15. Bölüm

14.6K 593 989
                                    

Hermione'nin ilk hissettiği şey sıcak bir nefesti. Beline sıkıca dolanmış bir kol vardı ve her şeyden önemlisi, iyi hissediyordu. 

Parmağında hissettiği bir yük yoktu. Rahat hissediyordu ve bu çok uzun zamandır içinde bulundurmadığı, bulunduramadığı bir duyguydu.

Gözlerini açtığında güneş onu rahatsız etmek yerine gülümsetti. Kapalı perdenin küçük bir yerinden odaya sızıyor ve aydınlanmasını sağlıyordu.

Bir müddet hiç kıpırdamadan yatmaya devam etti. Draco'nun düzenli ve sıcak nefesleri sırtına çarpıyor, içinin biraz daha huzura ermesine neden oluyordu. Bir daha böyle bir anı yaşama fırsatı olur muydu emin olamadığından bu kadar çabuk bozmak istemedi.

Bir müddet sonra Draco'nun hareketlendiğini hissetti. Bir kaç saniye sonra ise omzunda bir öpücük hissetti. Sıcak bir nefes. Şimdi de burnunu omzuna sürtüyordu. 

Düzensizleşen nefesleri ve hızlanan kalp atışı odayı doldurduğunda Draco güldü. "Uyanık olduğunu fark etmemiştim." 

Boğuk ve kısık çıkan sesi Hermione'nin kalbinde bir yerlere dokundu. Daha önce varlığını sadece Draco'yla hissedebildiği yerlere, uzun süre sonra tekrar Draco dokunabilmişti. Bu ister istemez gülümsemesine neden oldu. Draco Malfoy'a karşı hislerinin hiç değişmemiş olması normal miydi? 

"Uyanalı biraz oldu." 

"Neden kaldırmadın beni?" diye fısıldadı Draco, dudaklarını hala sırtında gezdiriyor ama öpmüyordu. Tenine sürten dudakların tek amacının onu çıldırtmak olduğunun farkında olan Hermione, elinden geldiğince sakin kalmaya çalışıyordu. 

"Bilmem, uyandırmak istemedim." 

Dudaklarını teninde gezdirmeyi bırakıp gerçek bir öpücük kondurduktan sonra burnunu sürttü. "O gün," dedi derin bir nefes alarak Draco. Hermione'nin hala sırtı kendisine dönük olduğu için bir müddet sonra rahatsız olmuş olacak ki, kızın kolundan tuttuktan sonra yatakta sırt üstü yatmasını sağladı. 

Göz göze geldiklerinde, Hermione'nin parlayan gözlerini görmek, Draco'nun içinin hareketlenmesine neden olmuştu. Hermione'nin mutlu olması, içinde çığlık atma isteğine neden oluyordu. Onunlayken mutluydu. Dudaklarına bir gülümseme yerleştiğinde, Hermione'de ister istemez gülümsemişti. Birbirlerine bağlı gibilerdi. 

Draco sağ yanağını kızın karnına yasladı, bir eliyle de Hermione'nin yumuşak yanağını okşadı. Hermione, Draco'nun saçlarıyla oynamaya başladığında, Draco gözlerini kapatmış bir kaç saniye beklemişti. Ardından ise, tekrar, "O gün," diye başladı. Hermione merakla gözlerine bakıyordu. "Neden yanımdan kalkıp gittin? Neden sabah seni yanımda görmeme izin vermedin?" 

Kızın eli çocuğun parıldayan saçlarında durakladı, dudaklarındaki gülümseme soldu, gözlerindeki parıldamayı da kaybetmek üzere olduğunu fark ettiğinde, Draco hareketlendi ve kızın yanaklarını avuçlarının içine aldı. Şimdi göz gözelerdi, Hermione tekrar kendi içinde savaşa girmiş gibi görünüyordu. "Hermione, eğer o gün kalmış olsaydın her şey bambaşka olurdu. Yalnız olmak zorunda değildin!" 

"Korktum." dedi Hermione kafasını iki yana sallayıp çocuğun büyük ellerinden kurtulduktan sonra. Derin bir nefes aldıktan sonra ellerini saçlarından geçirdi ve karıştırdı. Tekrar göz göze geldiklerinde, Hermione devam etti. "Beni yanında gördüğünde nasıl bir tepki verirsin kestiremedim. Pişman mı olursun, hoşuna mı gider, sen mi bırakıp kaçarsın, bir daha yüzüme bakar mısın, diğer tüm kızlar gibi mi olurum, senin için bir değerim kal-" 

"Tanrım!" dedi Draco kızın sözünü bölerek. Sesi düşündüğünden çok daha yüksek çıkmıştı. Böyle bir şey beklemediği için Hermione sıçrasa da bozuntuya vermedi ve gözlerini genç adama çevirdi. "Gerçekten bu kadar çok şeyi düşünmüş olamazsın." 

secret touch //  dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin