştığım yegane kişi yine O'dur. Ben bile rahatsız olabilirim yazdıklarımdan ama O, olamaz.
Kalemimin sahibi O'dur.
Dolayısıyla beğenmesi gerekende O'dur.
Kardeşlerim! Laf olsun diye değil, O bizi kardeş ilan etti diye. Bizi birbirimize, bir evin tuğlaları gibi bağlı kıldı diye. Söyleyeceklerim kendim değil yine sizin için.Örtünün.
'Ey iman edenler, iman edin' diye buyuruyor ya Rabbimiz yüce kitabında hani,
Ey örtülü hanım kardeşlerim, örtünün!
Süs için değil, süslenmek için değil.
Aksine süslerinizi gizlemek için örtünün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HURMA AĞACI
Espiritual"Hurma ağacı." "Efendim?" "İsminizin anlamı diyorum, hurma ağacı." "Ah, evet.Babannem koymuş. Bana bıraktığı en büyük miras benim için.İsmimi çok seviyorum.Ama ailem ve arkadaşlarım Buğlem ismimi kullanır.Lina'yı kullanan sadece babannemdi onu da ka...