Berbat Bir Gün

403 26 15
                                    

----------------------------

Kan ter içinde uyandı uykudan... Bu ara ne çok kabus görmeye başlamıştı böyle. Ayaklarını yatağın kenarından sarkıtıp elleriyle terden sırılsıklam olmuş yüzünü sıvazladı. Gecenin sıcaklığına rağmen ayakları soğuk zemine temas edince bir ürperme hissetti. Az önce boynundan ter damlayan omuriliği şimdi buz kesmişti.

Tekrar uykuya dalmasının mümkün olmadığını bildiği için hissizleşen bacaklarını yürümeye zorladı. Elini yüzünü yıkamak için gittiği banyoda aynadaki yansımasını izledi bir süre. Terden alnına yapışmış saçları, kehribar rengi gözlerinin altına çökmüş morluklar, bembeyaz bir surat ve yara izini kısmen kapatan bir kaç günlük kirli sakalı...

Karıncalanan parmak uçlarını çenesinden sağ yanağına doğru uzanan yara izinde gezdirdi. Geçmişe dönüp baktığında çok da iç açıcı şeyler yaptığı söylenemezdi. Ama bu şey, sahip olduğu ve şu an parmak uçlarının karıncalanmasına sebep olan bu şey, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar güçlüydü.

Musluğu açıp soğuk suyu kabusun izlerini silmek istercesine tekrar tekrar yüzüne çarptı. Kurulamak gereği duymaksızın ayaklarını sürüyerek çıktı banyodan. Nasıl olsa yüzünden ve saçlarından damlayan sular birazdan kendiliğinden buharlaşacaktı.

Odasına girmek için kapının koluna uzanmıştı ki vazgeçip karşıdaki kapıya yöneldi. Kapıyı ardına kadar açıp loş odayı şöyle bir gözden geçirdi. İlerideki çalışma masasına uzanıp alelade duran bir fotoğrafı eline aldı. Fotoğrafa bakmak bile midesinin bulanmasına neden oluyor, içindeki öfkeyi körüklüyordu. Gidip o sarı dişleri ağzının içine dökmek ve suratı kana bulanırken bunu büyük bir zevk ile izlemek istiyordu.

Ama hayır... Bu kadar senelik araştırmasını çöpe atamazdı. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişken her şeyi mahvedemezdi. Şu anda onu ayakta tutan tek duygu intikamdı ve by da soğuk kanlı olmasını gerektiriyordu.

Avucunun içindeki fotoğrafa baktı. Dişlerini yerinden sökecek kadar sert bir şekilde gıcırdatarak avucunu kapatıp fotoğrafı buruşturdu. Avucunun içinde oluşan sıcaklık hissi ve o turuncu ışık onu tatmin ediyordu. Büyük bir zevkle az önce fotoğrafın durduğu elindeki külleri parmaklarının arasından yere döktü.

Karşısındaki panoda asılı duran onlarca fotoğrafa baktı. Suratını boydan boya kaplayan buz gibi bir gülümsemeyle birlikte, az önce avucunda yanana benzeyen bütün fotoğraflar alev aldı. Geriye sadece yeşil gözleriyle bir çok kez objektife takılmış o kızın fotoğrafları kalmıştı...

--------------------------------------

Berbat geçen bir günün ardından tek istediğim eve gidip ayaklarımı uzatmak ve koltukta sızmaktı. Otobüs durağında otobüs beklerken kendi kendime söyleniyordum. Koskoca bir ay boyunca gece gündüz çalışıp sunum dosyası hazırlamıştım. Bugün teslim günüydü. Ama gelin görün ki kaynakça hazırlamadığım için aptal profesör ödevi kabul etmedi. Yarın tam götürmemi ve puan kuracağını söyledi. Ne harika bir durum!

Otobüsün de bugün geç geleceği tutmuştu. Üstüne üstlük bardaktan boşalırcasına yağmur yağırıyordu. Hiçbir şey daha kötüye gidemezdi.
Kendi kendime söylenmeye devam ederken otobüsün köşeyi döndüğünü gördüm. Nihayet evime gidebilecektim. Tam bir ayağımı otobüse atmıştım ki arkadan biri bana çarptı ve sunun dosyam yerde oluşan minik göle düştü. Sinirden kan beynime sıçramıştı.

Hırsla arkamı döndüm ve karşımda salak salak sırıtan bir öküzle burun buruna geldim.
"Pardon istemeden oldu"
"Bi de isteyerek olsaydı. Beyin diye ne koydular o koca kafanın içine? Gerizekalı! Bunca sene nasıl başardın acaba beyinsiz yaşamayı?"
Bir yandan sinirle söyleniyor bir yandan da kağıtlarımı topluyordum. Artık onlardan geriye ne kaldıysa... Ağlamak üzereydim.

Ateşin Ruhu (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin