Güneşin dağınık ışınları perdeler arasından odaya sızdığında, ben hala o siyah koltukta çocuklarımı düşünüyordum.
Eski kocam, çocuklarımı benden almış son iki gündür seslerini bile duymama izin vermemişti. Dün dayanamayıp Hamza'nın evine gittiğimde ise çocuklarımın orada olmadıklarını öğrenmiştim ve kendime hakim olamayıp Hamza'ya ağzıma geleni söylemiştim. Lanet olasıca adam iki oğlumu da haberim bile olmadan almıştı elimden. Tüm bedenim öfke ile doluydu, kalbim ise nefretle çarpıyordu ona karşı.
"Pislik!" diye tısladım ağzımın içinden. Hamza her zaman kendi bildiğini okur, beni delirtirdi. İki ay önce ondan ayrılmama rağmen peşimi hiç bir zaman bırakmamıştı. Her daim çocukları bahane edip karşıma çıkıyordu. Ancak ikimiz de çok iyi biliyorduk ki derdi çocuklar değildi, onları istediği her an görebiliyordu. Derdi benimleydi. Kendi düşen ağlamaz dedim içimden. Yıllar önce onunla evlenmeseydim belki de hala içimdeki hayat heyecanımı yitirmemiş olurdum. 'Ama o zaman da seni ayakta tutan çocuklarını hiçbir zaman kucağına alamazdın' dedi içimden bir ses. 'Hamza'nın her şeye rağmen sana yaşattığı o güzel anları hiç yaşamamış olurdun.'
Derin bir of çektim, gözaltlarım uykusuzluktan mor halkalara dönüşmüştü. Gözlerimin içindeki kırmızı hareler ise ben buradayım diye bağıran bir yorgunluktan ibaretti. Önümde duran sehpanın üstündeki kupaya uzanıp elime aldım ve dumanı tüten kahveyi dudaklarıma götürüp bir yudum içtim. Kahve bana iyi geliyor, bulanan beynimi biraz da olsa rahatlatıyordu. Gözlerimi tekrar camdan dışarıya çevirdim. Oturduğum koltuk boydan boya tüm caddeyi görüyordu. Bir kaç saat önce sessizliğiyle beni büyüleyen cadde şimdi yavaş yavaş insan kalabalığına dönüşmüş, telaşlı bir koşuşturmanın sinyallerini vermeye başlamıştı.
Aklımdan bir saniye bile çıkmayan minik yavrularım yeniden doluştu zihnime. Çocuklarımın her sabah yanıma gelip yanağıma bir öpücük kondurmasıyla uyanırdım. İki günde çok özlemiştim onları. Hamza son kararını vermişti, her türlü alacaktı onları benden. Yüzümü sıkıntıyla buruşturup yeşil gözlerimi acıyla kıstım. Bana bunları neden yaşattığının elbette ki farkındaydım. Ona geri dönmemi ve yeniden evlenip yuva kurmamızı istiyordu. Ancak onun o karmaşık hayatına daha fazla dayanabileceğimi sanmıyordum, üstelik artık yalnız da değildim. Hayatı tehlikelerle dolu bir adamdı Hamza, bu durum evliliğimizin ilk yıllarında beni rahatsız etmemişti. Fakat Yiğit ve Eymen dünyaya geldiğinde içimde zamansız büyüyen bir endişe alevi yanmaya başlamış, gün geçtikçe daha da büyür hale gelmişti. Üç ay önce evimize yapılan silahlı saldırıdan sonra her şey patlak vermişti. Hamza'ya defalarca işlerine ailesini bulaştırmamasını söylesem de onun kontrolü dışında gerçekleşen olaylar bu evliliği bitirme kararımı devreye sokmama sebep olmuştu. Ben bir anneydim ve ne pahasına olursa olsun çocuklarımı korumak zorundaydı.
Kapı zili çaldığında kafamı çevirip duvarda asılı olan ahşap saate baktım, 07.00'a geliyordu. Meraklı ve istekli adımlarım bir an önce kapıya ulaşmak istiyor, Hamza'nın çocuklarımı geri getirmiş olabileceği gerçeği içimde çocuksu bir heyecanın uyanmasına neden oluyordu. Belki çocuklar benim için ağlamışlardı, belki de o insafa gelmişti. Kalbim küt küt atmaya devam ederken adımlarımı hızlandırıp kapıya ulaştım ve kapıyı açtım. Fakat çocuklarımın boynuma atılmasını beklerken karşımda gördüğü kadın ile yüzüm düştü. Dudaklarımı büzdüm ağlamamak için. Karşımdaki kadın söylene söylene içeriye girerken ben de kapıyı kapattım. İşte bu histen nefret ediyordum, acı bile hayal kırıklığının yanında muazzam bir duygu gibiydi.
"Neredesin kızım sen iki gündür?" diye sordu Özge içeriye girerken. "Ne telefonlara bakıyorsun, ne de bir haber veriyorsun." Sitemle kaşlarını çatıp ona sarılmamı bekledi. Özge, benim can dostumdu. Gerçek bir kızıldı, masmavi gözleri ve ben buradayım diyen bir boyu vardı. Bana yıllardır hem dost hem de aile olmuştu. O olmadan boşanma sürecini daha sancılı geçireceğimi biliyordum ve bunun için Allah'a binlerce kez şükrediyordum. Özge'yle beraber içeriye yürüdüm ama ona sarılmadım. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Özge ise ona sarılmadığım için çoktan içerlenmişe benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERT VE GÜZEL (Düzenleniyor)
RomanceKızgındı. Öfke tüm bedenini sarmıştı. Kırmızı dudaklarını büzmüş, sarı saçları kuş yuvasına dönmüştü. İnce parmaklarını hışımla çantanın olduğu masaya çarpıp öne doğru eğildi. "Çocuklarım nerede?" diye öfke ile bağırdı. Hamza gözlerini genç kadını...