Bütün sırlar açığa çıkmak için bizleri bekliyor. Hep birlikte Antart'ın sırlarını çözmeye devam edelim. Çünkü bundan sonra her şey değişecek.
ANTART-17
Gün ışığının en bereketli olduğu vakitlerde geniş bahçeye boylu boyunca uzanmış masanın üzerine her türden yemekler dizilmişti. Bahçe yeşilliğin en güzel haliydi. Masanın etrafına dizilmiş sandalyelerde farklı milletten insanlar vardı. Bir tek masanın baş köşsesindeki sandalye sahibini bekliyordu. Ayakta ise sadece kadife gömlekli çocuk vardı. Onun masada yeri yoktu çünkü bu işlerde o sadece bir aracıydı."Hepimizi buraya çağırmanızın sebebini az çok anlıyoruz. Lideriniz gittiğine göre artık bu topluluğa bir lider gerekiyor." Katalina, kadife gömlekli çocuğa bakıp konuştuğunda dirseklerini masaya dayayıp ojeli parmaklarını birbirine kenetledi. Orta yaşlarda bir kadındı ve Amerika'yı temsilen burada bulunuyordu. Kaşlarını çatıp rujlu dudaklarını büzerek kadife gömlekli çocuktan cevap bekledi. Kendi dilinde konuştuğu için bir anlığına çocuğun onu anlamadığını düşündü fakat çocuk üç dört saniye sonra Katalina'ya cevap vermeye başladı.
"Bu topluluğu Türkler oluşturup liderleri her zaman Türkler olmuştur." kadife gömlekli çocuk, sadece bunu söylediğinde ne kadar kısa bir cümle olsa da ne demek istediğini açıkça belli etmişti. Ayaktayken ellerini arkasında bağlamıştı.
Katalina kenetlediği parmaklarını çözüp önündeki tabağı ileri doğru itip bu sefer kollarını masaya koyduğunda tekrar kendi dilinde konuşmaya başladı.
"Bu zaman kadar böyle olması bundan sonra böyle olacağı anlamına gelmiyor. Dimi tatlı çocuk?" Katalina ağır imalarda bulunarak kadife gömlekli çocuğa cevap verdiğinde yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirmişti.
"Katalina hanım, bunun ne yeri ne de zamanı." Yoshikazu, Japon olmasına rağmen İngilizce konuşup açık bir dille Katalina'yı ikaz etti. Japonya'yı temsilen burada olan orta yaşın üstünde bir adamdı.
"Aslında" Katalina hala kadife gömlekli çocukta olan bakışlarını Yoskihazu'ya çevirip konuşmasına devam etti.
"Bunun tam yeri ve zamanı Yoskihazu Bey" Bey kelimesine vurgu yaparak konuştuğunda Yoskihazu'nun suratı gerilmişti. Önündeki kıravatı çekiştirerek gevşettiğinde arkasına yaslandı.
"Bizim burada bir inanış vardır" Bahçenin girişinden gelen Türkçe konuşma sesi kulakları doldurduğunda hepsi birden bahçenin girişine kafasını çevirdi. Masadaki herkes Türkçe'yi biliyordu. Bu yüzden masaya doğru yaklaşan kadının ne dediğini anlıyorlardı. Kadının göz dolduran saf bir güzelliği ve güçlü bir duruşu vardı. Siyah kumaş pantolon ve kırmızı gömlek giyiniyordu. Siyah saçları başının tepesinde toplanmış ve kuyruk yapılmıştı. Masaya yaklaştığında elini baş köşedeki sandalyeye dayayıp konuşmasına devam etti.
"İnsanlar isminin özelliklerini taşır diye" dediğinde sert bakışlarıyla masadaki değişik milletten olan insanları süzdü.
" Ama görüyorum ki hiç adını taşımıyorsun Katalina" dediğinde sert bakışlarını Katalina'nın üzerinde sabitledi. Buraya yola çıktığında bütün temsilcilerin içinde olduğu bir dosyayı istemiş ve hepsini ilk bakışta aklında tutmuştu. Hiçbir eksiğe dayanamıyordu. Her şeyin eksiksiz olmasını seviyordu. Otuzlarında olmasına rağmen daha genç gösteriyordu. Katalina'dan sert bakışlarını çekmeden konuşmasına devam etti.
"Sen saf yerine daha çok" dediğinde düşünüyormuş gibi yaptı aslında ne söylemesi gerektiğini biliyordu. Fakat böyle yapınca daha etkili oluyordu. Aradığı şeyi bulmuş gibi düşünmeyi bırakıp işaret parmağını havaya kaldırıp keskin mimikleriyle eksik cümlesini tamamladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANTART
Science Fiction"Eğer bunu okuyorsan bir gün bir kazayla buraya gelme ihtimalin yüksek demektir. Hatta ihtimal gerçekleşmek üzeredir" °°° Korkunç bir uçak kazasıyla bilinmezliklerle dolu esrarengiz bir adaya düşen bir grup insan. Düştükleri normalden fa...