Güzel Annabella
16. Bölüm
^^2000 kelimelik bir bölüm oldu. Lütfen iki kelime yorumu esirgemeyin :D seviliyorsunuz...^^
Genç kız uyku sersemi olarak uyandığında vakit öğleni geçmişti. Başındaki şiddetli ağrıyı hissettiğinde yüzünü memnuniyetsizce buruşturdu. Yavaşça doğrulduğunda tüm vücudunu saran ağrıyı hissetti. Son yaşadıkları gözünün önünde canlanınca bunun çokta garip olmadığını düşündü. O pencereye çıktığında nasıl da kasıldığını anımsıyordu. Yaşadıklarının ağırlığı vücuduna bir sızı olarak dönmüş olmalıydı.
Huzurlu bir kucakta uyuyakaldığı yatakta, tek başına oturdu bir müddet. Hisleri tamamiyle alınmış gibiydi. Sanki birkaç saat önce ölüme giden o değilmiş gibi; dingin bir denize dönmüştü. Elbette yaşadığı utanç asla silinmeyecekti ancak, yapabileceği hiçbir şey yoktu. Sığınacağı hiçbir liman olmamıştı on beş yaşından beri. Andras'la kaçtığından beri...
Bir zamanlar babasının nazlı, biricik kızıyken şimdi oradan oraya sürüklenen bir sığıntıya dönüşmüştü. Andras'ı ilk gördüğünde yeni yeni genç kızlığa adım atan yanı onu öylesine sevmişti ki; ailesinin biricik sığınağını görmezden gelerek onunla bilinmez bir geleceğe adım atmıştı. Ancak yaşadığı hayal kırıklığı hiçbir şeyle ölçülemezdi. Andras'ın onu tavernaya getirdiği ilk günü hatırlıyordu.
Bahar havasının tamamıyla hissedildiği bir geceydi. Ailesini ardında bırakmanın verdiği burukluğun yanında mutuydu da. Kendince mutlu bir hayata adım atıyorlardı. Tavernanın kapısından girdiklerinde gördüğü manzara hiç hoşuna gitmemişti genç kızın. Her köşede bir adam ve bu adamları memnun etmek için görevli bir kadın bulunuyordu. Daha önce hiç şahit olmadığı bu görüntüler korkuyla birlikte mide bulantısını da getirmişti. Neden korktuğunu kendisine itraf edememişti o zamanlar. Çünkü onun Andras'ı böylesine kötü bir adam değildi.
Nihayet beklentisini doğrular gibi Andras onu yukarıdaki odalardan birisine çıkarmıştı. Sadece bir konaklama, diye düşündü kız. Demek ki sadece bir geceliğine burada kalacaklar gündüz yeniden yola devam edeceklerdi. Genç kız tüm masumluğuyla bunu diledi.
O gece Andras, Annabella'ya usulca yaklaşmış ve onu istediğini açıkça belli etmişti. Kız evlenmeden böyle bir şey istemesini anlamlandıramasa da itiraz etmemiş, aşkla ona ait olmuştu. Aynı gecenin geç saatlerinde kapıdan gelen sesle uyanmış, sıcak bir kucakta olmayı beklerken yapayalnız olduğunu farketmişti. Kapıdan içeriye doğru süzülen gölgenin Andras'a ait olduğunu düşünerek titrek sesiyle, "Andras..." diye seslenmişti. Odaya girenin bir yabancı olduğunu kalın ve korkutucu gelen sesle ancak anlayabilmişti.
Adam tüm umutlarını yıkarcasına, "Andras değil, benim güzelim," diyordu. Hala kötü bir kabus olduğunu düşünebilirdi. Tabi sevdiği adam elinde bir fenerle odaya girip, "Az evvel sana öğrettiklerimi uygula olur mu tatlım," diyene kadardı her şey. Andras koridorda kaybolmuş, onu içkili kendini bilmeyen adamla yalnız bırakmıştı. Korku dolu haykırışlarına kimse aldırış etmemişti. Yıllardır kimse de aldırmıyordu zaten. Zamanla içinden ağlamayı da öğrenmişti. Haykırmayı, sessizce lanet okumayı da...
Desmond gelip tüm hayatının rengini değiştirene kadar. Onun gözlerine ilk baktığı anı hatırlıyordu. Kara ve kendisine derin bir dehlizi andıran gözleri ilk gördüğünde yarasının verdiği acıyı unuttuğunu da hatırlıyordu. Ve bu adam ne zaman yanına gelse her şey güzelleşir olmuştu. Kendisine sevgi dolu gelen bakışlar, şüphesiz ki sadece şefkati barındırıyordu. Annabella'nın gözlerindeki bakış çoktan değişse de biliyordu ki; Desmond ona asla aşkla bakmayacaktı kendisinin aksine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Annabella
Historical FictionGenç adam öfkesinden sağa sola saldırmamak için dişlerini birbirine kenetlemişti. Ölülerin cesetlerini yavaş yavaş toprakla buluşturuyor bir yandan da bunu yapan klana lanetlerini okuyorlardı. Son olarak hâlâ sıcak olan közleri söndürmeleri için bi...