Harry'nin evinden kendimi dışarıya attığım anda ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Draco, dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Tek hatırladığı şey, lanet olasıca bir kızla birlikte olduğuydu ama kızın yüzü konusunda en ufak bir fikri yoktu! Bu konu hakkında biraz daha düşünmeye devam edersem kafayı yiyeceğimi bildiğimden, telefonumdan Ron'un numarasını tuşladıktan sonra derin ve titrek bir nefes aldım. Onunla konuşurken sakin olmam gerekiyordu, dün gece kötü bir şey olduğunu anlarsa hayatta kurtulamazdım. Aramızdaki ilişki ağabey-kardeş ilişkisi gibi olduğu için beni fazlasıyla tanıyordu ve yüzüne bakarak nasıl yalan söyleyebileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Ron'un sesi kulağımı doldurduğunda, sesimin titrememesi için özel bir çaba sarf ederek "Günaydın!" dedim.
"Günaydın, güzellik." dedi o da aynı şekilde. Sesi uykulu ve boğuk geliyordu. Yeni uyandığını anlamak çok da zor değildi.
"Seni ziyarete gelsem diyorum."
"Memnuniyetle." dedikten sonra biraz sustu. "Kaç dakika içinde burada olursun?"
Kendimi Ron'un bahçesine cisimlendirdikten sonra "Aslına bakarsan, Ronald, şu an evinin önündeyim."
Dudaklarından bir kahkaha döküldü. "Büyücü olmanın faydaları!"
Hemen ardından ise ayak seslerini duydum ve hemen peşinden önüne doğru yürüdüğüm kapı açıldı. Ronald Weasley, dağınık kızıl saçları ve şişmiş gözleri ile son derece uykusuz görünüyordu. Üzerinde kendisine fazlasıyla bol gelen bir eşofman ve üzerinde eşofmanın aksine vücudunu saran bir badi vardı.
Ona gülümseyip sıkıca sarıldığımda o da aynı şekilde karşılık vermişti. "Sabah sabah seni hangi rüzgar attı bakalım buraya?" dedi kaşlarını kaldırıp beni içeri geçmem için itelerken.
"Aaa, arkadaşımı görmeye gelemeyecek miyim?" dedim kaşlarımı çatıp alınmış taklidi yaparak.
"Pekala, özür diliyorum. Haklısın." dedikten sonra tekrar güldü ve kendine çekip sarıldı. "Kahvaltı etmedim. Aç mısın?" dedi bu sefer mutfağa doğru yürürken.
Midemden yükselen sesler buna aslında cevap vermişti ama Ron'un habire ağzına bir şeyler atması yüzünden bunu duyduğunu pek sanmıyordum. Muhteşem gözüken bir kahvaltıdan, Draco Malfoy yüzünden mahrum kalmıştım. "Evet," dedim. "Fazlasıyla açım."
"Güzel! Bu parmakların mükemmel işler ortaya çıkaracağından emin olabilirsin!" dedi on parmağını havaya kaldırıp her birini ileri geri salladıktan sonra. O mutfakta kahvaltı hazırlamakla cebelleşirken, ben salona geçtim.
Ron, bu senenin sonlarına doğru George ve Fred'in kendilerine özel almış oldukları eve taşınmıştı. Fred'in ölümünün ardından, bu evde o kadar anıyla birlikte yaşayamayacağını söyleyen George, evi Ron'a vermiş ve Kovuk'a geri taşınmıştı. Ron, evin eline geçiş nedeninden çok mutlu olmasa da, kendi başına yaşamaya çabuk alışmıştı ve bundan gerçekten zevk aldığını her davranışından anlayabilirdiniz.
Bir kaç sakin dakikanın ardından, Ron seslendiğinde, hızla mutfağa gitmiş ve birbirinden güzle şeylerle donatılmış masaya oturmuştum. Ron tam karşımda oturuyordu ve ikimize de birer bardak çay koymuştu. "Eee, dün gece neler yaptınız bakalım? Luna ile oldukça geç saatte oradan ayrılmış olmamıza rağmen siz Draco ile hala masada gülüşüyordunuz." dedi kahvaltısını etmeye devam ederken.
Aslına bakarsanız son derece normal bir soruydu. En ufak bir şüphe barındırmıyordu. Ama dün gece yaptığım şeyden ötürü kendimi hala suçlu hissettiğim için, boğazımı temizledim ve derin bir nefes aldım. "Ne yapacağız canım?" dedim normal görünmeye çalışarak. "Biraz dans ettik, ardından ise gittik." dedim omuzlarımı silkerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secret touch // dramione
FanfictionHermione Granger, tek bir gecenin hayatını bu denli değiştirebileceğini nereden bilebilirdi ki?