Evde oturmuş film izlerken kapının çalması beklediğim son şeydi. Iris üzerimde filmi izlerken uyuyakalmıştı. Ron, Harry ve Ginny'lerde kalıyordu. Annemlerse Londra sınırları içinde bile değillerdi.
Iris'i çok sarsmamaya çalışarak kucağımdan kaldırdım ve koltuğun üzerine bıraktım. Kapı tekrar çaldığında adımlarımı hızlandırarak kapıya ulaştım ve araladım.
Draco, gözlerini kırparak dikkatle bana bakıyordu. Rahatsızca yerinde kıpırdandı, ellerini ensesine götürüp saçlarıyla oynadı ve en sonunda gülümsedi. "Rahatsız etmedim değil mi?"
Kafamı iki yana salladım. "Iris uyuyordu."
"Ha tamam." dedikten sonra ne yapacağını bilemez bir şekilde etrafına baktı. "Ben gideyim o zaman." dediğinde gözlerimi kırpmadan onu izledim. Gözlerini gözlerimden ayrımadan durmayı sürdürdü. İçeri davet etmemi bekliyordu ama bunu yapabileceğimi sanmıyordum.
Tam arkasını dönüp gidiyorken, "Kim gelmiş anne?" diyen Iris'in sesi durdurdu onu. Iris gözlerini ovalayarak yanıma ulaştığında kafasını kaldırarak kapının girişinde duran Draco'ya baktı.
Yeni kalktığı için kısık olan gözleri Draco'yu görünce sonuna kadar açıldı. Ağzından bir sevinç çığlığı döküldü. Ardından kollarını iki yana açıp, "Draco!" diye seslenerek kucağına koştu.
Draco da aynı şekilde hızla yere çömelmiş, onun sarılması için kollarını iki yana açmıştı ve yemin ederim, dudakları hayatımda gördüğüm en güzel gülümsemeye ev sahipliği yapıyordu.
"İçeri davet edeceğiz, değil mi anne?" dedi Iris Draco'nun kollarına girmiş bana bakarken. "Davet etmezsek kabalık olur ve biz kaba değiliz." Cevap vermemi beklemeden, Draco'ya çevirdi bakışlarını, "Gel hadi salonda film izliyorduk!"
Draco onaylamam için gözlerini bana çevirdi. Kafamı yavaşça onay verircesine salladım ve kapıyı biraz daha açıp geçmesi için yoldan çekildim. Draco, kucağında Iris eve girip salona doğru yöneldiklerinde derin bir nefes alarak kapıyı kapadım ve ben de peşlerinden salona girdim.
Televizyonda oynayan Oyuncak Hikayesinin üçüncü filmiyle çok da ilgileniyor gibi gözükmüyorlardı.
Iris Draco'nun kucağındaydı, saçlarıyla oynuyor ve arada yanaklarını sıkıp, yanaklarının ne kadar yumuşak olduklarını söylüyordu. Draco'nun her seferinde attığı kahkaha kulaklarımın şenlenmesine neden oluyordu. Draco'nun her kahkahasından sonra Iris kıkırdıyor ve saçlarına övgüler yağdırıp oynamaya devam ediyordu.
Yüzümdeki gülümsemeyle koltukta onları izliyordum.
Birlikte mükemmellerdi. Gerçekten, mükemmellerdi.
O ikisini birlikte gördükçe yaptığım hata biraz daha ağır gelmeye başlıyordu.
Draco ilk kez gözlerini Iris'ten bana çevirdiğinde suratındaki sırıtma bir tebessüme dönüştü. Gözlerini gözlerimden ayırmadan dikkatle beni izliyor, kafamdan geçen her düşünceyi okumak istermiş gibi görünüyordu.
Draco'nun bakışlarını takip ederek beni gören Iris elini uzattı. "Gelsene sen de." dedikten sonra o muhteşem gülümsemelerinden birini bahşetti. Gözlerim Iris'ten Draco'yu buldu. Umutla bana bakıyordu.
Tek bir güzel hareketim için bekliyor gibiydi.
Iris'in elini tutup yanlarına oturdum. Iris dikkatle ikimizi inceledi. "Ne zamandır arkadaşsınız?" dedi gözlerini kırpıştırıp dikkatle bize bakarak.
"Oldukça uzun süredir." diye mırıldandım.
"Bu bir zaman ifade etmiyor." dedi Iris gözlerini kırpıştırarak. "Mesela ben 5 yaşındayım. Sizin arkadaşlığınız kaç yaşında?"
![](https://img.wattpad.com/cover/76890960-288-k298455.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secret touch // dramione
FanficHermione Granger, tek bir gecenin hayatını bu denli değiştirebileceğini nereden bilebilirdi ki?