20 GÜN SONRA...
Ve hayat onlar için tüm bayatlığından arınmış, eşsiz tazeliğiyle önlerine sunulmuştu. Geçmişin karalanmış defteri tüm yapraklarını adeta bir gonca gibi dökmüş beyaz bir güle dönüşerek gecenin karanlığına aydınlığıyla süzülmüştü. Bir adamın aşkı umuda kelepçe vurarak zindanlara kapatmıştı umudu, bir gün işine yarasın diye. Ve temenni ettiği şey yerine gelmiş hayatın en acımasız noktasında beklenmedik tohumlar ekmişti en derinlerine. Şimdi o tohumların lezzetli meyvelerini seyrediyordu bir otel odasındayken. Bir tarafında güzeller güzeli karısı diğer tarafında yakışıklı iki oğlu ve tam üzerinde poposu havada mışıl mışıl uyuyan dünyalar tatlısı kızı varken hiçbir şey umurunda değildi o an için. Belki bugüne kadar çok sıkıntılar çekmişlerdi fakat artık hiçbirinin önemi kalmamıştı. Tüm yaşanılan tatsızlıklar bir kenara itilmiş ve geleceğin açılacak olan kapılarına bakılmaya başlanmıştı.
Bir eliyle üzerinde uyuyan kızının saçlarını okşarken gözleriyle de karısını seyrediyordu. Tam o esnada gözlerini açan Betül karşısında saçları dağınık olan adamı görünce genişçe gülümsemeden edememişti. Dün gece tatil için giriş yaptıkları otele yorgun argın gelmişlerdi ve yatağa yatar yatmaz uykunun esiri olmuşlardı. Şimdi ise Betül karşı duvarda ki saatin 11.30'u gösterdiğini görünce endişeyle kocasına baktı. Fakat Hamza Betül'ün ne için endişelendiğini anlamış ve "Kahvaltıyı yukarıya söyledim, birazdan getiriler," demişti fısıltıyla. Betül kafasını aşağı yukarı sallayınca uzanıp karısının başına bir öpücük kondurdu genç adam ve biraz geri çekilerek kızına baktı. Aynı annesi gibi sapsarı saçları ve süt beyazı bir teni vardı, uzun kirpiklerini ise babasından almıştı.
"Sana çok benziyor." Hamza Melek'i izlerken fısıltıyla konuşuyordu. "Senin gibi güzel, senin gibi tatlı ve senin gibi paha biçilmez. Bir gün başka bir adamın kollarında olabileceğini aklımın ucundan dahi geçirmek istemiyorum." Betül adamın son sözleriyle dirseklerinin üzerine soğruldu ve kaşlarını çatarak Hamza'ya baktı.
"Kendini şimdiden hazırlasan çok iyi edersin Hamza, kızıma da bana davrandığın gibi davranırsan o zaman benden gerçekten çekeceğin var."
Hamza kaşlarını çattı. "Sana nasıl davranıyormuşum?"
"Hödük gibi," dedi Betül yataktan çıkarken. Banyoya doğru adımlarken Hamza'nın "Sen çocuklara dua et yoksa hödüğün ne demek olduğunu sana gösterirdim ben," dediğini işitmişti son anda. Dudaklarında ki minik gülümsemeyle banyoya girdi ve kısa bir duş aldıktan sonra bornozunu giyerek odaya geçti genç kadın. Hamza bir köşede kızıyla oynarken Yiğit ve Eymen de geniş otel odasında bir oraya bir buraya koşturuyorlardı. Betül dün gece yerleştirmeden köşeye bıraktıkları bavullara doğru ilerledi bir kaç parça kıyafet alıp banyoya yürüdü tekrar. Bu esnada Hamza'nın bakışlarını hissetmeden edememişti.
Kısa bir süre sonra kahvaltılarını yapmışlar ve çocukların üstünü değiştirdikten sonra çıkıp biraz etrafı gezmeye karar vermişlerdi. İki gün önce Hamza İzmir'in lüks otellerinden birinde yer ayırttığını söylediğinde Betül her ne kadar gelmek istemese de çocukların bu tatile ihtiyacı olduğunu bildiği için ve birazda Hamza'nın ısrarıyla kabul etmişti. Geldiği için pişman değildi fakat yolculuk onu fazlasıyla yormuştu, zaten küçüklüğünden beri hiçbir zaman yolculukları sevmemişti.
"Ne yapmak istersiniz," diye sordu Hamza kucağında ki Melek'i taşırken. Otel büyük ve oldukça gösterişliydi, birçok aktivite ve eğlence salonu vardı, özellikle aileler için seçilemeyecek kadar fazla seçenek vardı. Ancak ne yazık ki hiçbiri Dervişoğlu ailesine uygun değildi, zira bu ailede öküz bir koca yer alıyordu.
"Baba bize yüzmeyi öğretir misin?" diye şakıdı Eymen birden. Üzerinde ki minik şortları, esmer saçları ve kumral tenleriyle ikisi de fazlasıyla yakışıklı görünüyordu. Hamza sarı saçlarını tepesinde gelişi güzel dağınık bir topuz yapmış olan karısına dikti gözlerini ve Betül'ün de ona baktığını görünce gözlerinde sadece Betül'ün anlayacağı bir bakış yandı ve kadının kalbine doğru yavaş yavaş süzüldü. Aşkları sıradan olabilirdi fakat ulaşılamayacak kadar yüceydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERT VE GÜZEL (Düzenleniyor)
RomanceKızgındı. Öfke tüm bedenini sarmıştı. Kırmızı dudaklarını büzmüş, sarı saçları kuş yuvasına dönmüştü. İnce parmaklarını hışımla çantanın olduğu masaya çarpıp öne doğru eğildi. "Çocuklarım nerede?" diye öfke ile bağırdı. Hamza gözlerini genç kadını...