19. BÖLÜM

117K 3.6K 181
                                    

Adam kadını belinden sıkıca tutarken kadın ne oldugunu anlamamıştı bile. Adam hadını öptü, adam kadını bir kere daha sevdi ve bir daha hiç bırakmamayı umarak dudaklarını dudaklarına bastırdı. Ardından gelen duygular alışıldık ama bir o kadar uzaktı. Sanki uzun zaman önce elinden, bu hayatta en çok sevdiği şey alınmış ama yüzyıllar sonra geri verilmişti. Yabancıydı ama bir o kadar tanıdık. Özlem vardı, tutku vardı ve aşk vardı. Unutulmayacak bir aşk ve en önemlisi unutulmaması gereken bir aşktı bu. Ayrtılık, hüzün kırgınlık tüm bunları görmüş bir aşk. Ve tüm bunları gören bir aşk asla yıkılmazdı.

Hamza Betül'ü o kadar sert öpüyordu ki kadın arzuyu iliklerine kadar hisssederek Hamza'ya katıldı ve itirazı bırakarak arzunun ateşli notalarında ruhunu teslim etti. Tek bir ses ya da tek bir cümle yoktu. Yılan kadar zehirli harfler bile bu tutkunun içinde eriyip küle dönmüştü. Tek konuşan vücutları oldu. Adeta birbileriyle anlaşmış gibi derin bir alevle yanmaya başlamıştı ikiside.

Hamza kadının üzerindeki havluyu bir çırpıda tutup attı. Betülün dudakları arasında zevk ve şaşkınlık karışımı bir inilti kaçtı ama umursamadı ya da kaybolan mantıklı yanını aramakla uğraşmadı. Sadece Hamza'ya uyum sağlamaya çalışarak dudaklarını adamdan ayırıp üzerindeki tişörtü bir çırpıda çıkardı. Hamza dudaklarında çapkın bir gülümsemeyle karşısında ki vahşi kadınına baktı. Biraz önce ona defolup gitmesini söyleyen kadınla hiç bir ilgisi yoktu. Bunu onada söyleyecekti ama aralarındaki duygu yıkıntısını dağıtmak istemediği için sadece sustu ve gelen iniltiler banyonun duvarlarında can bularak kulaklarına kadar ulaştı. Hamza Betülun karnına dikkat ederek kucağına aldı ve sırtını duvara dayayarak tekrar dudaklarına yapıştı. O kadar büyük bir ateşin içerisine düşmüşlerdi ki ikiside dışarıdan gelen bağışları son anda kapıya atılan minik tekmeler ve yumruklar sayesinde duymuşlardı. Betül aniden dehşete kapılarak Hamza'nın kucağından indi ve ellerini rastgele havada sallayıp panikle etrafına baktı. Eymen ve Yiğit dışarıdan annelerine sesleniyorlardı. Hamza üzerindeki şaşkınlığı atarak kaşlarını çattı. Böyle bir durumun ortasına nasıl olurda o iki velet atlayabilirdi anlayamıyordu.

"Napicaz şimdi, ya anlarlarsa eyvah bittik biz."
Betül yerdeki havluyu alıp üzerine öterken Hamza'nın tişörtunü de göğsüne doğru fırlamıştı.

"Sakin olur musun onlar daha çocuk hiçbir şeyi anlamazlar."

"Anlarlar, senin genlerindenler çünkü."
Hamza tişörtunu giyerken bir an elleri havada kaldı ama sonra dudaklarında çapkın bir gülümsemeyle Betül'e baktı.
"Bunu az önce tişörtumu neredeyse yırtarak çıkaran ateşli kadınım mı söylüyor?"

Betül utançtan kızarırken "Öyle bir şey olmadı," diye inkar etti. Daha sonra konuyu geçiştirerek havluyu sıklaştırdı ve Hamza'nın önüne geçerek kapıya doğru seslendi. "Ne oldu," diye bağırdı.

"Anne Eymen benim kırmızı arabamı vermiyor."
"Ama o benim arabam babam onu bana aldı."
Betül çocuklarını kapının ardından dikkatle dinlerken derin bir nefes dışarıya bıraktı.
Bu durumdan hemen kurtulması gerekiyordu yoksa çocuklarına nasıl açıklardı.
"Hayır," diye bağırdı yiğit kapının ardından. "O benim arabam babam onu bana aldı."

"Hay sizin babanızın ben." Betül kendi kendine konuşurken arkasından bir öksürük sesi gelince gözlerini devirdi. Bir de Hamza vardı öyle değil mi? Eymen ve Yiğit kapıyı çalmasalardı mantıklı yanı hiçbir zaman devreye girmeyecek ve bir daha yaptığı hataya düşecekti. Ama neyse ki çok fazla ileriye gidememişlerdi.

"Eymen seninde kırmızı araban vardı ya oğlum ne yaptın onu?" Betül bağırırken Hamza usulsa kadının arkasından yanaştı ve ellerini Betül'ün karnında birleştirerek yüzünü boynuna gömdü. Betül o an kaskatı kesildi. Hamza'nın dudakları boynuna değince adamdan uzaklaşmak istedi ama Hamza onu sımsıkı tutuyordu.
"Ne yapıyorsun," diye fısıldadı çocukların duymaması için. Adamın usulca kondurduğu öpücükler teninde kor ateşler bırakıyordu

SERT VE GÜZEL (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin