ANTART-5 ✈

340 62 203
                                    

ÖNCEKİ BÖLÜMDE ANTART

Aslında bakarsan annem hayatta bile değil onu 2 yıl önce kaybettim" derken sesi titremiş ve ağlamaya başlamıştı.Bakışlarımı Buğra ve Ceyhun'a çevirdiğimde onlarında benim durumumda olduğunu gördüm.

Şaşırmış ve Çaresiz.

***
Oturduğum küçük kayada kollarımı dizlerime bağlamış hala ağlamakta olan Nisa'ya bakıyordum.Ceyhun ilk başta ağlamaması için teselli kelimeleri söylediğinde onu durdurmuştum çünkü ağlamak her zaman rahatlık demekti.Ağladığında içindeki tüm birikmişlerin boşalır ve sadece sen kaldığında o zaman gerekli çözümleri üretebilirsin aksi takdirde birikmişlerinle bir yere varamazsın ve sen doğru olanı bulmaya çalışırken seni hep farklı yollara çıkarır.

"Hala şokta olmalı"dediğinde yanımda diğer kayanın üstünde oturan Buğra'ya baktım.

"Öyle olmalı"deyip tekrar Nisa'ya döndüm.Ağlaması yavaş yavaş kesilmiş ve kesik kesik hıçkırıklara dönüşmüştü.Yüzünü tişörtüne sildikten sonra yerden kalktı ellerini beline koydu ve arkasını dönüp bir iki adım ileriye gitti.Aynı anda bizde ayağa kalktığımızda kendine gelmiş olabileceğini düşünüp yanına doğru ilerledim ve omuzunu tuttum.Bu hareketimden dolayı yavaşça bana doğru dönüp sarıldı.Sırtına teselli amaçlı elimle vururken

"Bana inanıyorsunuz değil mi?"dediğinde sesi boğuk boğuk çıkmış ve içimi cızlatmıştı.Omuzlarının iki tarafından tutup kendimden uzaklaştırdığımda yüzüne baktım.Gözlerinin etrafı ağlamaktan kızarmıştı ve kahverengi gözlerinin beyazlarında da kırmızılıklar vardı.

Hayat bazen insanı çıkmaza soktuğunda o anda elinden gelen tek şey ağlamak olur.İçindeki bütün acıları atabilme umuduyla ağlarsın.Karşımda henüz 13-14 yaşlarında olan kız acıyı en taze yıllarında tatmış ve ağlamayı öğrenmişti.Bu ağlama oyuncağı elinden alınmış çocuğun ağlaması ile bir değildi.Bu,hayat amacının kalmadığını hissettiğindeki ağlamaydı.Öğrenmiş olduğu bir şey daha vardı o anlık rahatlasan bile ağlamanın kalıcı çözüm olmayacağıydı.

"Bak Nisa, uçağımız varlığından bile haberimizin olmadığı bir adaya düştü.Bir sürü ölü ve bir o kadar da yaralı var şokta olman normal" dediğimde sesimi olabildiğince yumuşak tutmuştum.Benden bir iki adım gerileyip

"Ya neden bana inanmıyorsunuz elimi uzatsam dokunacaktım o kadar yakındı ve o kadar gerçekçiydi ki yemin ediyorum gördüm" diye elini öne uzatıp dokunuyormuş gibi yapıyordu.

"Arkadaşlar galiba bir sorunumuz var" sesiyle Nisa'yla konuşmamız bölünmüş, arka tarafa ağaçlara doğru bakan Ceyhun'a doğru dönmüştüm.
Buğra Ceyhun'un yanına ilerleyip

"Ne sorunu?" dediğinde bende yanlarına doğru gitmeye başladım.Arkası bize doğru dönük olan Ceyhun ileride ağaçlara bakıyordu.

"İşaretlerimiz yok" dediğinde bir ağaca doğru gitmiş ona bakmaya başlamıştı.

"Nasıl yok işaretlediğimiz ağaçlardan çok uzaklaşmadık"diye Buğra da geldiğimiz yöne doğru ilerlemeye başlamıştı.

"Evet en fazla 10 adım uzaklaştık işaretler şu ağaçlarda falan olmalı"dediğimde ilerideki ağaçları işaret ediyor ve onlara doğru yürüyordum.

"Ne işareti ne kaybolması?"diye Nisa arkamda konuşmaya başladığında yürümeyi bırakıp Nisa'ya döndüm

"Seni bulmak için ormana girdiğimizde kaybolmamak amacıyla ağaçlara kırmızı ve mavi renkte tişört parçaları bağladık.Sende etrafa bak"deyip tekrar dönüp hala ağaçlara bakmakta olan Buğra ve Ceyhun'un yanına doğru gittim.

ANTARTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin