23

47 3 15
                                    


BU BÖLÜMDE ÇOK BÜYÜK EMEKLER VEREN RABELEMİNE YE İTHAF EDİYORUM

BU ARADA BİLİM KURGU SEVENLERİ     "SAVAŞÇI "     ADLI MÜKEMMEL KİTABI OKUMAYA DAVET EDİYORUM .. HADİ MİLLET KİTAP KURDU OLMAYA .. BU HİKAYEYE BAYILACAKSINIZ.  



Eray. Zihnim bana bu ismi söyleyip duruyordu. Tam karşımda duran kahverengi gözlere bakmaya devam ettim. Aramızda çok mesafe olmadığı halde ona o kadar uzaktım ki.. Sevgilim? Emin miydim? Karşımda Eray'ın babası olduğunu iddia eden adamı görmezden geldim. O adam Eray'a da bana da çok çektirmişti. Ama şimdi bana onun babası olduğunu söylüyor ve Eray'ı unutmamı ister gibi masada oturmuş beni izliyordu. Sinirlerime nasıl hakim olmamı bekliyordu ki? Derin bir nefes alırken masadan öyle bir kalktım ki sandalye bir tarafa giderken masa öteki tarafa sendeledi. Başımı eğerken bunun olduğundan emin olamıyordum. Rüya, kabus? Evet evet kabus. Başka bir sey olamazdı. Kafamı kaldırıp gözlerimi tekrar Eray'ın kahverengilerine diktim.
"Eray?" derken sesim titredi. Yutkunurken sesimin düzelmesini istiyordum. Eray çatık kaşlarını daha da çatarken başını babası olacak o adama çevirdi. Tepesinden çıkan dumanı herkes görüyor olmalıydı. Eray yumruk yaptığı ellerini sıkmaya devam ederken daha fazla dayanamayıp yumruğu masaya indirdi. Masadaki tabaklar titrerken Eray'ın serin sesi duyuldu. Sanki uzaklardan geliyordu.
"Sen.." dedi Eray parmağını babasına sallayarak. "Bu..bu kızı bana kardeş olarak gösterdiğini söyleme. Onun benim üvey kardeşim olduğunu söyleme." Eray bunu söylerken o kadar bağırmıştı ki annem masada biraz geri gitmek zorunda kaldı. Fehmi bey elini uzatıp annemin elini tutarken içinde kabaran hissi engelleyemedim.
"Çek elini annemin elinden." dedim hırsla. Bakışlarım anneme dönerken burnumdan soluyordum. "O adamı çok mu aradın? Yetmiş sekiz milyon içinde gelip benim sevgilimin babasını mı buldun?" Eray hala babasının gözlerine bakıyordu.
"Bunu bana yapamazsın. Fikrimi sormadan evlenirken başıma dert açmaya mi çalışıyordun ha?"
"Eray haddini aşıyorsun."
"Bu işin haddi kalmadı." diye bağırdı Eray. "Sen tüm hadlerini aştın. Sana sevdiğim kızdan bahsettim. Anlattım. Ve sen bana üvey kardeş diye sevgilimi getirerek tüm hadlerini aştın." Fehmi bey yerinden kalktı.
"ERAY!" diye gürledi. Restorantta bize bakmayan kalmamıştı. Gözüme hücum eden yaşları engellemek isterken gözlerimi kırpıştırdım.
Arkamızdan gelen fısıltılar beni iyice gererken sonunda dayanamayıp bağırıyorum.
"YETER." Annem gözümün içine bakıyorken devam ettim. "Eğer benim annemsen. Bana biraz değer veriyorsan. Ne yapacağını biliyorsundur."

Gözlerim ağırlaşırken başımı kaldırdım. Buna daha fazla katlanabileceğimi sanmıyordum. Ellerim titrerken boğazıma oturan yumruyu yutmaya çalıştım. Annemin şaşkın bakışlarını arkamda bırakırken restoranın kapısına ilerledim. Üzerime dikilmiş gözleri arkamda bırakana kadar kendimi tutabilmiş olsam da kapıdan çıktığımda yanaklarım ıslanmıştı. Koşmaya başladığım zaman nereye gideceğimi bilmiyordum bile. Adımlarım kendi kafasına göre takılırken tek uğraşım burnumun akmasını önlemekti. Bir kere daha burnumu çekerken nerede olduğumu fark ettim. Sahilde. Olduğum yerde durup uçsuz bucaksız gibi görünen denize baktım. İcimin karanlığın dolayı olsa gerekti ki sonsuzluk önümde gibiydi. Hıçkırdığımı fark edince elimi ağzıma kapattım. Göz yaşlarına engel olmaksa imkansızdı. Bu imkânsızdı olamazdı. Eray benim kardeşim olamazdı. Annemin Fehmi bey gibi bir ibneye gönül vermesi imkansızdı. Babamı o adam için terk etmesi imkansızdı. Belki de değildi. Bacaklarımı kendime çekerken iç çektim. Kendi sesim kulaklarıma boğuk geliyordu. Başımı dizlerime yaslarken Eray'ın içimi ısıtan bakışları gözümün önünden gitmiyordu. Elimi cebime attım. Telefonum dışında hiç bir sey yoktu yanımda. Sesimi toparlamaya çalışarak yutkundum. Telefonumu elime aldım. Yanımda getirdiğim gereksiz eşyalar çantası Kübra da kalmıştı. Derin bir nefes alırken Kübra'yı aramıştım bile.
"Alo" dedi Kübra. Sesi çok canlı geliyordu. Içimde bana bu kadar ağır gelen duygular olmasaydı sesini duyunca gülümseyebilirdim.
"Alo. Ben Selin" dedim sesimin normal çıkmasına çabalarken.
"Selin? Ne oldu bir sey mi oldu?"
"Hayır. Ben... Ben sahildeydim de müsaitsen cantam sende kaldı diyecektim."
"Anladım. Tamam görüşürüz." Kübra telefonu kapatınca elinde amaçsızca kalan telefonu fırlatmak istemediğim için hemen elimden bıraktım. Zaten titreyen ellerim daha fazla titriyordu. Dudaklarımı ısırdım. Ağlamak istemiyordum. Kandırılmış gibi hissetmek doğru muydu bilmiyordum ama tam da o sekilde hissediyordum. Eray'ın da benimle birlikte öğrendiği o anı hatırlıyor olmama rağmen bana yalan söylediğini düşünüyordum. Bu doğru değildi. Eray bana bunu yapmazdı. Fehmi bey'in Eray'ın babası olması tüm bedenimin titremesine sebep olmuştu. Soğuk içime işlemişti. Oysa güneş artık daha yüksekteydi. Boş boş bakındığımı fark ettim. Ne kadar zaman geçmişti? Kübra nerede kalmıştı ki?

İMKANSIZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin