Genç kız içeriye homurdanarak giren arkadaşına tebessüm ederek baktı. “İyi misin Gabriella..?” Diye sorduğunda uzun boylu ince fizikli kız mavi gözlerini Leslie'ye dikip içindekileri bir çırpıda açığa çıkarıverdi.
“Annabella denen şu kız... yine gelmiş. Kurtulmuştuk, hala ne istiyor anlamıyorum.”
Leslie elindeki un dolu kabı masanın üzerine koyup ona döndü. “Gaby... ön yargılı olma lütfen. İyi biri olduğuna eminim. Hem... biliyorsun. Ailesini kaybetti.”
Gabriella bu iyi niyet konuşmasından kesinlikle hoşlanmamış, “Ne olursa olsun, o bir İngiliz,” diyerek nefretini bir kez daha açığa vurmuştu. Arkasını dönüp mutfaktan hırsla çıktı. Desmond'a olan platonik aşkı daha da imkansız hale gelmişti, bunun idrakinde olarak içindeki öfkeyi kusacak yer arıyordu. Bu sırada içeriye giren Mary anneyi farketmemesi kesinlikle şanssızlıktı. Yaşlı kadın tombul bedenine çarpan Gabriella'ya ters bir bakış fırlatıp elindeki süpürgenin sapını kıza doğrulttu.
“Gabriella! Yine kimi çekiştirmeye geldin buraya sen? Ahırda olman gerekiyordu...” diyerek şakayla karışık azarladı kızı. Gabriella suratını asıp mutfaktan kaçarken, Leslie'nin telaşı görülmeye değerdi. Sanki Mary anne yüzüne baksa dün gece olanları bir çırpıda anlayacakmış gibi hissediyordu. Yüzünü telaşla onlardan kaçırıp meşgul olacak birşeyler aradı. Tabiki Mary annenin sesini duyana kadar...
Yaşlı kadın iri gözlerini ona dikip sorarcasına, “Leslie..?” diye seslendiğinde utançla yüzünü ona dönmek zorunda kaldı.
“Bütün gece yanıma gelmedin gibi bir his var içimde. Söyle bakalım Leydi Sarah seni neden çağırmış?” Genç kız gelen soru karşısında gözlerini utançla kaçırırken yaşlı kadının tek endişesi kızının incinmesiydi. Ve biliyordu ki bunu başaracak kişilerin başında Leydi Sarah geliyordu. Leslie gözlerini kaçırınca ters geden bir şey olduğunu farketmişti. Telaşla eline aldığı bariz olan tabağı elinden alıp masaya bıraktı ve kızın ellerinden tutarak kendisinin de oturduğu divana oturttu. Gözlerini, kızın her daim hüzün barındıran gözlerine dikti.
“Biricik yavrum... söyle bana. Neler oldu dün Leydi Sarah'ın odasında?”
Leslie kızaran yanaklarını gizleyebilmek için başını eğdi, ancak Mary anne bu kızı ezbere biliyordu. Eliyle biçimli çenesine dokunup kendisine bakmaya zorladı. Daha çok utancı barındıran gözlerini gölgeleyen bir hüzün dalgası gördü o gözlerde. Kalbi korktuğu şeyi dile getirmeken çekiniyordu. Titreyen yorgun ve yaşlı sesiyle, “Gitmeni istedi... öyle değil mi?” diye korkarak sordu.
Kızın bal rengi gözlerini dolduran iri damlalar kayıp yuvarlandı yanaklarından. Yine de bir şey söylemedi. Yaşlı kadın depreme tutulmuş gibi doğruldu alelacele. Kızın ellerini tutmuş çekiştiriyordu bir yandan. “Lord Nicolas'a söylemeliyiz. Kalksana kızım... neden duruyorsun öyle? O engeller gitmeni... Kalk...”dese de Leslie kalkmadı oturduğu yerden. Çoğalan gözyaşlarıyla başını iki yana salladı yorgunca.
“Olmaz Mary anne... o benden daha çok nefret edecek. Leydi Sarah'ın beni neden göndermek istediğini öğrenince benden uzaklaşacak. Benden nefret etmek istemese de bir gün... mutlaka hatırlayacak. Bu ikimizi de yaralayacak. Buna dayanamam... Mary anne. Bırak gideyim.”
Tek istediği sevdiği adamla son günlerini mutlu geçirmekti. Ayağa kalkıp sarsak adımlarla mutfağın çıkışına geldi. Dağılmış halde arkasında bıraktığı kadına döndü. “Lütfen... o-na bir şey söyleme. Lütfen,” diyebildi yalnızca. Yorulmuş ve yıpranmıştı. Usul usul merdivenleri çıkıp Nicolas'ın odasını buldu. Çıldırtan bir yavaşlıkla kapıyı açıp içeriye süzüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Annabella
Historical FictionGenç adam öfkesinden sağa sola saldırmamak için dişlerini birbirine kenetlemişti. Ölülerin cesetlerini yavaş yavaş toprakla buluşturuyor bir yandan da bunu yapan klana lanetlerini okuyorlardı. Son olarak hâlâ sıcak olan közleri söndürmeleri için bi...