***
Aşk sonsuz bir varlıktı o an. Bir adamın kalbini çarpıtmak ne kadar zorsa bir kadını hissetmekte bir o kadar güçtü, fakat birbirlerine yapışmış bedenler bu zorlukların üstesinden gelmişti yıllar önce. Aşkları ilk günkü kadar saf ve tazeydi. Tek bir solukla bile yıkılabilecek duvarlar artık daha sağlamdı. Üstelik koca ağaçta iki tane meyve dahi vermişlerdi. Tek sorun bunun farkına varmalarıydı. Uçan küllerin bir gün bir araya gelebilecekleri kimsenin aklına gelmiyordu. Onların bile...Betül duyduğu kokuyla geçmişin kanatlarında can bulan anılara daldı bir an. O kahverengi gözlerin her bir detayında kendini bir an daha kaybetti. İçinde hafif ama buruk bir acı belirince farkına olmadan yüzünü buruşturdu. Özlemişti bu adamı. Onunla geçirdiği her anı tekrar yaşamak isterdi fakat çocukları için bazı şeylerden feragat etmeliydi. O tehlikeli ve umursamaz bir adamdı. Göz göre göre ne kendini ne de çocuklarını ateşe sürükleyemezdi. Ellerini, kendisine yaslanan adamın göğsüne koyup tüm gücü ile itmek istedi. Başaramadı. Güçsüz olmasına bir kere daha lanet etti. Hamza'nın güçlü kollarına hiç bir zaman engel olamayacaktı.
"Bırak beni," diye fısıldadı ancak çıkan sesi ile. Hamza Betül'ün kollarını tutup başının üzerinde birleştirdi ve tek eli ile onları oraya sabitledi. Hisler hareketlerin tercümanıydı ve arada kalmış gizli tutkular içten içe varlıklarını tehtid ediyordu.
"Bırakamam," dedi adam kadının yüzüne doğru. "Belki bir gün ama şimdi bırakamam." Ve ardından kadının ellerini serbest bırakıp bir adım geri çekildi. Betül aralanmış dudaklarıyla şaşkınlıkla eski kocasına baktı. Kafasının içerisine üşüşen sorular daha fazla derine inmemesi gerektiğinin habercisiydi. O da öyle yaptı, bileklerine uygulanan bastının kalıntılarını yok etmek için bileklerini oydu ve yerdeki çantasını alarak adamın karşısına dikildi tekrar.
"Yiğit ve Eymen'i hemen şimdi görmek istiyorum." Dikleştirdiği burnu ve dağınık asi saçlarıyla fazlasıyla güzel görünüyordu o an. Elindeki der çantasına geçirdiği tırnakları ise sakin kalmasını sağlıyordu.
"Sana işimin olduğunu ve sonra konuşacağımızı söyledim, bir şeyi tekrar etmeyi sevmem Betül," diye tısladı Hamza dişlerinin arasından. Bu kadına ve hareketlerine bazen gerçekten deli oluyordu. Hele bir de kaplanın karşısında böyle cüretkar olması Hamza'yı daha fazla çılgına çeviriyordu.
"Bu yaptığına adilik derler." Betül artık kendine hakim olmakta zorlanıyordu. Adamın kendisini oyaladığını biliyordu ve bu genç kadını daha da çileden çıkartıyordu.
Hamza ağzının içinden sertçe güldü ve kahverengi gözlerini genç kadının yeşil gözlerine dikti. Her ne kadar bu kadın onu delirtse de bu tavırları oldukça hoşuna gidiyordu. "Bunu inkar etmiyorum Betül, adi bir adamım ben," dedi ellerini kumaş pantolonun ceplerine sokarken. "Adi ve acımasız bir adam."
"Senden nefret ediyorum." Betül bu sözlerini daha gerçekçi kılabilmek için acımasızca söylemişti. Derin bir nefes çekti ciğerlerine Hamza. Kadının gözlerinde ki acımasızlığı sezmişti ama bunun ne kadarının gerçek ne kadarının sahte olduğunu çözememişti.
"Sence bu benim umurumda mı?" dedi genç adam kadına doğru ancak umurunda olduğunu ikisi de çok iyi biliyordu sadece Betül bunun daha az farkındaydı.
"Hiçbir zaman umurunda olmadı," diye fısıldadı Betül. Bu adamın canını hiçbir şey ile yakamazdı. En azından o öyle biliyordu.Herhangi bir tepki vermedi Hamza. Arkasını döndü ve masasına doğru ilerledi. Yere attığı ceketini eline alıp masanın üzerinde duran kağıdı cebine koydu. Aynı şekilde geriye dönüp kapıya ilerledi. Betül adamın hareketlerini takip etti bir süre. Bu sessizlik onu daha fazla tedirgin ediyordu. Gidiyor muydu? Sahiden çocuklarını ona göstermeden gidiyor muydu?
Hamza kısa bir an arkasını dönmeden durdu ve "Çocukları on beş gün sonra göreceksin," dedi kapıdan çıkmadan hemen önce.
"Ne?"
Betül öylece kalakaldı.
Kendine gelip cevap veremedi bile. Verse bile ona karşılık verecek bir insan yoktu artık odada. Çıkıp giden adam ne demişti. Çocuklarını on beş gün sonra göreceksin mi demişti sahi? Nasıl yani? Oda çıktı adamın peşinden. Ona yetişmek için koştu. Hamza asansöre binmişti bile. Tam kapılar kapanacaktı ki Betül bir ihtiyaç içeriye daldı."Ciddi olamazsın!" diye çemkirdi boş asansörde adama karşı.
Hamza cevap vermedi. Elleri ceplerinde doğruca asansörün demir kapısına bakıyordu.
"On beş gün derken?" diye sorguladı adamı nefes nefese. Hamza yine cevap vermedi. Betül sinirle ayağını yere vurdu.
"Ne istiyorsun! Ne! Ne!" Asansör bir bir katları inmeye başladığında Betül adamın ilk defa bu kadar ciddi olduğunu gördü. "Ne olur çocuklarımı bana geri ver. Onlar daha küçücükler," diye tekrardan yakardı genç kadın.
Hamza Betül'ü duymadı bile. Betül asansöre tutundu. Başı dönmeye başladı birden. Diğer elini başına getirip ovuşturdu. Asansör aşağıya indikçe başı daha fazla dönüyordu. Kafasını kaldırıp tekrar Hamza'ya baktı. Aynı şekilde dimdikti adam. Taviz vermeyecekti. Neden yalvarıyordu sanki bu adama.
Asla göstermeyecekti çocuklarını ona. Midesine giren sancı ile iki büklüm oldu birden. Yüzü acı ile buruşturup daha sıkı tutundu asansör demirine. Hemen aşağıya inmeliydi. Daha fazla duramazdı burada. Acı bedenini yavaş yavaş ele geçirirken hışımla düğmelere uzanıp numaralara bastı. Kendisin çok kötü hissediyordu. Asansör durmadı. Hamza önündeki garip hareketler yapan kadına bakıp kaşlarını çattı.Betül daha fazla dayanamadı. Gözleri kararırken geriye doğru savruldu. Beyni büyük bir boşluğa düşerken yere düşüşe geçti. Kulaklarında sadece kalbinin sesini işitti ve korku ile göz kapaklarını kapattı. Sertçe yere indiğinde ise onu tutan kollar yoktu.
Hamza önüne düşen kadına baktı. Oyun dedi içindeki ses. Tepki vermedi. Kadın öylece yatıyordu karşısında. Sadece kısa bir an sonra endişe kapladı bedenini. Asansör beşinci kata geldiğinde hala yerde yatan Betül'e bakıyordu. Sonra korku ile kadının yanına eğildi. Bayılan kadın ile ne yapacağını şaşırmış bir halde öylece kalakaldı. Yere uzanıp yalan olup olmadığını kontrol etti bir kere daha. Hayır oyun oynamıyordu. Kafasını kaldırıp elleri arasına aldı. Nabzını kontrol etti ve hızla kucağına aldı kadını.
Asansör durduğunda Hamza kollarında Betül ile asansörden çıktı.
Lobide duran çalışanlar patronlarına gördüklerinde hazır ola geçmişlerdi. Kapı da bekleyen korumalar ise telaşla Hamza'ya yönelmişlerdi. Hamza kucağında Betül ile büyük bir telaşla kapıdan dışarıya çıktı. "Arabayı getirin," diye gürledi adamlara doğru. Güvenlik arabayı getirip Hamza'ya kapıyı açtı. Hamza aynı hızla Betül'ü arka koltuğa yerleştirip kapıyı kapattı. Birkaç adama onları takip etmelerini söyleyip arabaya bindi. On beş, yirmi dakika sonra hastaneye giriş yaptı Hamza. Doktorlar hemen ilk müdahaleyi yapıp müşahede odasına aldılar Betül'ü. Bir kaç test yapılırken bile ayrılmadı oradan Hamza. Şu anda serum veriliyordu. Ama hala uyuyordu.Hamza oturduğu hastane sandalyelerinde kadının üzerine çok fazla gittiğini düşünüp durdu. Tek istediği kadını dize getirmekti. Ama o kadar asi o kadar uslanmaz bir kadındı ki sinirini tepesine çıkartıyordu. Tüm İstanbul'a meydan okuyan Hamza Dervişoğlu, küçücük bir kadın ile uğraşıyordu. Önündeki çay bardağına uzanıp bir yudum içti. İki adım ötedeki adamına döndü.
Eli ile adamı çağırdı. "Evi ara çocuklar iyimi kontrol et," dedi katı bir ses ile.
Adam kafasını sallayıp arkasını döndü. Adam giderken Betül'ün yattığı odadan çıkan doktor kendisine ilerledi. Hamza ayaklanıp merakla doktoru bekledi. Saçları kırlaşmış doktor elindeki minik not defterine bir şeyler karalayıp Hamza'ya döndü.
"Hamza Bey, öncelikle hastanın tansiyonun çok yükseklerde olduğunu söyleyebilirim," diye bir şeyler geveledi ağzının içinden. Hamza kafasını öne eğdi. Anlaşılan Betül'e yaptığı şey onun sağlığına zarar veriyordu. Kadının sebebi olacaktı neredeyse. Doktor boğazını temizleyip devam etti. "Ama neyse ki bebeğinizin sağlığı iyi durumda." Doktorun ne dediğini anlamayan Hamza hışımla kafasını kaldırdı.
Bebek mi?
48Cщ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERT VE GÜZEL (Düzenleniyor)
RomanceKızgındı. Öfke tüm bedenini sarmıştı. Kırmızı dudaklarını büzmüş, sarı saçları kuş yuvasına dönmüştü. İnce parmaklarını hışımla çantanın olduğu masaya çarpıp öne doğru eğildi. "Çocuklarım nerede?" diye öfke ile bağırdı. Hamza gözlerini genç kadını...