2. Bölüm

22.6K 899 1.3K
                                    

Hikayenin bizim zamanımızda geçtiğini bildirmek isterim. Teknolojik bir çok ürünü barındırmayı düşündüğüm için, 80-90'lara uyarak yazabileceğimi sanmıyorum. Herkese iyi okumalar.

O kadar üşümüştüm ki, beni saran soğuktan uzaklaşmak adına sıcak yorganımı üzerime çekmek ve ona sıkıca sarılmak için harekete geçtim. Ama hareket etmemi zorlaştıran ve beni bir nevi yatağa çivilemiş olan kol yüzünden durmak zorunda kalmıştım. Gözlerimi yavaşça açtım. Tanımadık bir oda. Gözlerim bu sefer üstüme kaydı. Çıplaktım. Gözlerimi dolduran yaşları umursamayarak ve göğsümdeki ağrılığı yok sayarak daha dik bir konuma gelmeye çalıştım. Odada gezdirdiğim gözlerim, yerdeki iç çamaşırlarım ve elbisemi buldu. Ağzımdan çıkmak için çabalayan hıçkırığı elimle bastırarak engelledim. Dün geceye dair her şey çok kopuktu. Çok içmemiştim, bundan emindim ama yine de olayların örgüsünü oluşturmakta zorlanıyordum.

Gözlerim bu sefer baş ucumda duran saate kaydı. Sabah dörde yaklaşıyordu. Gitmem lazımdı. Draco beni görmeden, derhal bu odadan çıkmalı ve kendime gelmeliydim. Hala kendimle olmadan ilk gecemi Draco Malfoy ile geçirmiş olduğuma inanamıyordum. Çok ses çıkarmamaya çalışarak derin bir nefes aldım içime. Ardından gözlerimden akan yaşları umursamadan, Draco'nun kolunu yavaşça belimden çektim ve yatağın üzerine bıraktım. Ayaklarımı yataktan sarkıtıp yatağı çok sarsmamaya dikkat ederek bacaklarımdaki az kalmış olan kuvveti de kullanarak bedenimi kaldırdım. Eğildiğimde gözlerimden akan yaşlar halıya damlamışlardı. İç çamaşırlarımı alıp giydikten sonra, elbisemi de üzerime geçirdim. Onu uyandırmamak için o kadar büyük bir çaba harcıyordum ki, odayı dolduran tek ses onun nefes sesiydi.

Ayakkabılarımı yatağın köşesinden aldım ve yavaşça arkamı döndüm. İnce pike beline kadar örtülüydü. Pürüzsüz cildi gözler önündeydi ve düzenli nefesleri fazlasıyla derin bir uykuda olduğunu gösteriyordu. Açık sarı saçları yastığa dağılmıştı, ağzı yarım bir şekilde açıktı ve arada bir göz kapakları titreşiyor, ortaya muazzam bir görüntünün çıkmasına sebep oluyordu. Biraz daha burada durup onu izlersem buradan ayrılamayacağımı bildiğim için hızla arkamı döndüm ve yanaklarımı kurulayarak kendimi otel odasından dışarıya attım.

İlk gecemi, bir otel odasında, Draco Malfoy ile yaşadığıma inanamıyordum. Kapıyı arkamdan yavaşça kapadıktan sonra kafamı kapamış olduğum kapıya yasladım ve içime çektiğim her nefesin ciğerimi yakmasını umursamadan derin derin nefesler almaya başladım. Titreyen bacaklarımı umursamadan, sessiz otel koridorunda yürümeye başladım.

Dışarıya çıktığım anda, Londra'nın soğuk havasıyla burun buruna geldim. Ayakkabılarım hala elimdeydi ve çıplak ayaklarım üşüyordu. Ne zaman Hogwarts'tan ayrılmıştık, ne zaman kendimizi muggle dünyasına atmıştık hiçbir fikrim yoktu. Hiçbir şeyi doğru düzgün hatırlamıyordum.

Zihnimdeki en net görüntü, salondaki son bir kaç kişi arasında, pistte yavaş bir şarkıda dans ederken, beni belimden tutup kendine çekişi ve dudaklarımızı büyük bir hırsla birleştirişiydi. O andan sonra diğer her şey fazla kopuktu. Tenime değen teni, tenimi yakan dudakları, saçlarımı okşayan elleri, dünyaya gönderilmiş bir melek olduğumu kulağıma fısıldayan ve kulağımı yalayarak bedenimi ürperten nefesi. Aklıma akın eden her şey yutkunmamı ve ne zamandır tuttuğumu bilmediğim nefesimi serbest bırakmamı sağlamıştı.

Nereye gideceğimi bilmiyordum, Ron'u ararsam bir ton açıklama yapmam gerekecekti ve bunu bu baş ağrısıyla ve suçluluk duygusuyla çekecek durumda değildim. Ama gidebileceğim başka bir yer yoktu. Boştaki elimi kafama götürüp biraz ovaladım. Önüme düşen saçlarımı arkaya attım. Annemlerin yanına bu halde gidersem, Ron'dan daha beter edecekleri kesindi. Harry, en uygun seçenek gibi görünüyordu. Ginny ile birlikte ayrı bir eve çıkmışlardı ve bu evin Londra'da olması çok büyük bir şanstı.

secret touch //  dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin