Tavernanın içki salonu tıklım tıklım doluydu. Güzel Annabella'nın bu gece içki servisine çıkacağını duyan birçok soylu ve zengin adam Red Tavern'e doluşmuştu... İçlerinde şanslı olan Andras'a yığınla para ödeyerek kızı bir geceliğine odasına alabilecekti.
Genç kızı salon kapısında görenler aç gözlerini kızın üzerine dikmişlerdi bile. İçlerinde şaşkınlık ve merakla bakan da vardı ki bu Desmond'un ta kendisiydi. Demek ki Denis'in anlattıkları doğruydu. Kaleye döndükten bir müddet sonra sadık asker Denis yanına gelmiş konuşmak için izin istemişti. Anlattıkları Desmond'un ilgisini çekse de önemsememişti. Çünkü genç asker Leydi Annabella'ya benzeyen bir kadını, annesinin evinin dönüş yolundaki tavernaya bir adamın kucağında girerken gördüğünü söylüyordu. O an aklında bir çok kötü senaryo belirse de şu an anlıyordu ki Annabella zaten bir ingiliz değildi! O tüm McAdam klanını kandırmış bir İskoç'tu aslında.
Ne yapması gerektiğini bilmeden kızın büyük salona girmesini izledi. Annabella önce başı yerde bekledi birkaç saniye. Sonra salonda gözlerini gezdirmeye başladı. Gözü Desmond da takılı kalmıştı. Güzel kahverengi gözleri irileşmiş bir parça umudu barındırır olmuştu. Başını salladı Desmond. Nereden çıkarıyordu böyle şeyleri? Aralarında büyükçe bir mesafe vardı ve kızın gözlerindeki duyguyu yakaladığını mı zannediyordu?
Oysa ki Annabella tam da böyle hissetmişi. Onu kurtarmaya geldiğini düşünüp sevinmiş ancak o gözlerdeki soğukluğu görünce de tüm umut dolu başkaldırılar kalbinde sönüp gitmişti. Elinde tuttuğu bıçak tenine batıyor, bunun bile farkına varmıyordu. Dahası onu neden yanına aldığını unutmuş gibiydi.
Andras konuşmaya başlayınca tüm dikkatler o yöne çekildi. Sanki rağbet gören bir malı pazara çıkarmış fiyatı arttırdıkça arttırıyordu. “Evet sevgili misafirlerimiz. Leydi Annabella'nın aramıza dönüşünü kutlayacağız. Ancak bu geceki şanslı misafirimizin kim olacağını öğrenmek için elinizdeki cömertliği görmemiz gerekli.”
Annabella utançla başını eğerken Desmond şaşkındı. Salondaki kargaşa artarak devam ediyordu. Fiyatlar arttıkça rakipler azaldı. En son fiyat yüz altında son bulduğunda genç kızın bir gecelik utancı, yüz altınla ölçülmüş oldu.
Dolan gözlerini kırpıştırdı bir kez daha ve genç adamın hala orada olup olmadığını görmek için gözlerini zorlukla kalabalığa çevirdi. Oradaydı... ve bakışlarından şok olduğu okunuyordu. Kurtarıcı diye adlandırdığı o adam kendisi bir kez daha ölüme götürülürken öylece izleyecekti. Annabella neden bundan utanç duyduğunu anlayamıyordu. Sanki o orada olup gözlerine bakmasa herşey daha kolay ve çekilir olacak gibiydi. Genç adam aldırmıyor olmalıydı ki öylece,kayıtsız izliyordu olanları.
Halbuki Desmond'un hissettiği katıksız bir şaşkınlıktı. Ve öfke! Bu ahlaksız adamlar nasıl olur da bir kadını isteği dışında böyle bir işe zorlarlardı? Anna'nın böyle bir isteği olmadığı öyle açıktı ki... Ya da kendisi buna inanmak istiyordu nedensizce. Kızın koluna girerek yüz altın teklif eden adama doğru yürüttüğünü gördü bir sis perdesi ardından. Ve Annabella'nın çatık kaşları ardındaki hüzünlü gözlerini. Ne zaman yerinden doğrulup onlara doğru ilerlediğini Tanrı bilirdi.
Andras'ın kızın kolunu tutan elini yakalayıp herkesin şaşkın bakışları arasında büktü arkasına doğru. Andras delikanlılığa leke düşürmemek adına dişlerini sıkarken Desmond'un söylediği sözler salonda, özellikle Annabella'nın zihninde büyük bir şok dalgası vukua getirdi.
Genç adam Andras'ın bileğini bırakmazken salona hitaben, “Müstakbel karım üzerinden böyle çirkin bir pazarlık yapmak size neye mal olur zannediyorsunuz?!” Diye gürlemişti. Salondan herhangi bir cevap gelmemesi üzerine, “Ben söyleyeyim;hayatınızla ödersiniz.!” Diyerek tamamladı sözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Annabella
Historical FictionGenç adam öfkesinden sağa sola saldırmamak için dişlerini birbirine kenetlemişti. Ölülerin cesetlerini yavaş yavaş toprakla buluşturuyor bir yandan da bunu yapan klana lanetlerini okuyorlardı. Son olarak hâlâ sıcak olan közleri söndürmeleri için bi...