30. BÖLÜM

75K 2.8K 46
                                    

LÜTFEN EN SONDAKİ YAZIYI OKUYUN...

KEYİFLİ OKUMALAR...

Betül yanındaki arkadaşının omuzuna yatmış öylece yerdeki halıya bakıyordu. Uyandığında Hamza yanında yoktu ve ev ürkütücü bir sessizliğe bürünmüştü, korkmuştu ilk başta ama sonra Özge mutfaktan çıkıp geldiğinde derin bir nefes çekmişti içine. Şimdilik yalnız kalmak istemiyordu hem hala lohusalık dönemindeydi kesinlikle korkmaması gerekiyordu hem de yalnızken çocuklarını düşünmekten aklının başında gideceğinden korkuyordu. Özge'ye Hamza'yı sormuştu kocasının nereye gittiğini deli gibi merak ediyordu ama içten içede Hamza'nın Yiğit ve Eymen'i aramak için çıktığını da biliyordu. Özge'de Hamza'nın dışarıda sürü halindeki korumalarla birlikte çıktığını söyleyince anlamıştı Hamza'nın çocuklarını aramaya çıktığını. Sonrada Özge'nin soruları üzerine her şeyi anlatmıştı, anlatırken arada sırada zorlukla yutkunuyor gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. Neyse ki kızı Melek hala yanındaydı da onun kokusunu içine çekerek biraz da olsa acısını dindirebiliyordu. Yaklaşık yarım saat önce kızı beşinğinden ağlayarak uyanmıştı ama Betül hemen kızının karnını doyurup altını değiştirip tekrar yatırmıştı. Kızı hep böyle yapardı zateni, uykusunun ortasında uyanır ve ağlardı annesi karnını doyurup altınıda değiştirdikten sonra da hemen uyurdu.

"Betül ben sana biraz çorba getireyim iç kendine gel olur mu?" diye soran arkadaşına baktı Betül kafasını omuzundan kaldırıp. Hiçbir şey yiyecek halde değildi şuan, sadece iki oğlunun ve kocasının yanında olmasını istiyordu. Evinin sıcaklığını özlüyordu. Henüz tam olarak bir gün bile olmamıştı ama bu süreç Betül'e yıl gibi geliyordu. Gün ağarmış hatta öğlen vakitlerini bile bulmuştu ama ne kocasından ne de oğlundan haber vardı. Endişeliydi ama aynı zamanda umutluydu da.

Kafasını ikiyana salladı, çorba istemiyordu hatta canı hiçbir şey istemiyordu. "Ama olmaz ki böyle Betül, bir şeyler yemelisin yoksa olan sütünü de kaybedeceksin. Hem sonra kızın ne yapar? O uyduruk mamalarla mı doyuracaksın Melek'i?" İkna edici bir şekilde konuşan Özge Betül'ün en can alıcı noktasından vurduğunu biliyordu. Yiğit ve Eymen küçükken de Betül sütünün gitmesi konusunda bu kadar hassastı. Betül arkadaşının haklı olduğunu anlayınca "Peki," diye mırıldandı. Özge çabucak ayağa kalktı ve mutfağa koştu. Betül'ün vazgeçmesinden korkuyordu. Derin bir tabağa yaptığı domates çorbasından doldurdu ve üstüne kaşar rendelerek bir bardak suyla Betül'e götürdü. Çok üzülüyordu bu duruma, evlat acısının ne demek olduğunu her ne kadar anlayamasa da insanda derin yaralar bıraktığının farkındaydı. Betül ona olanları anlattığında ise kadının gözlerinden korkuyu tam olarak görebilmişti.

Çorbayı kanepede oturan Betül'e uzatacaktı ama sonra arkadaşında tepsiyi tutacak güç olmadığını fark edince kendi kucağına bıraktı ve çorbayı bir iki kere karıştırdıktan sonra bir kaşık Betül'e içirdi. Betül ağzına verilen kaşığı son anda fark etmiş ve zorlukla yutmuştu. Boğazından geçmiyordu en sevdiği çorba ama kızı için içmek zorundaydı, sütü kesildiği taktirde kızının sağlığı tehlikeye girerdi biliyordu.

Betül çorbanın yarısına kadar içmiş ama tam bitiremeden Özge'nin uzattığı kaşığı geri çevirmişti. Yorgun düşmüştü, göz kapakları kızarmış, gözlerinin altı şişmişti. Bu yüke daha fazla dayanamıyordu, içinde buruk bir acı, yeşermemiş ama yeşermeye yüz tutmuş kırıklar vardı. Bunların nasıl önüne geçeceğini bilmiyordu fakat artık bu yükten ruhunu men etmek istiyordu. Evlat acısının bu kadar ağır olacağını asla tahmin edemezdi.

Telefonu çaldı ama yaklaşık yirmi dakika önceki gibi yaparak telefonu Özge'ye uzattı. Telefonu bir türü susmak bilmiyordu ancak Betül konuşacak halde olmadığı için arkadaşına veriyordu. Özge telefonla kısa bir konuşma yaparak kapatmıştı, arayan Betül'ün eski mankenlik ajansından bir arkadaşıydı haberleri bügünkü gazeteden almıştı ve hemen telefona sarılmıştı. Özge telefonu kapattıktan sonra Betül'ü zorla bacaklarına uzatarak alnına masaj yapmayı ikna etmişti. Çok severdi arkadaşı bunu, eskiden sık sık yapardı ve Betül her seferinde uykuya dalardı. Bir süre sonra Betül tam uyuyacakken dışarıdan araba sesleri geldi ve hemen ardından evin dış kapısının açılıp kapanma sesi. Betül can havliyle ayağa fırladı, Hamza iki kolunda iki oğlu kapıdan içeriye girmişti. Ancak bir terslik olduğunu hemen anladı Betül, iki oğluda babalarının kollarında baygın yatıyordu. Ne sesleri vardı ne de sevinç çığlıkları. O an kadının içine bir bıçak saplanmıştı sanki ya oğulları sağ salim getirilmemişse o zaman ne yapacağını nereye gideceğini ve tüm bu yükünü kime yıkacağını asla bilemezdi.

SERT VE GÜZEL (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin