9. Bölüm

12.7K 703 1.2K
                                    

ARKADAŞLAR ÇOCUK SEVİŞTİĞİNİ BİLE HATIRLAMIYOR, NASIL ŞÜPHELENSİN?

Sabah gözlerimi açtığım zaman Iris'in kollarımın arasında olduğunu gördüm. Büyük ihtimalle ben gece ağlarken uyuyakalmıştım, Iris ise yanıma gelip girmişti.

Başım deli gibi ağrıyordu. Gözlerim zonkluyor, güneşin ışıklarıyla kapanmak için direniyordu. Saat sabahın sekizini gösteriyordu, Iris'i uyandırmamaya çalışarak yataktan kalktım. 

Her adımda vücudum sızlıyordu. Tuvalete girdikten sonra çok ses çıkarmamaya çalışarak kapıyı kapattım. Iris'in en küçük sese bile uyanma potansiyeli vardı. Şu anda onunla uğraşabilecek kadar güçlü değildim. 

Aynada karşılaştığım manzara şaşırtıcı değildi. Ama daha az korkuncunu bekliyordum. Ağlamaktan gözlerim ve burnum şişmişti, gözlerimin altları mosmordu ve burnumun ucu hala kırmızıydı. 

Soğuk suyu yüzüme bir kaç kez çarpıp kendime gelmeye çalıştım. Kaç saat uyumuştum bilmiyordum. Bu kadar erken kalkacak kadar erken uyumadığım kesindi ama o yatakta yatmaya devam etsem düşüncelerimde boğulacağımı bildiğimden kalkmayı tek seçenek olarak görmüştüm. 

Salona geçip telefonumu koltuğun minderinin arasından zar zor bulduktan sonra Ron'un numarasını bulup aradım. Telefon üçüncü çalışında açıldı. 

"Hermione?" Sesi son derece boğuk ve endişeli çıkıyordu. Onu hiçbir zaman sabahın sekizinde aramamıştım, oldukça normaldi. "İyi misin, bir şey mi var?" diye sordu. 

"Değilim." Sesim kısılmıştı. Konuşurken ses tellerim acıyordu.

"Geliyorum." deyip telefonu kapattığında ister istemez gülümsemiştim. Kalkıp kapıya gittim ve kapıyı araladım. Ron hızla içeri girip beni direkt kollarının arasına aldı. 

Sıkıca sarılması karşısında buna ne kadar ihtiyacım olduğunu fark etmiştim. Gözlerim hızla dolarken bunu belli etmemek adına gözlerimi üst üste kırpıştırdım ve ben de sıkıca sarıldım. Kapıyı ayağıyla yavaşça ittirip kapanmasını sağladı.

Elimi tutup beni salona götürdükten sonra oturttu ve yüzümü iki elinin arasına aldı. Baş parmaklarıyla yanağımı okşarken gülümsedi, "Ne oldu, Hermione?" 

"Dün.." diye söze başladığımda sesimden ötürü susmak zorunda kalmıştım. Boğazımı temizlediğimde ses tellerimin acısı gözlerimi doldurtacak kadar fazlaydı. "Draco geldi." diye bitirdim cümlemi zorlukla. Yanağımı okşayan baş parmağı durdu, dikkatle bana bakmaya başladı. Kaşlarını çattı, derin bir nefes aldı. Adını duyunca bile geriliyordu. 

"Sonra?" 

Gözlerimi kaçırarak aramızda geçen her şeyi anlattığım zaman, gerçekten sinirlenmiş görünüyordu. "Ona güvenmediğimi en başından söylemiştim." dedi kaşları hala çatık ben dışında her yere bakarken. 

"Ben güvenmek istemiştim." diye mırıldandım. Konuşurken hala canım acıyordu. Ron koltuktan kalktıktan sonra elimi tutup beni de kaldırdı. 

Mutfağa girdikten sonra beni sandalyeye oturttu ve dolaptan sütü çıkardıktan sonra cezveye bir bardak sütü doldurup kaynatmaya başladı. "Onunla görüşmeni istemiyorum." dedi kalçasını mermer tezgaha yaslayıp gözleri sütteyken. 

"Ben ne yapacağımı bilmiyorum." 

"Sana bu kadar ağır ve iğrenç ithamlarda bulunan birinin hayatında kalmasına göz yumamazsın herhalde?"

"O Iris'in babası, Ron. O benim hayatımda olmak zorunda. Benim hayatım da olmasa da Iris'in hayatında olmak zorunda ve bu bizim her şekilde iletişimde olacağımızı gösteriyor." 

secret touch //  dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin