not: kısa oldugunu biliyorum ve cok ara geçti. Ama iki defa hikayeyi yazdım tekrar silindi. Aynı cümleleri tekrar yazmak ciddi anlamda sabrımı zorlasa da çıktı birseyler. umarım beğenirsiniz. sizleri seviyorum :)
Nicolas kardeşinin vereceği tepkiyi endişe içinde beklerken Desmond'un içinde fırtınalar kopuyordu. Bir ingiliz ile evlenmek, dahası evlenmek zihninin köşesinden bile geçemezdi. O kutsal yemini bir defa etmişti ömründe ve ikincisi olamayacak kadar bağlıydı ahdine. Kraliçenin emri bile olsa yapamazdı bunu. Elini kor gibi yakan mektubu hiç düşünmeden hızla buruşturdu ve odanın bir köşesine fırlattı. Nicolas'ın öfkeyle kendisine döndüğünü farketmişti ancak umrunda değildi. Evlenmeyecekti... Hele bir İngilizle asla!
Kapıdan çıkarken abisine gözünün ucuyla bakıp, "Asla bu konu üzerinde hayaller kurma abi! '' diyerek uyardı. Merdivenleri ikişer ikişer çıkarken onu gören hizmetçiler son anda kenara çekiliyor ve şaşkın bakışlarla Efendi Desmond'un bu alışılmadık öfkesini tartıyorlardı. Oysa onu çoğu zaman yüzünde eksik olmayan haylaz bir gülümsemeyle tanırlardı.
Genç adam bitmek bilmeyen koridoru arşınlayıp odasına ulaştı. Kapı bile nasibini almıştı derin öfkesinden. Hızla çarptığı kapıya aldırmadan soluğu yatağında aldı. Uzun direklerin eşlik ettiği geniş yatağa oturdu ve başını ellerinin arasına aldı. Nefes alışverişi hâlâ düzene girmemişti. En son derin arp nefes aldı ve aynı hızla geri vererek yataktan kalktı. Şimdiki istikameti komidinin üzerinde duran işlemeli sandıktı.
Sandığı eline aldı ve eski anıları canlandıracak hamleyi yaparak açtı kapağını. Biricik Helena'sından birçok anıyı barındırıyordu bu sandık. En üstte bakır işçiliğiyle göz dolduran tarak bulunuyordu. Eline aldı özlemle, kırmızı yakut taşlara dokundu. Sevgili karısı değerli taşları, şaşalı kıyafetleri çok severdi. Elinde tuttuğu tarakla aynanın karşısına geçer, saçlarını büyük bir özen göstererek dakikalar boyu tarardı. Ve her defasında da Desmond'a alay konusu olurdu. Sevimli karısı yüzünü asıp küsse de genç adam onun gönlünü almayı çok iyi bilirdi.
Derin bir nefes alıp hatıralar geçidinden çıkmaya çalıştı. Koridorun sonundaki oda hayatını zehir edecek bir misafir barındırıyordu. Onu buradan göndermesi gerekiyordu. Kimseye farkettirmeden gitmesini sağlamalıydı.
Tarağı yerine yerleştirip dolabında duran kasayı açtı. Eline aldığı bir kese parayla çıktı odadan.
Genç kızın kapısına geldiği zaman hâlâ kararında ısrarcıydı ki kapıyı açtı ve odaya daldı.
O içeriye girdiği zaman Annabella yatakta uzanıyordu. Desmond'un yüz ifadesinden korkmuştu. Az önce gayet normaldi bakışları ancak şimdi tam aksi karanlık bir öfkeyle bakıyordu kendisine. Doğrultup oturdu yatağın ucuna.
"Lordum..?'' Diye fısıldadı sesini bulduğunda. Ne olmuş olabilirdi aşağıya indiği zaman. Korkuyordu ciddi bir biçimde.
O endişe içinde beklerken Desmond hiçbirşey söylemeden elindeki keseyi ona uzatmıştı bile. Genç kızın zihni şartlanmış gibi elini uzattı keseye. Ancak genç adamın söyledikleri kulağına dolunca durakladı irkilerek. ''Bunu al ve kaleyi terket!" Demişti soğuk ve mesafeli sesiyle.
Gözlerini kırpıştırdı ve anlamak istercesine baktı. Ama hayır. Herhangi bir yanlış anlaşılma yoktu. Yada ince bir espri... Birkaç dakika önce gitmesini engelleyen adam şimdi karşısına geçmiş acımasız bir tavırla kaleyi terketmesini söylüyordu.
Ciğerlerine titrek bir nefes alıp gözlerini kaçırdı.
"Be-Ben gidemem..."
Desmond'un gözlerinde önce şaşkınlık sonra öfke belirdi. Ne demek gidemem!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Annabella
Historical FictionGenç adam öfkesinden sağa sola saldırmamak için dişlerini birbirine kenetlemişti. Ölülerin cesetlerini yavaş yavaş toprakla buluşturuyor bir yandan da bunu yapan klana lanetlerini okuyorlardı. Son olarak hâlâ sıcak olan közleri söndürmeleri için bi...