Betül daha fazla bu adamın kucağında yer edinmiş şekilde duramayacağını anlamıştı. Biraz önce onu sıcacık saran kollar, şimdi bu kadının gelişiyle adeta buz kesmişti. Hâlâ sıcaktı Hamza'nın kolları ama, Betül artık o sıcaklığı hissetmiyordu. Tek hissettiği şey gururunun kırılmış olması ve kendisinin fazlalık olduğuydu.
Hamza'nın bir boşluğunu bularak hırsla kucağından inmeyi başardı. Karnına giren uçak sancı bile onu durdurmaya yetmedi. Tek istediği, bu aşağılık adamdan ve onun bölgesinden uzaklaşmaktı.Hamza kucağından inen kadına hayretle baktı. Karnı burnundaydı ama ne kendini ne de karnındaki bebeğine dikkat ediyordu. Bu sorumsuz hareketi karşısında dişlerini sinirle birbirine kenetledi. Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki karısı -hayır, eski karısı- konuşmasına izin vermedi.
"Çocuklarımı yarın erken getir," dedi. Betül olabildiğince kendini sıkıyordu. Hamilelik hormonları tekrar azmıştı ama burada eski kocasının, yeni sevgilisinin yanında kendine hakim olmaya çalışıyordu."Aşkım neler olduğunu anlatacak mısın?" İkisi de yanlarındaki kadının varlığını neredeyse unutmuştu. Betül artık bu kadının, kedi miyavlamasını andıran sesine dayanamayacağını anlayarak asansöre doğru gitti ama kolundaki parmaklar onu durdurmuştu.
"Sude ofisime git ben gelince konuşuruz." Hamza eski karısının gözlerinin içine bakarak Sude ile konuşuyordu. Artık sinirleri iyice gerilmeye başlamıştı ve yakında o sinirler kopacak, birinin canına mâl olacaktı. Bunu hissedebiliyordu ama sabretti.
Karşısında ki darmadağınık ama bir o kadar da çekici olan kadından bir saniye bakışlarını ayırmadı. Taki hemen yanında ki kadının itirazını duyana kadar.
"Sende gel..." diye nispet yapar gibi konuşan kadına öfke saçan gözleriyle baktı. Bu kadını ne seviyor ne de değer veriyordu. Sadece formaliteden yanında bulunan bir kadındı. Betül'ü delirtmek için başvurduğu bir yoldu ama artık buna kendisi de dayanamıyordu. Tek istediği kalbini verdiği kadındı, ne bedeni ne de kalbi başka kadınları kabul etmiyordu. Bir bütün olarak sadece kendini Betül' e adamıştı fakat bu lanet kadın bunu görmüyordu. Aylar önce sarf ettiği cümleler Hamza'nın kanına dokunmuştu ve onu öyle yerlere sürüklemişti ki kendisine nasıl işkence ettiğini şimdi anlıyordu.
"Sana gitmeni ve beni beklemeni söyledim," dedi Hamza. Az sonra Sude el mecbur, yüzündeki somurtkan ifadeyle Betül'e haince bir bakış atarak oradan uzaklaştı.Hamza tekrar Betül'e döndüğünde, Betül öfkeyle kolunu adamdan kurtardı. "Çocuklarımı böyle kadınların yanına yaklaştırma bir daha. Aşkım neler oluyor burada." Son cümlesini söylerken ağzını büzmüş biraz önceki kızıl saçlı kendinin taklidini yapıyordu. "Kedi gibi miyavlıyorsun anlıyorum da o eşek kadar dudaklarını ne diye milletin gözüne gözüne sokuyorsun." Betül hırsının hepsini Hamza'dan çıkartırcasına söylenirken, Hamza gülmemek için kendine zar zor hakim oldu.
"Çok konuşmada düş önüne hastahaneye gidiyoruz.""İstemiyorum, geçti zaten. Senden sadece çocuklarımı erken getirmeni istiyorum, başka hiçbir iyiliğine ihtiyacım yok."
Daha sonra arkasına dönerek Hamza'nın yanından uzaklaştı. Dışarı
çıktığında etraftaki insanların bakışlarına aldırış etmeden arabasına bindi. Artık kendi düşünceleri ve kendi istekleri daha önemliydi.Yarım saat sonra evinin kapısından içeriye girdiği vakit, etrafa hakim olan sessizlik Betül'ün canını hiç olmadığı kadar sıkmıştı. Böylesine sıkıcı ve yalnız bir hayat yaşamak istemiyordu. Tek istediği iki oğlununda yanında olması ve annelerinin kucağına kurularak çizgi film izlemeleriydi.
Ama bu hayalini gerçekleştirmek için yarın akşama kadar beklemesi gerekiyordu.Akşama doğru televizyonun karşına oturmuş yemek programı izlerken, kadının elindeki sarı kocaman ayvaya takıldı gözleri. O kadar güzel ve iştah açıcı duruyordu ki Betül yutkunmak zorunda kaldı.
Camdan dışarıya baktı ama hava çoktan kararmış, yağmurda ufak ufak çiseliyordu. Bu saatte kimseyi de rahatsız etmek istemiyordu fakat o sarı ayvalar gözünün önünden gitmiyorlardı. Utanmasa salyalarını akıta akıta televizyonun ekranındaki ayvaların görüntüsünü yaşayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERT VE GÜZEL (Düzenleniyor)
DragosteKızgındı. Öfke tüm bedenini sarmıştı. Kırmızı dudaklarını büzmüş, sarı saçları kuş yuvasına dönmüştü. İnce parmaklarını hışımla çantanın olduğu masaya çarpıp öne doğru eğildi. "Çocuklarım nerede?" diye öfke ile bağırdı. Hamza gözlerini genç kadını...