Sabahın ilk ışıkları pencereden sızıp genç adamın huzursuz yüzüne ulaştı. Bu mayhoş sıcaklık onu rahatsız etmek yerine bir nebze olsun rahatlatmıştı. Şubatın en soğuk havasının yaşandığı bu günlerde ortaya çıkan güneş İskoç halkına verilmiş küçük bir hediye gibiydi. Güneş çok fazla ısıtmasa da hafif bir sıcaklık yayıyordu etrafa.
Nicolas güneşin ısısıyla hafifçe gerindi. Geniş ve rahat yatakta hafifçe soluna döndüğü zaman gece olanlar zihninde birer birer yankı buldular. Telaş içinde hızla doğruldu yataktan. Güneş doğduğuna göre Desmond çoktan gelmiş olmalıydı ve işe yaramaz hizmetçiler onu kaldırmaya tenezzül etmemişlerdi.
Başında gece yaşadığı olayın hediyesi olan hafif ağrı hâlâ duruyordu.
Hızlı olmaya gayret göstererek dolanmaya başladı ve en son ayağına giydiği botla hazırdı artık. Tam bu sırada odanın kapısı çalınmıştı. Hemen ardından elinde tuttuğu ilaçla birlikte Leslie görünmüştü ufukta.
Sarı saçları ikinci bir güneş gibi doğmuştu sanki odaya. Nicolas'ın karanlık ve korkutucu yüzünü tek saklayabildiği yer onun yanıydı. Ancak şimdi bu bile sakin kalmasına yardımcı olmuyordu. Desmond belki büyük bir savaş haberiyle gelmiş olabilirdi. Onu bekleyip karşılamalıydı ancak özel hizmetçisi kendi insiyatifini kullanıyor ve erkenden uyanması için seslenmiyordu öyle mi?
"Beni uyandırmaya yeni geldiğine göre çok işin olmalı öyle değil mi Leslie? Yoksa en önemli görevini unutturacak kadar acil bir durum mu oldu?"
Genç kız şaşkın ve korku doluydu ; bunun yanında daha çok kırgın...
Sadece dinlenmesini istemişti oysa ki. Gece yarısını geçtiği zaman odasına gitmiş huzursuz geçen birkaç saatlik uykudan sonra uyanmış ve Lord Desmond'u beklemeye başlamıştı. O ufukta görünür görünmez Nicolas'ı uyandırmak niyetindeydi. Onun baş ağrılarını bilirdi, fazlasıyla şiddetli olduklarını biliyor ve sanki ağrıyı bizzat kendisi çekiyordu.
Daha fazla beklemek yerine hazırladığı ilaçla onu uyandırmaya gelmişken, Nicolas'ın böylesine sert çıkışı başlı başına sarsmıştı genç kızı.
Bakışlarını üzüntüyle elinde tuttuğu bardağa çevirdi. Özür dileyerek bir daha olmayacağını söylemeli ve ilacı ona vermeliydi.
Yutkunup, "Özür dilerim..." dedi beceriksizce. "Bir daha olmayacak Lordum..."
Nicolas'ın tepkisiz bir halde yüzünü incelediğini farkedince telaşla elindeki ilacı uzattı.
"Size ilaç getirmiştim. Baş ağrınızı mutlaka alacaktır."
Nicolas ise onun uzattığı bardağa bakıyordu kaşları çatık bir halde. Uzaktan bakan birisi onun karşısında duran kişiye öfkeli olduğunu düşünürdü kesinlikle ancak onun şu an kızdığı kişi ta kendisiydi. Genç kızın hüzünlü ve telaşlı yüzünü süzdü önce sonra da içinden kendisine saydırarak uzattığı bardağı aldı elinden. Kendisini rahatsız edenin ne olduğunu elbette ki biliyordu. Leslie'nin diğer hizmetlerden farkının olmaması için oldukça çok uğraşmıştı ama sonuç yine hüsran olmuştu. Şimdi de uzak kalayım derken yaptığı şey onu kendinden kilometrelerce uzaklaştıracaktı kesinlikle.
Belki de böylesi daha iyi olacaktı. Hasta yatağında yatan annesinin kalbi huzur bulurdu bu sayede. Annesi bilmediği bir nedenle Leslie'den uzak kalmasını istiyordu. Hasta yatağındaki annesinin bu isteğini gerçekleştirmek çokta zor olmasa gerekti.
Kızcağızın küçük bedenini kendine çekip kırgın yüzünü okşamak yerine, "Teşekkürler çıkabilirsin..." dedi en soğuk haliyle. Ondan uzak kalmak için bulduğu bu fırsatı değerlendirecekti kesinlikle. Beraberinde getireceği acı ve hüsranı bilmeden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Annabella
Historical FictionGenç adam öfkesinden sağa sola saldırmamak için dişlerini birbirine kenetlemişti. Ölülerin cesetlerini yavaş yavaş toprakla buluşturuyor bir yandan da bunu yapan klana lanetlerini okuyorlardı. Son olarak hâlâ sıcak olan közleri söndürmeleri için bi...